Gezi?nin yıldönümü

Taksim Gezi parkı eylemleri ülkemiz tarihinde önemli yer alacak sosyal bir olgunun adıdır.

68 ve 78 kuşağın sonrası gençliği küçümseyip:

“Bunlardan devrimlerin emanetçisi gençler olmaz. Miskinler ve bireyciliğin girdabında kaybolup gitmişler.” Diyenleri yanıldıklarını anladılar.

Taksim parkındaki yeşile kıymak isteyenlere karşı gelişen hareket önce önemsenmedi. Ancak sayıları çığ gibi büyüyen gençliği halk da destekleyince çok önemli bir dönüşümün olduğu anlaşıldı.

Özgürlüklerin her gün biraz daha cendere alındığı bir sırada, haksızlıkların peş peşe geldiği süreçte içten içe yanan genç yüreklerin sesi duyuldu.

Eylem tıpkı supabı tıkanan düdüklü tencerenin basınca dayanamadığı gibi patlayıp toplumsal hayatla buluştu.

İşin içinde marjinal (sıra dışı) gruplar ya da illegal örgütler olduğunu sananlar yanıldıklarını anladılar.

Her şeye egemen olmaya çalışan, ötekileştiren ve ayrıştıran, özel hayatlara müdahale eden baskıcı yönetime karşı bir uyarı niteliğinde olan gelişmeler sırasında asla güvenlik güçleriyle çatışılmadı, kamu malına zarar verilmedi. Orantısız cop, tazyikli kimyasal su ve plastik mermilere karşı eylemciler yaralayıcı, yaşamı tehdit edici hiçbir araç kullanmadı. Tek silah pankartlar ve sloganlar oldu. Hedefleri de Taksim Gezi Parkında bütünleşmek ve parkı beton denizine dönüştürmeye çalışanlardan korumak oldu.

Birçok noktada eylemcileri halkın gözünde anarşist olarak göstermek amacıyla kışkırtmalar düzenlendi. Elinde pala taşıyan gözü dönmüş birkaç kışkırtıcı eylemcilerin cep telefonlarının kameralarına yakalandı. Sosyal medyaya olup bitenler objektif biçimde yansıdı. Örneğin Dolmabahçe Camiine gaz ve plastik mermi yağmurundan kaçarak sığınan gençlerin camide bira içtikleri söylenceleri ortaya atıldı. Ancak bu çirkin dedikodular için tek bir tanık ve kanıt bulunamadı. Caminin müezzini sorgulandığında gençlerin camiye hayatlarını kurtarmak için sığındıklarını anlattı. Bir başka iğrenç iftira da Kabataş iskelesinde örtülü bir hanıma tacizde bulunulduğu yönünde gelişti. Ancak bu uyduruk haberin de mobese kameralarda tek bir görüntüsü bulunmadı. Olayın mağduru olan hanımın yalan söylediği kamuoyunun vicdanında yankı buldu.

 

Sosyal medyanın anında ve etkili haberleşme ağı yönetim erki tarafından sakıncalı bulundu. Yasaklanma kararı alındı. Bütün bunlar gezi eylemlerini yatıştırmak yerine daha bir çoğalttı. Toplumsal güvensizlik giderek büyümeye başladı. 

Günlerce süren eylemlerde yeşile kıyıcılar protesto edildi. Haksızlıklar binlerce ağızdan haykırıldı.

Olayları hükümete karşı eylem olarak değerlendiren ve hatta darbe niteliğine büründürenler inandırıcı olamadılar. Benim polisim yaygaralarıyla orantısız güç kullanımı devam etti. Birkaç genç ve polis hayatından oldu. Onlarca insan yaralanarak hayati tehlike geçirdi. Karga tulumba gözaltına alınanlar mahkemelerde yargılandı.

Sosyal bir olguyu iyi okuyamayan yönetim erki olup biteni perde arkasındaki hayali güçlere yüklemeye çalıştı.

Oysa eylemin ana fikri özgürlüklerdi. Demokrasiye karşı daraltılan çemberin kaldırılması isteğiydi. Yüzde kırk sekizi yüzde elli iki olarak algılatmaya çalışan tek partili iktidarın yüzde yüzün iktidarı olması gerektiğinin hatırlatılmasıydı.

Ve eylemler devletin güvenlik güçlerinin etkin savunmasıyla savuşturuldu. Ne var ki ok yaydan çıkmış, yüzde ellinin muhalif gücü tavrını koymuş, yönetim erkinin güven duvarı çatlamıştı.

Gezi eylemleri bugünkü veya yarınki iktidarların örnek alacağı toplumsal hareketin adıdır. Yok saymak, olup biteni görmezden gelmek aymazlıktan öteye geçemez. Gün gelir sabrı tükenen halk bir kez daha kendini hatırlatmak zorunda kalır ki sonuç ülkenin geleceğine kayıp zaman olarak yazılır. Suçluları da şüphesiz ki yönetemeyenler puan hanesine beceriksizlik olarak yazılır.

Tarih, gezi eylemlerini yeşile karşı hoyratlık için çakılmış bir kıvılcım ve bu kıvılcımın zaman içinde toplumu tehdit eden baskıcı yönetimlere karşı bir direniş olarak yazacaktır.

O halde gezi eylemleri çok iyi tahlil edilmeli, milyonların sabrı tükendiğinde göz açıp kapayıncaya kadar sıkılı bir yumruğa dönüşeceği unutulmamalıdır.

Özetle…

Bugünkü iktidar Taksim Gezi Parkı eylemlerini sosyolojik açıdan ele almış olsa, gerçekçi bir özeleştiri yapsa ve kendisine çeki düzen verebilseydi acaba şu an ki erime noktasına gelir miydi? İşte yanıt verilecek can alıcı soru da bu yazının özet sorusudur.

 

Yayın Tarihi
01.06.2015
Bu makale 257 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!