MELTEM ESİNTİSİ

Eğitimde Sağduyu ve Karmaşadan Çıkış Yolu ?I-

ÖNCE İYİNİYET, TUTUM BİRLİĞİ VE ULUSALLIK

Duyduk ki, yıllar bazında bir türlü “milli” olmayı başaramayan Eğitim Bakanlığı, külahını önüne koyup düşündüğünde, işlerin istenildiği gibi gitmediğini farketmiş görünüyor. Eğitim dizgelerinin yeniden düzenlenmesi konusunda uzmanların, sivil toplum örgütlerinin görüş ve düşüncelerine başvurmak iyiniyetini gösteren bir tavır içinde.Bu güzel haber. Samimi olmak kaydıyla.

*

Aynı gemide olduğumuz bilinci hareket ederek ve eğitimci geçmişimiz nedeniyle bu öneriye “Ne halleri varsa görsünler” deme lüksüne sahip değiliz. “Zararın neresinden dönülürse kardır” düşüncesiyle biz de iyiniyetimiz göstererek, eğitime katkı anlamında gerekli uyarıları yapmak, görüş ve düşüncelerimizi işe yarar umuduyla paylaşmak istiyoruz.    

*

Başlangıç olarak, “Eğitim işe dayalı olmalı, yetiştirilecek her birey, her koşulda üretken ve yaratıcı kılınmalıdır. Kişilikli, yurtsever ve ulusal bilinci gelişmiş bireyler yetiştirmek, Türk ulusal eğitiminin öncelikli amacı olmalıdır” diyerek yazımıza kısa bir giriş yapalım. 

SÖZE GİRERKEN

II

 

Bir toplumun geleceğe güvenle bakabilmesinin tek güvencesi, her alanda eğitilmiş insan gücüne sahip olmasıdır. O nedenle, her alanda yapılacak yatırım, öncelikle insana yapılmalıdır.

*

Demek ki, Devlet Baba, öncelikle elindeki insan malzemesine, onun yaratıcı gücüne güvenerek girişimde bulunmalıdır. “El elden üstündür” ya da “Akıl yaşta değil, baştadır” atalar sözlerini derinlemesine anlamak, görmek ve toplumsal gelişim hedeflenirken, bireysel yetenekleri de yetenekleri doğrultusunda desteklemek gerekmektedir. 

*

Yolunu yordamını bilmek, öğrenmek, ayrıcalıklı olarak insana bahşedilmiş aklı kullanmak kesinkes ilke edinilmelidir. Bu bireysel olduğu kadar toplumsal anlayış olarak da önemlidir. 

*

Bir alanda başarılı olmayı kesin olarak kafasına yerleştiren bir insan, gerçekten isterse, onu, zorluğuna, çetrefilliğine rağmen çözebilir.  Öğretim programları, sağlam bir temele dayandırılmalı,kime neyin öğretileceği, ne kadar öğretileceği, sonuçta öğretilenlerden ne katkı beklendiği bilinmelidir.  

*

Cumhuriyet Türkiyesi, 100. Kuruluş yıldönümüne yaklaşırken, ne yazık ki, eğitim alanında tam bir karabasan yaşamaktadır. Geçer not almaktan çok uzak görülmektedir.

*

Partiler üstü ulusal bir eğitim politikası izlenmesi gerekirken, dışardan dayatılan güdümlü politikalar izlenerek, eğitim yozlaştırılmıştır, yozlaştırılmaya da ne yazık ki, devam edilmektedir.

*

1950 li yıllardan başlayarak eğitimde yuların dost görünümlü birilerine verilmesi yapılan en büyük yanlıştır. Öncelikle onun giderilmesi, bağımsız ve ilkeli bir eğitim politikasına dönülmesi yapılması gereken birincil işlemdir. 

*

Başında “Milli” sözcüğü bulunan bir Bakanlık, öncelikle özüne dönerek, “ulusal” bir eğitim programı izlemeye yönelmelidir.

*

Ana okulu, okul öncesi de dahil olmak üzere, 3 yaşına gelmiş her çocuk, ayırımsız her çocuk, devletin güvencesinde 2 yıl anaokulu, 2 yıl okul öncesi (toplam 4 yıl) eğitim görerek, yaşama yönelik belli temel alışkanlıkları edinmeli, ardından 12 yıl da kesintisiz ve zorunlu ilk ve orta öğretim eğitimi verilmelidir. Bunu 4+4+4 şeklinde bölmeye kalkarak sulandırmamak gerekir.

*

Devlet, eğitimi özel sektöre havale etmek yerine, yurt çapında yaygınlaştırmak, koşulları eşitlemek, olanakları denkleştirmek, hizmeti misak-ı milli sınırları içine yaymak zorundadır.  Gözden ırak olan gönülden de uzak tutulmamalıdır. Herkes bu vatanın eşit yurttaşıdır, eşit hizmet almaya hakkı vardır.    

*   

Eğitimde, kesinkes bir seferberlik başlatılmalı, yeni bir Kurtuluş Savaşı verilmelidir. Bunu yaparken, kullanılan sistemin bizden olmasına, özgün olmasına, kopyeci ya da dayatmayı olmamasına özen gösterilmelidir. Ülkenin esenliği için cehaletten (karabiliden)değil,eğitimden, her alanda aydınlanmış insan kaynaklarından medet umulmalıdır.    

*

Başöğretmen Mustafa Kemal’in izi sürülmeli, inatla zor başarılmalıdır. Toplum, inandırılmalı, örnek olunmalı, başka uluslar yürürken, koşulmalı, hedefe varana kadar yorulunmamalıdır.Atak, cesur, sabırlı ve azimli davranılmalıdır. Toplumun her kesimi başarmaya koşullandırılmalıdır.

*

Eğitim, halkın gereksinimleri doğrultusunda halkın ayağına götürülmelidir. Halkın çocuğu bulunduğu yerde, kaynağında eğitilmeli, aydınlatılmalı ve kalkındırılmalıdır.

*

Üretime öncelik ve ağırlık verilmeli, toprak usulünce işlenmeli, üretim anlamında yılın her mevsiminde işgücünden yararlanılmalı, yılda iki üç ürün almanın yolu bulunmalı, kesinlikle israf önlenmelidir. 

*

Eğitimde, “Eğitmenlik” kurumu ve “Köy Enstitüleri”nin oluşturduğu özgün model,  güncellenip ilkelerinden belli ölçülerde yararlanmak yoluna gidilmelidir. Özgünlük, bizdenlik önemsenmelidir.  

*

Eğitimde, Atatürk’ün izi sürülmeli, “nutuk”  öğrenci seviyesine uygun hale getirilerek, ders kitabı olarak okutulmalıdır. Turgut Özakman’ın “Diriliş” ve “Şu Çılgın Türkler” kitapları da ders kitabı ya da yardımcı kaynak kitap olarak tüm okullarda kesinlikle kullanılmalıdır.  

*

Her seviyede eğitimin amacı, öğrenciye özgüveni gelişmiş, ulusal bilince sahip yurtsever bireyler yetiştirmek olmalıdır.

*

Her bireye, ülkesini karşılıksız sevmek öğretilmelidir. Herkes, gerektiği anda basın şehidi Hasan Tahsin ruhu ile ilk sivil kurşun olup namludan çıkmaya daima hazır olmalı, asker Ali Çetinkaya olup, düşmana atılan ilk resmi kurşun olarak, yağmur gibi yağmalı, bir saldırı anında canını vermeye hazır bir Fethi Sekin (İzmir adliyesindeki şehit polis) olmalıdır. 

*

Eğitilecek her birey, toplumun çağdaşlaştırılmasında her konuda Mustafa Kemal devrimciliğini, Mustafa Necati kararlılığını, Hasan Ali Yücel sorumluluğunu ve Saffet Arıkan sabrını, özverisini, inanmışlığını ve metanetini göstermeye hazır olmalıdır. Yurtseverliğin gereği yapılmalıdır.  

*

Eğitim, kutsal olduğu kadar da zor bir görevdir. Türk insanı, eğitim sorununu kendi gereksinimleri doğrultusunda payanda ya da dayanak olmadan, başkalarından alınmış koltuk değneklerine güvenmeden çözmek zorundadır. Eğitim kesinlikle ve kesinlikle “ULUSAL” olmak zorundadır.

*

Toplumsal kalkınmanın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da ayrımsız herkes gücünü birleştirmek zorundadır. “Bir elin nesi var, İki elin sesi var.” mantığıyla hareket edilmeli, aynı hedefe yönelinmeli, çekiç aynı noktaya vurulmalıdır.  Her kafadan ayrı bir ses çıkmamalı, ayrı telden çalınmamalıdır. Eğitim alanında partilerüstü bir yaklaşım geliştirilmelidir.         

*

Eğitimin temel amacı, insanı eğiterek, sorumlu ve bilinçli yurttaş yapmaktır.  

*

Cumhuriyet düzenini yıkan, özünü bozan, değiştiren, çağdışı kılan bir eğitim dayatması yerine, Cumhuriyet değerlerini benimseyen, onun kazanımlarına sahip çıkan, uygar ve çağdaş bir eğitim düzeni tesis edilmelidir. Uygulanacak tüm programlar (tedrisat) bu doğrultuda düzenlenmelidir.  

*

Güçlerin birleştirilmesi, olanaklar yaratılması, gerekli cesaretin göstermesi, insanımızın özünde var olan atılımcı ruhun harekete geçirilmesi ve ara verilmeden çalışılması gerekmektedir.

ÇAĞDAŞ İNSAN VE EĞİTİM İLİŞKİSİ

 

III

Eğitime düşen öncelikli görev, “çağdaş” nitelikli insanı yetiştirmek olmalıdır. Çağdaş insan, üretime dönük düşünen insandır. Onun için sadece saat dokuz, saat beş mesaisi yoktur.                                                 *                                                                                                    Çağdaş insan, laf değil, iş üretir. Uygulama ve üretim aşamasında çalışmalara bizzat katılır. Birbiri ardına projeler üretir. Var olan projeleri atıl durumda bırakmaz, onları geliştirir. Doğru olanı yapar. Asla bekletmez, sümen altı etmez. Çağdaş insan, “Bugün git, yarın gel” mantığıyla hareket etmez. Akılcı projeler içeren dosyaları, toplum yararına olduğu sürece, kimin hazırladığına bakmaksızın, raflarda tutup tozlandırmaz.                                                                                           *                                                                                                                Çağdaş insan, emeğin en yüce değer olduğunu anlamış ve tam anlamıyla içine sindirmiştir. Kimseyi sömürmez ve sömürttürmez. Kendisinin ve başkalarının emeklerine sonuna kadar sahip çıkar.                    

 *                                                                                                                                  

Çağdaş insan, kendini iyi yetiştirmiştir. Bunun sonucu olarak kendisine sınırsız özgüven duyar. Kişisel yeteneklerine güvenir.                                      *                                                                                                                                 

Çağdaş insan, başarıyı ekip çalışmasında, imece usulü çalışmada arar. Açık bulan değil, eksik tamamlayan, engel çıkartan değil, yol açan, yeni yollar bulan bir yapısı vardır. Kendinden, yeteneklerinden emindir, ama etrafına hava atmak yerine, alçakgönüllü bir tavır içindedir. Halka tepeden bakmaz. Halkın ta kendisidir.                                       *                                                                                                                                 Çağdaş insan paylaşımcıdır. Başarıyı hep kendisine mal etmez. Birlikte başarmanın tadını çıkartır. İyi günde etrafına destek çıkar. Acıda tasada arkadaşlarını teselli eder. İnsanlarının acılarını paylaşır.  Birlikte çalışan, birlikte eğlenen, zorluklar karşısında asla pes etmeyen, birlikte direnen çoğulcu bir anlayışa sahiptir.                                 *                                                                                                                                  

Çağdaş insan, kendi cennetini, arkadaşları ile birlikte kendisi yaratır. Çalıştığı ortamı güzelleştirerek, cennet yapar. “Hep bana, hep bana.” demez.                                                                                                         *                                                                                                 Çağdaş insan devamlı öğrenir. Kendini hep yeniler. Okur, okutur. Çağdaş insan, toplumcudur. Kendini içinde yaşadığı topluma, içinden çıktığı topluma bütünüyle adamıştır.                                                                   *                                                                                                                            Çağdaş insanın yüzü hep batı uygarlığına dönüktür. Tavrı, dogmalardan yana değil, hep bilimden yanadır. Akıla ve emeğe sonsuz saygı duyar.Bilimi,gerçek yol gösterici kabul eder.

 

EĞİTİME DÜŞEN TEMEL GÖREV NE O ZAMAN?

IV

Çağdaş insanı yetiştirmek adına eğitime düşen görev, kısaca niteliklerini saymaya çalıştığımız ve toplumun ihtiyaç duyduğuçağdaş insan gücünü yetiştirmek, toplumun günümüzde ve gelecekte gereksinimlerine cevap veren vatansever insanları yetiştirmek olmalıdır. Bunu kendine amaç edinmeyen eğitimin, hiçbir biçimde başarılı olma şansı yoktur.                                                                               *                                                                                                                                                                    

Bir ülkenin bağımsızlığından söz edebilmek için öncelikli koşul, her yaşta cehaletin (karabilinin) kökünü kazımaktır.                                                                               *                                                                                                                                                  

Eğitimin en önemli işlevi, bilinçsiz halk kitlelerini “akılsız mahluk”luktan çıkartıp, sömürülmekten, emeklerinin çarçur edilmesinden kurtarıp, bilinçlendirmek, gerçek anlamda “yurttaş” yapmakolmalıdır.                                                                                           *                                                                                                                                           

Bu insanlar, eğitimin nimetlerinden ne kadar çok yararlandırılırlarsa, onlara egemen güçler tarafından her denileni yaptırmak, giderek zorlaşacaktır. İpini çekenin peşinden gitmeyeceklerdir. Ancak eğitilmiş toplumlarda toplumsal bilinçten söz edilebilir.                                *                                                                                                                 

Bilinçli toplum, davranışları tutarlı olan toplumdur.Bilinçli insanlar futbol takımı tutar gibi parti tutmaz. Doğruyu destekler, yanlışa olur vermez. Bu nedenle, eğitimin, yadsınamaz en önemli görevlerinden biri, ulusal bilince olan katkısıdır.                                             *                                                                                           

Eğitim sayesinde tüm topluma “Ulusal Bilinç” mutlaka verilmelidir. Ulusal çıkarlaröğretilmedikçe, insanımız belirli ilkeler etrafında kümelendirilmedikçe, eğitim alanında olumlu yönde yol almak mümkün değildir.                                                                                               *                                                                                                              Türk insanı için, çalışmak, işini severek yapmak bir alışkanlık biçimi haline getirilmelidir. Yan gelip yatan, işin gereğini yapmak yerine hep kolayına kaçan tavırlardan kaçınılmalıdır. Laf üretmek yerine, piramidin en tepesindeki insandan başlayarak en alt kademelere kadar herkesin kendini işine vererek çalışması ilke edinilmelidir. Örnek olunmalıdır. 

SADECE BAŞARIYA ODAKLANMIŞ KUŞAKLAR 

V

Tüm eğitim kurumları, öğrenmeye ve başarıya endekslenmiş nesiller yetiştirmek görevi ile karşıkarşıyadır. Arka arkaya dedeyi, oğlunu, torununu, torununun oğlunu ve torununun torununu eğitmedikçe (yaklaşık 100 yıllık süre), bir toplumun iyi eğitildiğinden söz etmek olası değildir. Hiç bir kuşak ihmal edilmeden ardı ardına dört-beş kuşak eğitilirse, hem de iyi eğitilirse, o zaman gerçek anlamda bir eğitimden söz edilebilir. Bu bilinçle hareket etmek gerekir.

*

Zamanı boşa geçirmemek adına da dedeyi torunu ile birlikte eğitmek gerekir ki, toplum birbirini anlasın. Zamandan kazanılsın. Kuşaklar arası her konuda bir çatışma yaşanmasın. Bu tip kopuklukları gidermek için de, eğitim, soyut ve genel nitelikte olmaktan kurtarılmalıdır.          *

Eğitim, kesinlikle somut verilere dayanmalı, nesnel ve özgünolmalıdır. Kuşaklar arasındaki kopukluğu bir an evvel gidermek ya da kısaltmak da eğitimin başlıca hedefi olmalıdır. 

*

Üretici sınıfın kitlesel gereksinimlerine kuramsal ve uygulama olarak cevap veren faydacı bir eğitim sistemi uygulanmalıdır. Elle tutulur, gözle görülür, işe yarar eğitim, yani nesnel eğitimamaç edinilmelidir. Sonuçları, göstergeleri somut olmalıdır. Matematiksel olmalıdır.                                                                                                            *

Eğitim, bireyin yeteneklerini doğru tespit edip, onları yine doğru yönde geliştirmeye yönelik olmalıdır.

*

Eğitimin amacı, yaşı ne olursa olsun, öğrenen her insanda ruhsal ve bedensel anlamda etkinlik uyandırmak, başka bir deyişle, iş yaparak, yeni bir şey öğrenmeyi, yeni bir iş başarmayı ön plana çıkartmak olmalıdır. İnsanımızı, öğrendiğiyle yetinmeyen, her yeni güne yeni şeyler öğrenme istek ve arzusu ile başlayan konuma getirmektir.  

*

Eğitimde amaç, hangi yaşta olursa olsun fark etmeden, öğrenen kimsenin kendi kendine faaliyette bulunmasını sağlamak olmalıdır. Bu amaçla öğrenen kimsede, doğadan azami ölçüde yararlanmayı, ama ona asla zarar vermemeyi amaç edinen bir eğitim anlayışı ve bilinç geliştirilmelidir. Doğa varsa, biz varız bilinci yerleştirilmelidir.

Doğanın bütün kuvvetlerine egemen olabilecek, doğayı kontrol altında tutabilecek nitelikte insan yetiştirmeye dayalı bir eğitim verilmelidir.

*

Eğitim, öğrenciye her yaşta ve her aşamada öğrenmeyi ve araştırmayı öğretmelidir. Öğrenmenin sonu yoktur, anlayışı geliştirilmelidir. 
*

Eğitim, tüketime özendirmemeli, üretim için eğitim yapılmalıdır. Üretim ve eğitim bir birini tamamlayan bir süreklilik arzetmelidir.

*

 

Eğitim, mutlaka öğrenci merkezli olmalı, sadece okulla sınırlı kalmamalı ve kesintisiz olarak yaşam boyu sürdürülmelidir. Yaşamı kapsayan her yer, birer eğitim alanı haline getirilmelidir. Eğitim, her fırsatta açık havaya taşınmalıdır. Doğa, sınıf yapılmalıdır.

*

Her tür eğitsel etkinlik, planlama aşamasında da, uygulama aşamasında da, Türk insanını kendi kendine yeten bir hale getirmeli ve kendi olanaklarıyla tez elden kalkındırma amacına hizmet etmelidir.

*

Eğitim, kesinlikle “laik” olmalıdır. Sadece “laik” değil, aynı zamanda “demokratik” olmalıdır ve öğrencilere demokrasiyi, demokratik alışkanlıkları bire bir öğretmeli, yaşatmalıdır. Araştırıcı ve sorgulayıcı kuşaklar yetiştirilmelidir. Eğitimin hedefi, kul değil, yurttaş (vatandaş) yetiştirmek olmalıdır. Biat kültürü yerine, bilimi ve aklı rehber edinen, kültür ve sanattan nasibini alan sorgulayıcı bireylerin yetişmesi hedeflenmelidir.   
*

Her öğrenciyi yetenekleri doğrultusunda başarılı kılacak bir eğitim verilmelidir. Unutulmamalıdır ki, herkesin başarabileceği bir iş mutlaka vardır. Hiç kimse başarısızlığı içine sindirmemelidir. Eğitim bu anlayış üzerine oturtulmalıdır. Hiç kimse, eğitilmeden bırakılmamalıdır. Engelli engelsiz hiç kimse dışlanmamalıdır.

*

Eğitim, her zaman analiz (ayrıştırma) ve sentez (birleştirme) yapabilen bireyler yetiştirmeyi amaçlamalıdır. Bir konuda enine boyuna değerlendirmeler yapabilen, olaylara eleştirel gözle bakabilen, taraf tutmayan, objektif (nesnel) davranabilen bireylerin yetiştirilmesi amaç edinilmelidir. Doğrudan, haklıdan yana tavır tavır alınması öğretilmelidir.  

EĞİTİM KURUMLARI NASIL OLMALI?

VI

Eğitim kurumlarının tümü, eğitsel anlamda “İŞ”in önemsenerek uygulandığı, üretime dayalı birer iş alanı, laboratuar, işlik, atölye, tarla, park, ya da bahçe haline getirilmelidir.

*

Eğitim kurumları, kuru tekdüze kitap defter okulu olmak yerine,birer iş okulu olmalıdır. Okulda öğrenilen kuramsal bilgilerin, anında pratiğe (uygulamaya) dönüştürülmesinin yolları aranmalıdır. Yeni bir şey öğrenen her öğrenciye uygulamayı bizzat kendisinin yapacağı, projesini geliştirebileceği fiziksel koşullar ve olanaklar hazırlanmalıdır.  Okul, yönetim ve öğretmenler, sadece rehberlik ve yönlendirme görevini üstlenmeli ve öğrenilen konuya ilgi uyandırmalıdırlar.

*

Küçük büyük ayırmaksızın, köy kent ayırmaksızın ülkedeki okulların tümü, tüketici kurumlar değil, üretici kurumlar haline getirilmelidir. Okullar bünyesinde, bir döner sermaye oluşturulmalı, çevrenin olanakları ve gereksinimlerine ona uygun üretim yapılmalıdır. Üretime öğrencilerin yanı sıra ailelerin ve öğrenci velilerinin ve çevre halkının da katılımı sağlanmalıdır. 

*

Doğa dostu eğitim kurumları hedeflenip gerçekleştirilmelidir. Çevreyi kirleten kurumlara izin verilmemelidir. Tersine, çevreyi koruma ve temiz tutma konusunda tüm okullara yeterli bilinç ve sorumluluk duygusu kazandırılmalıdır.    

*

Kopyacı değil, yaratıcı insan yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Her türlü taklitçiliğe (öykünmeciliğe) karşı çıkan, her konuda özgün ve yaratıcı projeleri olan ve onları yaşama geçiren yeni anlayışta okullar kurulmalıdır.

*

Eğitim kurumları, hiçbir zaman kuru ve ezberci bilgilere prim veren, onları değerlendiren konumda olmamalıdır.

*

Eğitim kurumları olarak anılan okullar, her seviyede, her yaşta her insanın, dış dünyaya açılan penceresi olup, bize olan katkısı ile yaşamı ve dış dünyayı çok daha yakından tanımamıza katkı sağlar. Bu doğrultuda organize edilmelidirler.

*

Her seviyedeki okul, öğrencilerine sadece bilgi aktarmak, hazır bilgi sunmak yerine, tamamen işlevsel hale getirilmelidir. Verilen bilgi işe yarayacak bilgi olmalıdır.  

*

Planlı programlı eğitim kurumları kurulmalı, Bu kurumlar, çok amaçlı eğitim veren ve uygulanan tüm programları öğrenci odaklıolan, öğrenciyi seyirci, dinleyici değil, başrol oyuncusu, önemli bir aktör gören kurumlar haline getirilmelidir.

*

Okulları, kız okulu, erkek okulu diye ayırmadan, haremlik selamlık yapmadan, çağdaşlığın gereği olarak kadın erkek eşitliğine içtenlikle inanan ve karma eğitim veren kurumlar haline getirmek gerekir.  Bu tip okullar, sürekli gelişen ve kendini yenileyen okullar biçiminde yapılandırılmalıdır.

*

Okullarda her denilene inanan saf, daha doğrusu bön davranışları olan öğrenciler yetiştirmek yerine, devamlı sorgulayan ve araştıran, aklın ve bilimin önemini kavrayan bireyler yetiştirilmelidir. Türk toplumunun çağdaşlık yolunda ilerlemesi için bundan başka çıkar yolu yoktur.

*

Okulların tümü bulundukları çevre ile yakın iletişim içinde olmalıdır. Okullar içine kapanık, topluma yabancı, topluma tepeden bakan konuma asla dönüştürülmemelidir. Halkla bütünleşmeyen okullar, sıkı bir biçimde denetlenmelidir. Denetim işi, öncelikle birözdenetim haline getirilmeli ve yönetim, veli, öğrenci ve öğretmenler tarafından ortaklaşa yapılmalıdır.

*

Okullar, hizmet verdiği öğrencisini, yaşı ne olursa olsun, daha çok öğrenmeye ve devamlı kendini aşmaya özendirmelidir. Öğrencileri başkaları ile yarıştırmaya çalışmak, günümüz ölçme değerlendirme sisteminde olduğu gibi onları yarış atı konumuna getirip, yarı yolda çatlatmak, son derece yanlış bir yaklaşımdır. Yaşam, beş seçenekli bir test sınavı değildir. Kolaycılığa kaçmamalıdır. Yaşam, uzun soluklu bir satranç oyunu olarak algılanmalı ve gelecek hamleler planlanmalıdır. 

*

Okullarda her aşamada ezberci eğitime prim vermemek adına, her durumda aklı egemen kılmak adına, insan beyninin daha çok sağ tarafına yüklenerek, yaparak ve yaşayarak öğrenmenin yolu açılmalı. Yel üfürdü, su götürdü bilgiler yerine, kalıcı bilgiler verilmeli.

*

Ayrımsız tüm okullar, çağdaş, demokratik bir yapılanma içinde olmalı, doğunun mistisizmini, kaderciliğini, körükörüne inanmışlığını benimsemek yerine, yönü batıya dönük davranışlar içinde olmalıdır.İnsan aklı en yüce değerdir, unutulmamalıdır. Bilim en gerçek yol göstericidir, unutulmamalıdır.

*

Güleryüzlü, paylaşımcı ve takım ruhunu pekiştiren, acıları birlikte paylaşan, birlikte ağlayan, birlikte gülen, birlikte üzülen, birlikte sevinen okullar olmalıdır. Okul, öğrencisi, velisi, öğretmeni, yöneticisi, çalışanları ve çevresiyle bir bütün oluşturmalıdır. 

*

Öğrenmeyi ilginç kılan ve öğrenmeyi özendiren okullaraçılmalıdır. Okullar, hizmet verdikleri kişilerde bir öğrenme merakı ve ilgi uyandırma çabası içinde olmalıdır.  

*

Öğrenciyi devamlı test eden, onu test manyağı yapan eğitim kurumları değil, öncelikle öğrencisine öğreten, öğrenmekten zevk almasını sağlayan, yeni bilgiler edinmek için, içinde öğrenme isteği uyandıran okullar kurulmalıdır.

*

Okul bulunduğu çevreye sorun üreten değil, sorun varsa, akılcı çözüm üreten bir kimlikle çıkmalıdır. Okulun çağdaş kimlikli olması çok önemlidir. Bu, hep akılda tutulmalıdır.

*

Okullarda kesinlikle felsefe, sosyoloji ve mantık gibi muhakemeye dayanan dersler okutulmalıdır.

*

Müfredatta kesinlikle Darwin’in Evrim teorisine (kuramına da)  yer verilmelidir. Çocuk, zorlama ile değil, özgür iradesi ile neye inanıyorsa ona inanmalıdır. Okul, öğretmen ya da mahalle baskısı olmamalıdır.

*  

 

YA ÖĞRETMENLER NASIL OLMALI ?

 

VII

 

Köy Enstitülerinin kurucusu ve eğitim kuramcısı İsmail Hakkı Tonguç, dönemin öğretmenlerine hitap ederek, “Öğretmen arkadaş, senin yolun yeni yoldur. Bu yolda yürürken sana kolayca alışamayacaklar. Engellemeye kalkacaklar. Sen sakınmayacak, yılmayacaksın.  Görevin çok ve ağırdır. Evinin her türlü ihtiyacını düşünerek, çok çalışan bir baba gibisin. Okulunun her ihtiyacını kül ederek (bir bütün olarak) ele alacaksın. Kafa ile kolun birlikte çalışacak. Ezberci olmayacaksın. Okulun ihtiyaçları için gerekirse, şehre izinsiz gideceksin. Seni anlamayacaklar. Yadırgayacaklar. İyi gözle bakmayacaklar. Ama sen, yeni okulculuğun yeni yolundasın. Yolunda yürürken, engellerin altında ezilmeden, yılmadan, yorulmadan yürüyeceksin. Uygarlığın bütün nimetlerinden mahrum bırakılan köylerimizin ışığa kavuşması, aydınlanması için, yılmadan yorulmadan her konuda çok çalışman gerekmektedir.” Demektedir.

*

Köy enstitülerinden hareketle, Türk toplumunun önünü açacak, ona başı her sıkıştığında yol gösterecek, kendini iyi yetiştirmiş,donanımlı, akılcı ve aydın ve topluma kendini adamış, vatanın her köşesini kendisi için kutsal bir çalışma alanı kabul etmiş öncü kişilikli kimlikli öğretmeni yetiştirmek, eğitimde varılması gereken temel amaçtır.

*

Yetiştirilecek öğretmenler, toplum kalkınmasında asıl unsur olaninsana hizmet edecekleri için, bedenen ve ruhen kendilerini toplum katmanlarının ortaya çıkabilecek değişik sorunlarınahazırlıklı, onları çözme konusunda bilgili ve istekli olarak yetiştirilmelidirler.

*

Bu tip öğretmenler, her türlü gelişmeyi yakından izleyen, yeniliklere açık, gelişmeleri ve yenilikleri en kısa zamanda içinden çıktığı ve hizmet ürettiği çevreye uyarlayan, içinde yaşadığı çevreyi geliştiren ve hizmetinde olduğu kitleyi en azından kendi kültür seviyesine çıkarmayı amaçlayan, kendini aşmaya yönlendiren bir eğitimci, bir halk önderi olarak hazırlamalıdır. 

*

Öğretmen, eğitimi sırasında öğrendiği kuramsal ve uygulamsal edinimleri, işe başladığı andan itibaren hiç zaman yitirmeden, hangi yaşta ve cinsiyette, hangi statüde, hangi toplum kesiminde olursa olsun, hizmet ettiği kitlenin ayağına götürmeli, toplum kalkınmasına yönelik titiz çalışmalarla onlara örneklik etmelidir.

*

Yetiştirilecek öğretmenler, bir yandan kendileri olayları körü körüne kabul etmek, bozuk düzenin bir parçası olmak yerine,sorgulayıcı, olaylar arasında sebeb-sonuç ilişkileri kurucuyöntemlerle öğretmenlik yaşamına hazırlanırlarken, diğer yandanyetiştirdikleri öğrencilerini de kendisi gibi, her işi neden, niçin, nasıl diye sorgulayan, daima daha iyiyi, daha güzeli ve daha doğruyu araştıran, çözümler üretmeye çalışan insansever, hayvansever, doğasever, kısacası, yurtsever birer hümanist olarak yetiştirmeye hazır olmalıdır.

*

Öğretmen, kendisini, insanını ve toplumunun geleceğini sorgulayan, yaşamı doğal bir laboratuvar olarak kabul eden, deneyimlerinden dersler çıkartan, bir ilerici insan, kararlı ve azimli, koşullar karşısında pes etmeyen bir aydın olmalıdır. 

*

Öğretmen, demokrat, kendi kişisel çıkarlarını, toplum çıkarlarının ardına almayı başarmış, her ortamda, her dayatmacı koşulda vatanını, milletini kendi özünden çok seven bir vatansever olmalıdır. 

*

Öğretmen, öncelikle kendisi, çevresine duyarlı, akılcı, gerçekci, ayakları yere basan, düşünen, okuyan, okutan, ileriyi gören, çağdaş görünümlü, toplumun gerçekten kendisine gerek duyduğu dürüst, erdemli ve ahlaklı, etik değerlere önem veren bir aydınolmalıdır. Öyle yetiştirilmelidir.

*

Öğretmen, kelimenin tam anlamıyla, halkın adamı olmalı, içinden çıktığı topluma efendilik taslamayan biri olmalı, kabuğundan çıkıp kabuğunu beğenmeyen bir kişilik geliştirmek yerine, toplumuna, halkına gücü yettiğince hizmet eden bir kamu görevlisi olmalıdır.

*

Öğretmen sözü dinlenir, dedikleri tututur, arkasından gidilir biri olmalı, geniş toplum katmanlarını ardına takıp, dere tepe sürükleyen bir lokomotif, bir çekici güç oluşturmalıdır.

*

Öğretmen, örgütleyici ve yaratıcı olmalıdır. Örnek davranışlarıyla, bilgisiyle, öğrencilerini peşinden sürükleyici nitelikte olmalıdır.

*

Öğretmen, sınırsız bir insan sevgisine sahip olmalıdır. Sevgi yoksunları asla öğretmen yapılmamalıdır. İşin özüyle, öğretmen, en dipten, en tepeye insan olmalı, ömür boyu insan kalmalıdır. Sağlığında da, öldükten sonra da hayırla anılmalıdır.

*

Öğretmenler, tanrı mesleği sayılan öğretmenlik mesleğine kendini adamış insanlar arasından seçilmeli ve branşlarında eğitilmelidirler.

*

Öğretmen, yapan ve yaptıran olmalıdır. Sadece anlatan, dinleten, susturan olmamalıdır.  

*

Öğretmen, ulusunu karşılıksız seven, onun esenliği için her türlü özveriyi göstermeye hazır, ülkücü insanlar (Burada pek doğal olarak kafatascı öğretmenleri kastetmiyoruz) öğretmen olmalıdır.

*

Öğretmenler, alçakgönüllü ve temiz ahlaklı oldukları kadar dabecerikli, pratik ve eli işe yatkın olmalıdır. Öğretmenin sadece kalem efendisi olması yetmez, elinden iş de gelmelidir.

*

Öğretmenler, kuramsal bilgilerini hızla uygulamaya aktarabilen, edinilen bilgilerin ilerde ne işe yarayacağını kendisi bilen ve öğrencilerine de en açık şekilde hissettiren kişiler olmalıdır.

*

Gerçek öğretmen, devamlı olarak okumayı, yazmayı ve üretmeyi teşvik eden biri olmalıdır. Öncelikle kendisi davranışları ile örnek olmalıdır. Öğretmen, düşünce özgürlüğünü savunan, akılcı olan ve bilimsel düşünen biri olmalıdır.

*

Öğretmen, “laik” görüşlü olmalı, dinsel sömürünün her türlüsüne karşı çıkan tavırlar sergilemelidir. Vereceği bilgilerle, yapacağı telkinlerle her zaman, her ortamda dinin politikaya alet edilmesini önleme çabası gütmelidir.

*

Öğretmen, öğrencisine kör hafız gibi ezberlemeyi öneren değil,öğrenmeyi öğreten biri olmalıdır. Gerçek öğretmen, öğrenmeyi ilginç kılan, onun yerine getirilmesi gereken bir gereksinim olduğunu hissettiren bir eğiticidir.

*

Öğretmen, mesleğine, toplumuna adanmış biri olmalı, vatanını canından çok seven biri olmalıdır. Koşulsuz olarak, yurdun her karışını kutsal bir çalışma alanı olarak kabul etmelidir. Nerede görev verilirse, o vatan parçasına gitmelidir.  Özveride sınır tanımamalıdır. 

 

ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEDE ÖLÇÜT NE OLMALI?

VIII

Öğretmen, eğitim konulu bir projenin, toplumsal anlamda yaşamsal önem taşıyan bir ulusal kalkınma projesinin olmazsa olmazlarından biri olduğu için, kesinlikle öğretmen yetiştirilmesine özel bir özen gösterilmesi gerekir. Öğretmenine yatırım yapmayan hiçbir eğitim sisteminin uzun erimde başarılı olması mümkün olmadığı gibi, ait olduğu toplumun da aydınlanması söz konusu değildir.                                   *

Kendilerinden yurtsever ve çalışkan öğrenciler yetiştirmesi beklenen ve vatanın gelişmesi için sorumluluk alacak ve her türlü koşulda her türlü özveride bulunacak insanların yetiştirilmesi işini üstlenecek öğretmenlerin, halktan kopuk, okuldan ve yaşadığı çevreden kopuk bireyler olarak değil, tamamiyle halkla iç içe olan, ona efendilik taslamak yerine, varını yoğunu ona verip hizmet etmeyi düşünen halkçı, toplumcu öğretmenler olarak yetiştirilmeleri gerekir.

*

Vatan sevgisini ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü herşeyin üstünde tutan ve vatanın en ücra köşelerini bile aydınlatmak için adeta kendi aralarında yarışan öğretmenler yetiştirmenin yolları aranmalıdır. Üniversitelerden bağımsız, eğitim işi, tek çalışma alanı olan branşlaşmış Eğitim Üniversiteleri ve akademiler, Tonguç ya da Yücel Araştırma Merkezleri kurulmalıdır. Eğitim akademileri kesinlikle araştırmalarında, uygulamalarında özgür, özerk (bağımsız) kılınmalıdırlar.    

*

Ülkenin yirmibir yerinde birden eğitime yönelik her seviyede eğitim kurumları (eğitim akademileri) oluşturulamıyorsa, en azından 4-5 yerinde, Tonguç, Yücel, Mustafa Necati, Saffet Arıkan adına işi sadece eğitim olan üniversiteler, açılmalıdır. 

*

Doğaldır. Herkes, kendi kişisel gereksinimlerini karşılamak, çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için çalışır. Bunun için özveride bulunur. Gerçek öğretmen ise, sınıfındaki bütün öğrencilerin de anası babası olduğu için, onların maddi anlamda olmasa bile, bilgi açlıklarını gidermek, bilginin kaynağına ulaşmayı, hayatın müşkülleri karşısında dik durmayı, sorunların üstesinden gelmeyi öğretmek görevi ile karşıkarşıyadır. Bu, vatan için yapılabilecek kutsal görevlerin en başında gelmektedir.

*

Milli Eğitim, eğitim-öğretim işlerini planlayıp uygulamaya koyarken, bütün dikkatini yurt sevgisinde sınır tanımayan böyle aşı öğretmenlerin yetiştirilmesine ve yurt sathına dengeli bir biçimde dağıtılmasına vermeli, buna azami özen göstermelidir. 

*

Milli eğitim, gerçekten “millilik” vasfı taşımalı, değişen her hükümete göre ters yüz edilmemeli, Ulusallık vasfı, süreklilik arzetmelidir.   

*

Müfredatın bağımsız bir eğitimci kitlesi tarafından ön koşulsuz ama ulusal vasfı ön planda tutularak müdahale olmadan hazırlanması sağlanmalıdır.

 

*

Öğretmenin evine ne götüreceğini, çoluk çocuğuna ne yedireceğini düşünmek yerine, toplumun geleceğini oluşturan, tüm Türk çocuklarına, bilimi, sanatı, kültürü, tarihi, nasıl daha iyi kavratacağını düşünen, bütün enerjisini gelecek kuşakların daha iyi yetişmesine ayıran bir konumda olmasını sağlamak gerekir. Öğretmenler için ekonomik yeterlilik sağlanmalıdır. Öğretmenin ek işler yapmayı göze alarak, enerjisini ve dikkatini başka alanlara kaydırması önlenmelidir. 

*

 

Öğretmen, sadece kendisini 24 Kasımlarda hamasi nutuklarla anan, sonra bir yıl süre ile unutup, onu sorunları ile baş başa bırakan, toplum çıkarlarını ön planda tutmayan öğrencilerini (geleceğin devlet yöneticilerini) yetiştirirken de büyük özen göstermelidir.

*

Riyakar, göz boyayıcı, sadece günü kurtaran demeçler veren, dedikleri ile yaptıkları birbirini tutmayan insanlar yetiştirmemelidir.

*

Öğretmen, unutulan değil, yaptığı çalışmalarla, gördüğü toplum hizmeti ile ömür boyu hatırlanan, anılan biri olmalıdır. Yaş farkı gözetmeksizin, tüm toplum katmanlarına öğreten olmalıdır. Kısacası öğretmen gibi öğretmen olmalıdır.   

*

Hemen her seviyede sınıfa giren, ya da hayatın herhangi bir kesitini öğrenme ortamı olarak kullanan öğretmenin, her yaş grubunda, özenli ve dikkatli olması ve çalışmalarını mutlaka önceden planlayarak, öğrenme ortamını öğrenci kitlesi ile paylaşması gerekir. 

*

Öğrencilerinin davranışlarını değiştirmek için girişimde bulunmadan önce, bir öğretmenin ne kadar deneyimli olursa olsun, öncelikle kendini değiştirmeye hazır hissetmesi gerekmektedir. Kendisi yeniliklere açık olmayan bir eğitimciden, yenilikçi öğrenciler yetiştirmesi beklenebilir mi?

*

Öğretmen, eğitimin her aşamasında iletişim ve karşılıklı etkileşim için hazır olmalıdır. Devamlı

Yayın Tarihi
18.01.2017
Bu makale 1389 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!