Engelli sizsiniz…

Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, 2001 yılından beri güzel, anlamlı ve yararlı bir proje yürütüyordu. Özel Sporcular Spor Eğitim Programı, Vali Alaaddin Yüksel’in de büyük önem verdiği bir projeydi. Engelli gençlerin, evlerinde hapis olmaktan kurtarılıp topluma yararlı bireyler haline getirilmelerini amaçlıyordu. Geride kalan 7 yıllık sürede büyük aşama kaydedildi. Bu aşama her yıl düzenlenen Özel Olimpiyatlarla çok daha net görülebiliyordu. Tüm Türkiye’ye örnek olan bu proje bir anda durduruldu. Akdeniz Üniversitesi’nin Antalyalılarla entegresini sağlayan ender projelerden birisi, sadece bir kişinin verdiği karar ile rafa kaldırıldı.

Bu kararı veren kişi ise, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nun beden eğitimi ve spordan uzak yeni müdürü Prof. Dr.  Muharrem Certel… Sayın Certel’in kariyerine ve bulunduğu görev ile tezat düşen akademik geçmişine sonra geleceğim… Önce şu engelliler meselesini biraz daha açalım… Projeyi durdurup engelli gençleri bir anda kapı dışarı eden Certel, bununla da yetinmeyip bu gençlerin üretkenliğe geçişinde bir nevi staj yeri olan Özel Sporcular Çayevi’ni de kapattı. Gerekçesi ise işletme ruhsatı olmaması… Sosyal bir projenin geçiş noktası olarak görülen ve ticari hiçbir amacı bulunmayan çayevinin ruhsatsız olduğu gerekçesiyle kapatılması, Antalya Valiliği’ni de suçlu duruma düşürüyor. Çünkü, Vali Alaaddin Yüksel, Hükümet Konağı’nda benzer bir işletme açtı ve burayı engelli gençlere devretti. Prof. Dr. Certel, yasalara, kanunlara uyuyorsa, Vali Alaaddin Yüksel uymuyor demektir… Sanırım, sevgili okul müdürümüz bu konuda Vali Bey’e de örnek olacaktır…

Özel Sporcular Eğitim Programı’nın sona erdirilmesinin perde arkasında aslında bir iktidar savaşı bulunmaktadır. Bu projeyi 2001 yılında yaşama geçiren ve bugüne kadar başında bulunan kişi Doç. Dr. Dilara Özer’dir… Dilara Hanım da, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nun eski Müdürü Prof. Dr. Kamil Özer’in eşidir… Kamil Özer’in yerine göreve gelen Prof. Dr. Certel, “Benden önceki dönemin yaptıkları yanlıştır” mantığı veya “Koltuğuna oturduğum kişinin eşine böyle bir önemli görevi yaptırmam” düşüncesi ile bu projeyi noktalamıştır…

Şimdi de Prof. Dr. Certel’in akademik geçmişine bir göz atalım… Yeni dönemde Rektör Yardımcılığı görevi ile birlikte Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdürlüğü görevini de üstlenen Certel, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği bölümü mezunu. Yüksek lisansını Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde tarım ürünleri teknolojisi üzerine yaptı. Uzmanlık alanları, gıda kimyası, gıda işlemesi, tarımsal bilimler. Gördüğünüz gibi, bunların arasında ne spor var, ne de beden eğitimi…

Elmayla armudu ayırması öğretilen bir kişiyi getirip böyle bir koltuğa oturtursanız, insanları ve sosyal projeleri yönetmesini isterseniz, başka bir sonuç beklemeniz de hayal olur.

Rektör Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe, göreve geldiğinde istifalarla ilgili eleştirildiği zaman, bir önceki dönemde yaşadığını örnek verip kendini savunmuştu. Ve demişti ki, “Yeni rektör seçildiğinde istifamı sunup ona seçim hakkı sundum. O da benim yerime Atatürk İlkeleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’ne tarihçi olmayan birisini getirmişti.”

Peki şimdi sayın rektörün yaptığı ne? Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’na ziraatçı bir akademisyenin müdür olarak atanması, spor alanında profesörlüğü kadar yükselmiş kişilere hakaret anlamına gelmez mi?

 

---

 

Başa gelmeyen bilinmez derler… Bizim de başımıza geldi ve hastanelerde yaşanan rezalete bizzat tanık olduk… Kardeşim Erdal Yiğit’in geçtiğimiz Cuma günü bir oğlu dünyaya geldi. Cem bebek hepimizi sevindirdi. Bütün aile seferber olduk. Doğum Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde oldu. Erdal, eşi Banu ve minik oğlu Cem’in sağlığını düşünerek hiçbir harcamadan kaçınmadı. Geceliği 250 YTL’ye özel oda kiraladı. Doktorlar ne istiyorsa, en pahalısını, en kalitelisini hemen alıp getirdi. Ancak bir çok bebeğin doğduktan sonra yakalandığı sarılık illeti Cem bebekte de kendini gösterdi. Yeni Doğan Servisi’nde özel kuvözde bakıma alındı. Dört gündür onun iyileşmesini bekliyoruz. Tabiki bu arada hastanede neler yaşandığına da yakından şahit oluyoruz.

En büyük şikayetimiz hastane çalışanlarından… Özellikle de hemşirelerden. İnsanlara davranış şekilleri anlatılamayacak kadar kötü ve çağ dışı… Hasta sahiplerinin bilgi edinme hakları onların lugatında yok. Kırsaldan gelmiş yeni anneleri, babaları azarlıyorlar, hatta kovuyorlar. Bilgi isteyenleri, istediğine pişman ediyorlar. Yeni Doğan Servisi, adı üzerine en hijyenik, en bakımlı olması gereken servis. Ancak içerisi pislik götürüyor. Böyle bir ortamda, başka illerde duymaya alışık olduğumuz bebek ölümlerinin yaşanmaması ise büyük tesadüf… 

Dün konuyu Başhekim Doç. Dr. İbrahim Demir’e telefonla aktardım. Öfkeliydim ve üslubum ağırdı. Buna rağmen beni sabırla dinledi. Ancak çözümü ve bahanesi çok basitti. Başhekim, “Elimdeki insan malzemesi maalesef bu” demekle yetindi.

Bu bahane değil… Çalışmak istemeyen, işini sevmeyen, insanlara saygı duymayanlara, sağlık gibi hataya yer olmayan bir sektörde istihdam sağlamak korkunç bir hatadır. Bu sorunu çözecek olan kişiler de üniversite ve hastane yönetimleridir. Bahane üretmek için değil, çözüm üretmek için orada olduklarını unutmamaları gerekir…

 

Yayın Tarihi
29.10.2008
Bu makale 8802 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
bu memleketin sizin gibi cesur ve dürüst insanlara ihtiyacı var saygılar

gurbet açıkğöz 04.11.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!