Fırıncı İbo efsanesi

Şerefiye Mahallesi Santral sokağın sevilen ailesiydi İbrahim Talay ağabey ve Alime Abla. İkisi de kendisine özgü muhterem insanlardı.

 

Alime abla sevecenliği, bol nüktedan söylemleriyle konu komşunun aradığı hoş dilli bir hanımdı. Ve adı gibi de bilgi donanımlıydı.

 

İbrahim ağabey nam-ı diğer Fırıncı İbo olarak nam salmıştı küçük kentimize. Cumhuriyet Caddesi Yeni Hal uzantısındaki sokaktaki fırını günün her saati yoğun olurdu. Hiç kimseyi eli boş göndermezdi. O hınca hınç yoğunluğa rağmen ürettikleri açık ekmeğin, çöreğin kalitesinden zerre kadar taviz vermezdi. Ve iyi söverdi…

 

Kolay değil… Hem koca bir kentin en ilgi gören kara fırını olacaksınız hem de kaliteden zerre kadar ödün vermeyeceksiniz. İşte o zaman Fırıncı İbo’nun yüksek gerilim hattında kontaklar oluşur ve bir güzel söverdi. En çok da oğlu Selo’ya (Selahattin) sayardı. Hiç renk vermezdi Selo. Çünkü onun aklı fikri Ümit Erim gibi müziğe meyil vermiş arkadaşlarıyla kurduğu orkestradaydı. İş bitti mi önlüğünü çıkarır, arkadaşlarının yanına baterisine koşardı. Van’ın Durul Gencer, Okay Temiz’i gibiydi.

 

Selo’nun arkasından Haydar yetişti babasının imdadına. O da çalışkandı ve babasının bir dediğini iki etmezdi ya onun da aklı kitaplardaydı. Müthiş okurdu. Okulun en çalışkan öğrencilerindendi. Orhan Gencebay’a benzerliğinden çoğu Haydar’a minyatür Orhan derdi. Ne yazık ki 80 yıllarının o kahrolası kısır döngüsünde polis işkencesinde can vererek hayatını kaybetti. İşte Fırıncı İbo’nun hayata küstüğü yıllar öyle başladı.

 

Haydar’ın yerini en küçükleri Veysel doldurmaya çalışsa da bir kere yüreklere haksızlığın ve namertsizliğin ustura yarası düşmüştü. O her sözü gülücükler saçtıran Alime ablamın da hayatındaki baharın gülleri solmuştu.

 

İbrahim ağabey fırına sığdırmazdı hayatını. Van’ın en ileri gelen insanlarıyla dosttu. Milli Eğitim Müdürü Yaşar Altay, Sütçü Ali Asker ve Fevzi, Lokantacı Şeref gibi Van sosyal hayatına mührünü vurmuş insanlarla kol kolaydı.

 

Köhne biraz da salaş fırınındaki çalışma temposu fabrika düzeni gibiydi. Çalışırken bütün personeli ondan gelecek talimat için gözlerinin içine bakardı. Hataya tahammülü yoktu. Öyle olduğu içindi ki dükkânın içinden itibaren başlayan müşteri kuyruğu kapının önüne kadar uzayıp giderdi. Çakır tabir edilen açık pide ekmeği, kesme çöreği ve hamur işinin sona erdiği anın sonrası başlayan diğer işleri saat gibi tıkır tıkır işlerdi. Sadece evlere giden ekmek ve çörek değildi ürettiği. Sayısız kahvaltı salonunun ve lokantanın emeğini de Fırıncı İbo üretirdi.

 

İbrahim Talay’ın en değerli özelliklerinden biri de elinin altında yetişen işçilerine yeni ekmek kapıları açmaktı. Ustalarından biri hem damadı hem iş yeri sahibi, diğerleri de Fırıncı İbo’nun misyonunun yüklenicileri oldu.

 

Dün Ramazanın arife günüydü. Bir Ramazan yazısı ile merhaba derken hayırlı aya sözü tabak orucuna getirmiştim. Azmi İlvan kardeşim de diğer yorumcu dostlar gibi yorumlar yazmış Ramazan günlerinde Fırıncı İbo’dan aldığı ramazan pidelerini bisikleti ile ev halkına yetiştirirken kendini nasıl kahraman hissettiğini yazmıştı. Ve bende fırsat bu fırsat diyerek rahmetli İbrahim Talay ve oğullarını anarak bir yazı döşeyeyim dedim.

 

Doğrudur… Fırıncı İbo memleketimizin efsane isimlerinden biriydi. Hep öyle kaldı. Şimdi onu saygı, rahmet ve minnet ile yad etmekte bize görev oldu.

Yayın Tarihi
07.06.2016
Bu makale 287 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!