İhracat gümrük birliğinde tıkanırken?

     Anneannem  beceriksiz, sorumsuz, yaramaz  davranışlarına tanık olduğunda biz torunlarını, sinirlenir gibi yaparak,  şöyle azarlardı: “ Çocuk, çocuk!  İşini bilmeyen kasap ne bıçak kor ne masat!”  Masat, kasapların eti işlerken kullandıkları bıçağı ikide bir sürterek keskinleştirdikleri çelikten mamul âletin adıydı. Bugün de kullanılır.
    Siyaset kurumunun iktidarı ve muhalefetiyle bugün içine düştüğü kavramdan, bilgi derinliğinden, araştırmadan, danışmadan, iç ve dış toplu durumu (konjonktürü) değerlendirmeden uzak; Türkiye’nin temel ve yakıcı sorunlarına “teğet” geçen  tartışma   gündemine ilişkin haberleri gazetelerde okuduğum, TV kanallarında dinlediğim her an sevgili anneannemin oturduğu divanda kaşlarını çatarak bizleri azarladığı çocukluk günlerimi hatırlıyorum.
     Tamam, benim “1923 Cumhuriyetimin”  93 yıllık tarihi boyunca ilk defa  küçük nispi çoğunluk aymazlığıyla “ en yalnız” dönemine yuvarlanan Türkiye, bugün güney  sınırlarının  içinde ayrılıkçı Kürtçü terörle, hemen  ötesindeki “Ortadoğu bataklığında” da  matematik terimiyle son derece karmaşık ve çözümü çok zor bir “savaş denklemine” sürüklenmiş bulunuyor. 
    İçeride ise, Ortadoğu bataklığındaki dinci ya da dinbaz mezhep, tarikat, cemaat çatışmasından çıkan boğucu “sülfürün” katkısıyla beslenen iç siyasi gerilim… Ki, “dayanılmaz” bir koku gibi ülkenin bütün temel meselelerini “hissedilmez” hâle getiriyor. Daha fazlası için bu yazının sınırlarını epey genişletmem gerekir. Onun için “sadede” geliyorum. Temel meseleler listesinin başında “ekonominin gidişatı” maddesini koyuyorum. 
    
    Gümrük birliği diye bir sorun          
        Ekonominin gidişatı, şayet gelişmelere akılla, bilgiyle, tahlil kabiliyetiyle bakarsanız, kötüdür! İhracat konusu bu gidişatın ana ekseni. Çünkü, ekonominin “üretim” kabiliyeti  ancak “ihracat dinamosu” sayesinde Türkiye’nin ana döviz enerjisine dönüşebilmektedir...
     Ve… Türkiye’nin ihracat kabiliyeti bir taraftan iktidarın ekonomi politikasının “inşaat bağımlı” tasarımı, diğer taraftan dış politikada yaşanan ağır  “kırılmaların” etkisiyle mevcut ve olası pazarlarında tıkanma noktasına geldi. Kimse “küresel durum” bahanelerine sığınmasın. 
    Türkiye’nin ihracat kabiliyeti, mevcut sanayi ve tarım yapısıyla ne üretim yelpazesi ne de yeni talep yaratım gücü bakımından  yılda ortalama 150, bilemediniz 160-170 milyar dolar seviyesini aşabilecek güçte. Tıkanma noktası budur. 
   Tam da bu noktada, hükümet ve “ekonomi yönetimi” Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) pazarındaki konumunu belirleyen  gümrük birliği meselesiyle karşı karşıya.
    Mesele şu: İş dünyası 1996 yılında içine balıklama daldığı gümrük birliğinin  sağladığı kısmi avantajların zarara dönüştüğünü  son iki yılda ancak  fark edebildi. Gümrük birliğini düzenleyen “1/1995 sayılı Karar” Türkiye’yi  karar mekanizmalarının dışında bırakarak, bir tür “yeni sömürge pazar” konumuna bağlamıştı. Karar yetkisi AB’nin, uygulama zorunluluğu Türkiye’nin işiydi! Şimdi, gümrük birliği ilişkisinin “güncellenmesi” aşamasındayız. İki taraf da bunu istiyor.
    2017 yılının kapısında…             
     İktisadi  Kalkınma Vakfı (İKV) Türkiye- AB ilişkilerinde “en kıdemli” iş dünyası örgütü. Kuruluş yılı 1965.  Faaliyetlerini hâlen Ayhan Zeytinoğlu başkanlığında yürütüyor.  Zeytinoğlu 2017 yılında başlaması beklenen gümrük birliği güncelleme müzakerelerine ilişkin açıklamasında (25.10.2016.) iş dünyasının beklentilerini ortaya koyarken “ (…)  gümrük birliği kararı imzalandığında, AB’ye tam üyeliğin 5 yıl içinde gerçekleşeceğinin düşünüldüğünü [ancak] aradan geçen 20 yıl içinde üyeliğin sağlanamadığını; bu durumun gümrük birliğinde ortak karar alma ve uzlaşmazlıkları çözme prosedürlerinin yetersizliğinin sorun haline gelmesine yol açtığını” vurguluyor.
       Bu değerlendirme Türkiye’nin AB ile gümrük birliğine iş dünyasının sorgulamasız desteğiyle ne kadar hesapsız ve öngörüden yoksun bir siyasi kararla sokulduğunu gösteriyor. Zeytinoğlu gümrük birliğinin Türkiye ekonomisini yarardan çok zarara uğratan yönlerini şöyle ifade ediyor:  
   “ (…) şu andaki haliyle dahi gümrük birliğinin etkin işlemeyen yanları var. (…)  Şu andaki haliyle, Türkiye’de üretilen sanayi mallarının AB ülkelerine taşınmasında kamyon kotaları, karayolu geçişlerinde istenen ekstra ücretler, gümrüklerdeki işlemlerin yavaş olması gibi sorunlar mevcut. Vizelerin hâlâ kalkmamış olması başlı başına ayrı bir mesele. (…)  AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye için de eş zamanlı yürürlüğe girmemesi, Türkiye’nin müzakerelerde yer almaması gibi sorunların da bu süreçte ele alınacağını ve çözüme kavuşturulacağını umuyoruz”.
      Zeytinoğlu’nun gündeme getirmeye çalıştığı bu sorunlar iktidar ve muhalefetiyle siyaset kurumunun ne kadar umurunda, bilen var mı? Daha da önemlisi “güncelleme” müzakereleri 2017 yılında başlayacaksa hükümetin ve emrindeki ekonomi yönetimi ve bürokrasisinin bu konundaki hazırlığı, müzakere yeteneği, kabiliyeti ve kadro yetkinliği ne düzeydedir, merak eden var mı? Cevaplar, siyasetin tartışma gündeminde!

Yayın Tarihi
26.10.2016
Bu makale 1295 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!