Gelin biraz hayal kuralım

Haziran seçimleriyle ilgili partilerin milletvekili aday adaylarını belirleme seçimleri yavaş yavaş sonuçlanmaya başladı. Parti tabanındaki üyeler kendilerini seçimlerde temsil edecek milletvekili adaylarına güven belirlemelerine yönelik seçki çalışmaları ardından var güçleriyle iktidar olmaya doğru koşu başlatacaklar. Kulvarlarda alın teri olanlar ve halkla bütünleşen adaylar elbette ki partilerini zaferle buluşturacaklar.

Tüm bunlar yaşanırken aklıma:

“Neden ülkelerin siyasetçi yetiştiren okulları yok?” Sorusu takıldı.

Öğretmen, doktor, mühendis, yargıç, avukat, savcı, hemşire, teknik elaman yetiştiren okullar var da niçin siyasetçi yetiştirilen okullar yok? 

Bugün siyasilerin çoğu ekonomik gücü olan, ağa ve bey olanlardan seçilmiyor mu?

Paranız ya da ardınızda bir aşiret gücünüz varsa parti merkezlerinin cazibe merkezi oluyorsunuz. Yoksa…

Evet, yoksa siz seçmensiniz. Tek gücünüz sahip olduğunuz tek bir oyunuz. 

Ekonomik ve bölgesel nüfuz gücü olanların ötesinde seçilen popüler isimler de var.

Çok iyi bir hukukçu…

Başarılı bir yargı mensubu…

Kitapları ve yazıları en çok okunan yazar ve şairler…

Ömrünü doktor olmak için harcamış tıp adamları da siyasete atılabiliyor. Ancak onların boy verdiği siyasi arenada varsıl olanlar ve cemaat mensubu bulunanlar, feodal yapının içindeki söz sahipleri seçilme şansına daha çok yakınlar. Çünkü kitleleri etkilemek için ellerinde para denen acımasız metaı, basını yönlendirebilecek finansmanı, inançları sarsacak dinsel vizyonlarını kullanırlar. Varlıklı olma avantajı, varlığı olmayan adayların seçilme şansını etkiler.

Sonrasını biliyoruz…

Mecliste sadece parti liderlerinin stratejisine göre verilen kararlar ya da çıkarılacak yasalar için el kaldırıp el indirirler. Lider sultası özgür düşünme ve karar verme yetkisini ellerinden alır. Demokrasi diye bas bas bağırdıkları özgürleşmeye asla ulaşamazlar.  

Peki, bunun üstesinden gelmek için ne yapılır?

Yanıt bellidir.

Kitlelerin bilinçlendirilmesi.
Oy kullanacak insanların eğitim düzeyinin ülke sorunlarını irdeleyecek boyutlarda olması.

Bunlar yoksa:

“Benim oyum dağdaki çobanın oyuyla aynı olamaz.” Tartışmalarına yol açan itirazları oluşturur.

Siyasetin bir okulu olmalıdır.

Bu okulda okuyan siyaset öğrencilerinin dersleri yurttaşlık bilgisi, sosyoloji, psikoloji, en az üç dünya dili, mühendislikle ilgili dersler, dünya coğrafyası olmalıdır. Siz bu derslere çevre değerleri derslerini de ekleyebilirsiniz.

Sizi duyar gibi oluyorum:

“Ya ahlak dersi?” Diyorsunuz.

Elbette ki ahlak dersi bu okulun olmazsa olmaz dersi olmalıdır.

Bu derslerin okutulduğu ve özümlendiği okullar sonrası mezun olanlar A ya da B, C, D partilerinin aday adayı olabilmelidir.

Bu gerçekleşirse bakın bakalım ülkelerdeki ve dünyadaki siyaset nasıl değerlenir.

“Bunu yapabilecek ülke var mı?” Diye sorarsanız ben de size soruyla yanıt verebilirim:

—Sahi dünyada böyle bir ülke var mıdır? 

Ha…

Sakın bu hayalimi:

“Siyasi Bilgiler fakülteleri var ya.” Diye suya düşürmeyin.

Benim hayalim gerçek anlamda namuslu, dürüst ve insancıl siyasileri yetiştirecek çağdaş bir okul üzerine…

Yayın Tarihi
01.04.2015
Bu makale 228 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!