Heyelân ruhta

         “Filanca belediyesi zabıta ekipleri, denetimlerde dilencilik yaptıkları belirlenen kişileri engelleyerek yasal işlem yaptı. Zabıta müdürlüğü yetkilileri dilencilere yönelik mücadelenin aralıksız sürdürüleceğini belirtti” diye sıkça haber okursunuz gazetelerde. Lakin tek yumurtadan aşağı yukarı yirmi beş yavru çıkartan hamamböceği gibiler aynen, onun için kökleri kurutulamıyor herhalde. Kimisi Allah’ın adını kullanarak, kimisi de hastalık bahanesiyle kendisini acındırıyor.

         Hele kapalı yol diye tabir edilen, özellikle Kışlahan’ın orada ideolojik dergi satanları, tanıtım broşür dağıtanları, gözümüze sokanları, sıkboğaz edenleri, en doğrusu üstümüze yapışanları ise hiç sormayın, dilencilerin diğer sürümleri de bunlar. Ölülerin üstünden bile kazanmak için türlü stratejiler geliştiriliyor artık. Yetkililer söz konusu alanda yürümeyi denesinler lütfen!

 

         Yanılmıyorsam eğer, üç ya da dört yıl öncesi: “Dilencilik diye yeni bir meslek mi doğuyor acaba?” demiştim köşemde ama aradan hayli vakit geçtiği halde değişen hiçbir şey yok inanın.

         Aile boyu çalışıyorlar, örgütlü biçimde hem de. Kolladım, sabah erkence anasını, babasını, karısını çocuğuyla birlikte belli noktalara yerleştiren baba, akşam saatlerinde gözünde güneş gözlüğü, ağzında Amerikan sigarasıyla bulunup geliyor, günlük hâsılatı ayaküstü alan çakal, çetesini toparlayıp villasının yolunu tutuyor. Öylesine türediler ki şaşmamak elde değil, üstgeçitler meskenleri adeta.  Konuyu gündeme taşıdığımda belirli mekânlardaydılar, oysa şimdi her yerdeler. Bakımsız, hırpani çocuğunu kucağına alan veya sırtına bağlayan el açıp ağlaşıyor. Sokaklarda sürterek mesai verenler genellikle genç kadınlar. Özellikle Kepez Belediye’si kavşağında sinyalizasyonun uzun yanıp kırmızı ışıkta beklenilmesi yüzünden araçların önüne atılan dilencilerin bebeleri hiç ağlamaz nedense, ayık rastlayamazsınız onlara, çünkü ilaçla uyutuluyorlarmış, en tuhafı, hayret verici tarafıysa bebeklerin günlüğü yirmi liraya kiralandığı iddia ediliyor. Ayrıca bacağını yaralıymış ya da sakatmış gibi saran, parmağının ucuyla da bir lira işareti yapan gençlere çok acıyorum. Ha vermiyor muyuz veriyoruz ama hangi birisine yetişeceğiz.  Velhasıl beyinlerdeki pislik temizlenmeden, geriye kanalizasyonu bağlamak yarar sağlamıyor işte. Kalbi nasırlanmışlarda, insanlık aramak körün sağıra danışmanlığı gibidir. Vicdan erozyonuna ne ormanlar, ne setler kâr eylermiş. Heyelan ruhta olunca bedenden necaset akması da yadsınmamalı.  

         Arabasının küllüğünü gelişigüzel uluorta döken şoförler, zıkkımlandıklarının artıklarını sağa sola saçan yolcular, kaldırıma tüküren medeniyetsizler, umumi tuvaletlerin kapılarını telefon rehberi ya da adres defteri edinen üçüncü cinsler, camii avlularında fink atan muhabbet tellalları, okul kenarlarında forma giyerek talebeymişçesine mevzilenen zehir tacirleri, kucakladıkları hiç büyümeyen kiralık bebeklerle kavşakları mekân tutan aileboyu dilenciler, safları ağlarına düşüren hanutçular, garipleri, turistleri tokatlayan cep fareleri, tepsilerinde midye altı plaj taşımacıları, sıfatlarının nuru dökülmüşler, saymakla bitmiyorsunuz vallahi!
       

         Elbette güzel hasletlerimizi de göz ardı edemem, kötünün, yanlışın, hatanın örnek olamayacağını da bilenlerdenim tabii ki. Ancak gittikçe yozlaşıp bataklığa koşuyoruz gibiyiz. Cıvıklık diz kapağımızdan boynumuza mı yükseliyor, yoksa baştan aşağıya biz mi batıyoruz.  

Yayın Tarihi
24.09.2013
Bu makale 8367 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!