İçimizdeki o ses

Küçük bir market olmak için didinen sokağımızın köşesindeki bakkala uğramadan geçmem.

Bir selam, üç beş sözle başlar söyleşimiz. Bazen birlikte kurtarırız vatanı bazen de en üstü açılmamış küfürle hayatımızı zorlaştırıp, berbat edenleri kalaylarız.

Soğuk bir şişe su ile başladı bugün söyleşimiz. Tam o sırada içeri giren iki ergen yaşta kız buzdolabından meyve suları aldılar.

“Cam olsun amca şişeler. Bak plastik olanlardan getirsen almayız.” Dedi biri.

“Tamam.”Dedi gülümseyerek bizim bakkal.

Kapı önündeki iskemlelere ilişip içeceklerini yudumladılar.

“Boş şişeleri kırmışlar geçen gün yolda. Sizin haberiniz oldu mu kızlar? Şikâyet geldi komşulardan.” Diye sordu bakkal arkadaş.

Uzun boylusu oturduğu yerden döndü:

“Kızmazsan söylerim. Biz kırdık.” Dedi.

Bakkal arkadaşım beklemediği bu cevap karşısında irkildi, kaşlarını çattı:

“Şaka değil mi? Siz öyle bir şey yapmazsınız.” Dedi sesini yükseltip.

İki kız ayağa kalkıp içeri girdi.

“Şişelerin depozitosu yok. Bize ait. Kırdık. Bir güzel pat diye patladılar yolun ortasında.” Diye dobra dobra konuştular.

“Yoldan geçen araçların tekerleği zarar görürse ya da sıçratıp kaldırımdan geçenleri yaralarsa!” Dedi bizim ki.

Ses etmedi kızlar. Bakkal ağabeylerinin öfkelendiğini fark edince geri adım attılar. Ama bakkal iyice sinirlenmişti:

“Bundan böyle benden aldığınız içeceklerin boş şişelerini bana getireceksiniz. Yoksa size içecek satmam.”

Dayanamadım araya girdim.

“Bence söyledikleriniz şaka. Ben yaptığınıza inanmıyorum.” Dedim.

“Amca yalan değil yaptık ama kimse görmedi. Bir daha yapmayız.” Dedi ikisi bir olup.

“Bence gören vardır. Bir düşünün.”Dedim yumuşak bir sesle.

Birbirlerine baktılar. Sonra uzun boylu olanı:

“Kim görebilir ki? O sırada sokakta sadece biz vardık.” Diye kaygıyla konuştu.

“İki gören olmuştur. Birisi her şeyi gören… O’nu anlatmama gerek var mı sizin gibi akıllı kızlara.” Dedim. İkisi de başını gökyüzüne kaldırdı.

“Hay Allah!” Dedi kısa boylu olanı. Uzun boylu olan atıldı:

“Ya ikincisi kim?” Diye sordu. Ötekisi hemen söze girdi:

“Mahallemizde henüz mobese kameralar yok ki!” Diye sırıttı.

Elimiz sol göğsümün üzerine koyarak yanıt verdim:

“Güzel kızım bütün kameralardan daha etkilisi yüreğimiz ve içindeki vicdanımız değil mi?” Dedim gülümseyerek.

Bozuldular. Ne söyleyeceklerini kestiremeyip birbirlerine baktılar. Öylece bir süre sessiz ayakta beklediler. Sonra tekrar dışarı çıktılar.

Keyifleri kaçmıştı. İskemleye oturup ellerindeki içeceklerini yudumlamaya başladılar.

Bakkal arkadaşla bir süre sessiz kaldık. Sonra konuyu değiştirip yaşadığımız güncel olaylara değindik. Bir taraftan da göz ucuyla yeni yetme genç kızları izliyorduk. İçeceklerini bitirip, şişeleri kenardaki plastik çöp kutusuna usulca koydular. Sadece elleriyle ve üzülmüş bir ifadeyle bay bay edip yürüyüp gittiler.

Bakkal arkadaş elini omzuma koydu:

“Galiba içlerindeki o sesi duydular.” Dedi.

Yayın Tarihi
29.07.2015
Bu makale 237 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!