YARINA YOLCULUK

Hakkını Savunmak

 

Hakkını savunmak yazıma başlamadan önce sizinle yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Benim can taşıyan her şeye olan ilgimi ve sempatimi bildikleri için 21 Haziran 2015 akşamüstü bir komşum apartmanımızın bahçesindeki daha minnacık olan, gözü yaşadığı iltihaplı akıntıdan kapanmış belki de kör olmuş, her yanı yara bere içindeki bir kedi yavrusuna biraz yiyecek verip veremeyeceğimi sordu. Bende,  elbette olur verebileceğimi söyledim ve kedi yavrusunu görmek için yanına gittiğimde yavrucağın o halini gördüğümde mutlaka tıbbi bir müdahale gerektiğini gördüm. Benim buna tam teşekküllü bir müdahale şansım yoktu ama en azından bir gece evimde bekletip daha sonra görevi bu olan kişilere ve kurumlara teslim edebilirdim. Evimde sürekli bulundurduğum Tobrased isimli damlayı gözlerine damlatıp, yaralarına da antibiyotik krem sürmeliydim. Aynen anne kedinin tutup taşıdığı yerden tutacaktım ki kedicik beni bir tehdit olarak algıladı ve ürktü direkt olarak sol elimi inanılmaz bir kuvvetle ısırdı. Ondan kurtulayım derken sağ elimle tutmuştum ki bir hamlede onu da ısırdı. Ama bu sefer bırakmadım ve komşum Ali beyden bana yardım etmesini istedim. Ali bey koşarak yardıma geldi ve beraber kedi yavrusuna bakım yapıp onu kedi taşıma kabına koydum. Biraz yoğurt, biraz mama, su ve kum koydum. Sonra da ısırılmış parmaklarıma müdahale ettim.

 

Evet, o kediye yardım etmeliydim fakat mutlaka korunaklı bir eldiven kullanmalıydım. Kedinin her yeri mikroplu idi ve ısırılan yer hemen şişmişti. Yapacak bir şey yoktu ve sabahın olmasını bekledim. Sabah kediyi Konyaaltı Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezine götürdüm ve onlara teslim ettim. Gereken her şeyin kedi için yapılacağından hiçbir şüphe duymadan kediyi Mutlu Bey ve ekibine teslim edip oradan ayrıldım ve doğru tetanos ve kuduz aşısı olmak için Antalya Devlet Hastanesine gittim. Epey bir tahlil ve işlemden sonra tetanos ve iki doz kuduz aşısı oldum geri kalanları daha sonra olmak üzere oradan ayrıldım.

 

Kuduz aşısı beni sarsmıştı. Ateşim çıkmış, her yanım ağrıyordu. Olayları anlattığım her arkadaşım “sen salaksın”, “bir kedi değil mi ölseydi”, “yaşadıklarına değer mi” gibi sözler söylemişlerdi.

 

Ben ise o kedi yavrusuna “can taşıdığı ve en az benim kadar yaşama hakkı olduğu” için yardım etmiştim. Onun ümit ediyorum ki canının kurtarılmasına sebep olacaktım, gerisi umurumda değildi. Canım yanmış, üstüm başım kirlenmiş, ateşim çıkmış ne önemi vardı. Zirvelere zahmetle gidilir, ama zirveye varmak tüm zahmetleri unutturur derim hep. Daha o kedinin hoplayıp, zıplayıp mutlu bir şekilde yaşadığını göreceğim günleri düşündüğümde yaptığımın ne kadar doğru olduğunu düşünüyorum.

 

Bu konuyla ilgili olarak sizinle paylaşmayı arzu ettiğim bir film var. 1995 yılında İstanbul’da yapılan Ulusal 4. Kalite Kongresinin başlangıcında kısa film olarak göstermişlerdi. Çok etkilenmiştim. Filmin konusu şöyleydi; okyanus kıyısındaki bir sahil kasabasında yaşayan bir kız çocuğu vardır ve o kız her sabah gün doğumunda sahile gider. Sahilden denize bir şeyler atar ve geri döner. Bunu merak eden bir kasabalı kıza “Kızım her sabah seni sahilde görüyorum. Dans eder gibi bir şeyler yapıyorsun. Merak içindeyim orada ne yapıyorsun?” der. Kız da o kasabalıya “isterseniz yarın sabah beraber gideriz” der ve ertesi sabah beraber giderler. Sahile vardıklarında sahile gel-gitle vurmuş binlerce denizyıldızı vardır. Kız denizyıldızlarını denize teker teker atmaya başlar. Adam derki “bunlardan burada binlerce var. Bunlardan birini atmasan ne fark eder ki?”. Kız da der ki elindeki denizyıldızını göstererek “eğer ben bunu şimdi denize geri atmazsam. Birazdan güneş yükselir ve sıcaktan kavrulur veya ya martılar, kargalar veya tilkiler yer” der. Denizyıldızını denize atar ve adama döner der ki “bu denizyıldızı şimdi tüm sevdiklerine tekrardan kavuştu. Onun için her şey yeniden başladı”. 

 

Şimdi sorarım size; “bir başkasına yeniden can olabilmek, yaşamasına, başarmasına ve öğrenmesine” sebep olabilmekten daha onurlu, daha zengin, daha dürüst, daha güçlü bir yaşam var mıdır?

 

Her olayı bir öğrenme fırsatı olarak görürüm ve bu olaydan dolayı da çıkardığım dersler şunlar;

 

  • Eğer bir olaya müdahale edeceksen mutlaka senin, müdahale ettiğin canlının ve başkalarının hayatlarını koruyacak gerekli önlemleri almalısın.
  • Minik bir kedi yavrusu bile risk olarak algılıyorsa bir şeyi kendi canını ve yaşamını var gücüyle kendisi savunuyor. Bizler ise kendi hayatlarımızda kendimizi, haklarımızı, özgürlüklerimizi savunması için bir kurtarıcı bekliyoruz. Başkası bizi korusun istiyoruz.
  • Benim ona yardım edeceğimi anlasa mutlaka daha sakin olurdu, ama beni risk olarak algıladı ve kendini savundu. Kendi haklarımızı, özgürlüklerimizi, kişisel özlük haklarımızı kedi kadar savunsaydık, ağalar, padişahlar, yezitler başımızda olmazdı ve tecavüz seviyesine gelen uygulamaları yapamazlardı.
  • Can taşıyorsan her koşulda can taşıyanlara saygılı ve yardım sever olacaksın.
  • İrinli, hastalıklı, diye vazgeçersen bir çölü vahaya çeviremezsin. Her şey emekle güzelleşmekte.

 

Yeniden yaşama başlayacak denizyıldızlarını elimize almaktan, onu tekrardan hayatın içine atmaktan korkmadığımız, bir başka canın sorumluluğunu üstlendiğimiz bir yaşam dileğiyle

Yayın Tarihi
25.06.2015
Bu makale 3161 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
hocam size bir kez daha saygı duydum kediye yaptığınızı bende yapardım yapmışlığımda var ama sonraki düşünceleriniz gerçekten mükemmel bizi biz savunmalıyız başkasını beklemeden sizi seviyoruz şanslıyız tanıdığımız için

Kamile Yiğit 05.07.2015

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!