Lamba söndü is dedi. Sahan düştü tan dedi. Annem bana bul dedi. Çocukluğumuzda öğrendiğimiz bu tekerlemeli bulmaca, Başka bir anlamda geçerliliğini koruyor. İstanbul’u bulabilene aşk olsun. On beş gün kalmak için gitmiştik. Bir hafta çok bile geldi. Canımızı Antalya’ya zor attık desem inanın abartmıyorum. Ömrümün üçüncü yıllarından beri az çok tanıdığım o kent yok artık. Gökdelenler merkezi haline getirmişler. Hepsi de birbirinden sevimsiz kocaman yükseltiler. İnsanlar o garip yüksekliklerde nasıl yaşıyorlar anlayamadım gitti.
Sevgili ağabeyimizin kabrini ziyaret için gitmiştik. Şükür yeni mekânını gördük. “İnşallah cennettesindir” diye dualar ettik. Biz oradayken İsmet ağabeyimizin teknik üniversite den sınıf arkadaşı ve kadim dostu olan dokuzuncu cumhur başkanımız Süleyman Demirel de sonsuzluğa göç etti. Buluşmuşlardır umarım. Işıklar içinde olsunlar, değerli ve sevgili büyüklerimiz. En yakın zamanda Isparta’ya da sayın Demirel’i ziyarete gitmeyi arzu ediyoruz. Bu yaşama ender gelen tatlı insanlardandı kendileri. Ruhları şad mekanları cennet olsun.
Ben duyduklarımın yalancısıyım. Yirmi milyon insan yaşadığı söyleniyor İstanbul da.
İstanbul İstanbul olalı böyle bir kalabalık taşımamıştır sırtında. Abartmıyorum inanın, kuşlar bile kaçmış .Martılar,denizi terk etmişler.Karada uçup kaçmaya çalışıyorlar. Kedilerle saksağanlar, kiraz ağacının tepesinde kavgaya tutuşmuşlardı .Saksağan kediyi kovaladı. İki üç tanecik kirazı yiyebilmek uğruna. Kaldığımız evin arka bahçesindeki dut,kiraz,armut ağaçları küçük de olsalar eve soluk aldırıyordular. Ev dediğime bakmayın on bir katlı değerlerine göre küçük bir apartman. Ve bahçeye yakın katta olması en büyük şanstı.Bulduğum her boşlukta,havayı solumak,ağaçları görebilmek için o küçük arka balkon penceresinin önüne kaçtım.
Bir de boğazın iki yanını dolaşan bir gemicikle dolaştık. Martılar yoktu. Onların yerini büyüklü küçüklü tekneler doldurmuştu mavi suları. Dorusunu isterseniz dostlar, Akdeniz’den sonra , boğaz bana bir nehir gibi göründü. İki yakası köprülerle birbirine iliştirilmiş , yoğun bir tekne trafiği olan bir uzun nehir. “ O kadar nüfusu nereye sığdıracaksın mecburi çok katlı yapılar olacak diyenler çıkabilir. Çok derin bir konu . Sınırlamalar konulabilirdi .Dünyada örnekleri var.Fransızlar ,Paris’in dışında yüksek binalar yapmışlar.Paris’i ,Paris olarak saklamışlar. Tarihi dokusuna dokunmamışlar. Gidenler görmüştür.
Memleketimizin bir çok yerinde yapılan fetih kutlamaları dikkatinizi çekti mi bilmem. Şu günlerde İstanbul’un 562 . fetih yılıymış. Bana sorarsanız , Fatih Sultan Mehmet hanın yerinden kalkıp ,İstanbul’u yeniden fethetmesi gerekiyor. Yüreğimden hep bu duyguları geçirdim. Tanrıya şükürler olsun ki Antalya’ya döndük. Herkes mutlu olduğu yerde yaşasın.