Ğalet

Ne heyecanlı andır o an.

Yıllarca biriktirilen, göz nuru, el emeği esvaplar, eşyalar dualarla açılmış sandıklarına yerleştirilen murattır…

 Çeyizdir ana, baba yüreklerinin telli duvaklı kızlarının uğurlanırken yadigâr diye sundukları eşsiz armağanlar.

Perdeden, yatak örtüsüne, şilteden, yastık yüzüne, mutfağının, salonunun velhasıl her yerinin serilip serpilsin tüm ihtiyaçların maşallah dedirtsin yarışıdır. 

Yatağının döşeği yünden, yorganın yüzü ipek jarseden olsun diye nasıl da özenirler leçekleri boncuk oyalı analar.

Kaç kız varsa her birinin bohçası ayrı ayrıdır. Birinin ötekisinden fazlası da yoktur eksiği de…

Kanaviçeli örtüler, danteliler, ipliği yün çoraplar sabırla toplanır renk renk bohçalarda. Babalarda bir kenara koyar beyaz eşya alınsın diye dişten tırnaktan artırdıklarıyla.

Çeyizler gelinden önce gider süslenmiş at terkilerinde ya da şimdilerde motorlu taşıtların üstünde yeni kurulacak yuvalara.

Bir araya gelir konu komşu, eş dost, akraba. Serilir gelinin çeyizleri kocaman bir salonun ya da titizlikle hazırlanmış bahçe avlularına. Açılanlar bir bir teşhir edilir:

“Bunlar yatak örtüleri… Bunlar misafir odasının koltuklarının, bunlar da mutfağın süsleridir.” Diye toplananlara takdim edilir. Her takdim edilen alkış alır.

Gelin kızların yüz akıdır çeyizleri. Her biri geldiği baba ocağının hamaratlığının ölçüsünü, titizliğini ve özenini, güzelliğini yansıtır.

“Hay maşallah! Seni doğup büyüten anaya helal, helal baba ocağına!” Nidaları yükselir.

Gelin kız anasız, öksüz büyümüşse çeyizlerini ablaları hazırlar, bibileri, ezeleri. Varsa serde yoksullukları konu komşu el verir. El veriler ki yüzü gülsün, gülen yüzü gittiği yuvaya ışık olsun.

Eşyadan önce yetişme tarzıdır gelinin yüz akı. Aldığı eğitim, kazandırıldığı alışkanlıklar ve terbiyedir altından, paha biçilmez ziynetten önce. İşte o zaman söylemler dillenir:

“Sütü helal, lokması helalmiş, aşk olsun o yuvaya ki böyle nadir bir evlatla kurarlar yeni bir yuva.”Diye.

Ve o söz gelir kurulur yeniden yeni yuvanın gözlemcilerin diline:

“Yuvayı dişi kuş yapar. Bu kuş bu yuvayı şen yapar.” Diye.

Hiç unutmadığım bir çeyiz töreninde gelinin çeyizlerini toplanan konu komşuya tanıtan abla bizim ellerin o sımsıcak diliyle şöyle anlatmıştı:

“Bu dana yatak örtüleridir. Bu dana damadın armağanlarıdır. Bu dana tumançağı bu dana da tumançağ bağıdır.”

Çocuk dünyamıza komik gelmişti anlatımı. “Bu dana” deyimi, “bu” yerineydi. Tumançağ ise bornozdu.

Hani unutulmuş bir şey varsa, orda olanlardan gönlü zengin biri ortaya çıkar:

“O eksik bendedir, emanetimdedir, tamamı yoldadır.” Der. Gölgelenen yüzlere güneş açar.

Hiçbir ana niskil(mahrum) bırakmaz yuvasından uçuracağı yürek kuşunu. Kınalı kuzusunu öyle bir yola salar ki gittiği yerde başı öne eğilmesin, gönlünün ucunda uhdesi kalmasın…

Ğalet ise hediyeler silsilesidir. Kız tarafı erkek tarafına, erkek tarafı kız tarafına sunar… Çeyizi tamamlayan bütünleyendir. Öyle hazırlanır ki elti, görümce, kayın, kayınvalide, kaynata ve de sağdıç, yenge:

“Ben kayırıldım.” Demesin, gönül koymasın diye inceden inceye düşünülür, planlanır ve her birinin gönlü hoş tutulur.

Şimdilerde hazır çeyizler, çeyiz mağazalarının vitrinlerini süslese de hala anaların geleneğinde oya ile işlenmiş örtüler, kanaviçeler, dantelâlar kızlarının bohçalarında birikmeye devam etmektedir.

Yayın Tarihi
08.02.2017
Bu makale 620 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!