Fabrika ayarlarına dönmek

Hani daralır ya bazen insan…

 

Günaydınları, merhabaları kesatlaşır. O bilindik yüzlerdeki gülümsemeler eksilir. Huzur sırra kadem basar. Yastığın taş, yorganın kaktüs, minderin Hint fakirinin çivili döşeğine dönüşür. Nefessiz kalır ve uzattığın ellerin havada kuru bir dala dönüşür ya. İşte o vakit hoşça kal demenin zamanı gelmiş demektir.

Dağlarıma geri dönmeliyim…

Kurumuş kıyıları yarpuz döşeli derelerimin hayallerine. Koşmalıyım Erek dağının eteklerinde bir başına. Farık kaynar suyunun başına eğilip kana kana içmeliyim taş düşüren sularından. Üşümeliyim Özalp yönünden Memedik esen yelinde yüksek denizin. Toprak kalenin elli iki merdivenini tırmanarak keklik yüklü yamaçlara savurmalıyım aklımı karıştıran her şeyi. Kara gevenlerin arasına sıkışmış karayılanı kurtarmalıyım köstebek tuzağından.

En yücelerinden kuşbakışı seyretmeliyim çocukluğumun uzak kentini. Başımın üzerinden geçen bulutlara dokunmalıyım. Seyre dururken Şehr-i Van’ı, aha işte burada yüzmeyi öğrenmiştim demeliyim. Hamit amcanın nanelerinin kokusunu duymalı, Beşir amcanın bostanından henüz alacasından domatesleri dermeliyim.

Sonra yuvarlana yuvarlana inmeliyim kaleye benzeyen dağın eteklerinden. Yorulduğumda bir solukluk oturacağım kaya parçasının yanında biten kekikten ve turşikten yapraklar koparıp çiğnemeliyim ki ta içimin derinliklerindeki o unutulmuşluğa yatmış anılarım yeniden depreşsin.

Ve geçsin gözlerimin önünden uzun düdüğünü çalarak Van Gölünün sularını yarıp gelen İran treni. El sallayayım eski mahallemin şimdiki çocuklarıyla yolculara. Uçuşan saçlarını toplayan Acem kızı gülümsesin trenin penceresinden simsiyah gözlerini parıldatarak. Bir kez daha bassın trenin düdüğüne makinist. Ah bir de papatyalar olsa avuç içlerimin arasında ve savurup atsam trenin tekmil yolcusuna güle güle dileklerimle.

Ya o toprak evlerini sıralandığı mahallemiz. Birer birer yıkılmış, yerlerine aynalı çatılarıyla apartmanlar kondurulmuş mahallemize ne oldu? Altıparmaklı bakkal Ali abi yaşıyor mu acaba? Süt aldığımız Halide ablaların ineklerine ne oldu bilen var mı? Ya ceplerinde gazete ve dergi taşıyan Veysel Selen ağabey? Ercişli Al amcanın küçük kızı Nuran abla avludan fırlayıp, vılen gidin bakın hangi filmler oynuyor sinemalarda, yazın bir kâğıda getirin bana diyecek mi yine? Nurettin ağabeyin engelli oğlu Ümit, yalnızlığını bastırmak için sosyal çevre olarak seçtiği doğanın içindeki hayvan seslerini tıpa tıp aynısı gibi taklit edecek mi? Java motosikletinin üzerinde bir şövalye azametinde doğrulup bizi selamlayacak mı Vural Baskın’ın güzel babası? Ne oldu onlara? Potur Memed abi sizlere ömür. Rahmetli Hasan Karadağ’ın kavak ağaçlarla bezediği dere üstüne kim kondurdu ucube binaları. Biraz toz, bir otobuz yamyamları ne ettiniz şirin memleketimize? Ne çok türemiş Allah’la kandıranlar. Her köşe başı sanki Arap şehriymiş gibi Arapça yazılara tutsak edilmiş. Sakal bırakmayan esnafın işi kesat gidiyormuş doğru mu?

Koca nenem anlatırdı. Bir zamanlar şehrin dört bir yanı asma bahçelerle doluymuş. Kafkaslardan gelenler asma ağaçlarını kuru dal belleyip, nacakla doğramışlar. Farkına vardıklarında her bir dalın salkım salkım üzüm vereceğini heyhat ki çoktan geç kalınmış, canım bağlar tarumar edilmiş.

Bir iskele yolumuz vardı. Ben söyleyeyim yedi siz söyleyin sekiz kilometrelik bir yol. Kentin kalbinden ta Van Gölü iskelesine kadar ip gibi inen yolun sağ ve solu kavak ağaçlarıyla diziliydi. Alternatif bir yol yerine aklı kıçındakiler yol genişlesin diye o canım ağaçları kıymışlardı. Van’da doğa katliamının tarihe geçecek skandal olaylarından birdir bu. Adından ötürü yerle yeksan edilen Atatürk Lisesi tam o yolun güzergâhındaydı. O güzel okulun öğrencilerinden oldum. Okulun ihata duvarının yanına konuşlandırdığı minik büfesinden Hoca ağabeyin yarım ekmek arası domates otlu peynir tek beslenme kaynağımızdı. Şimdi o içi katıklı yarım ekmeğe sandviç diyorlar. Antalya yöresindeki adı da çomaç.

Nerede kalmıştık…

Geçmişe özlemde... Hayatın bir gün gelip fabrika ayarlarına geri dönmeli diye dayatacağını sakın unutmayın. Galiba bende o süreç başladı gibi…

 

 

Yayın Tarihi
17.05.2015
Bu makale 217 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!