Jön Türkler ve Prens Sabahattin

Son günlerde Prens  Sabahattin adı Radikal Dinciler tarafından özellikle ayrılık taraftarını tatmin etmek için çok kullanılır oldu ve onun savunduğu  “Ademi Merkezi Yönetim” projesi sık sık telaffuz edilmeye başlandı.Galiba hem Osmanlı ve hem de saraylı olduğu için çok şey bildiği veya çok yararlı görüşlere sahip olduğu zannediliyor. Bu tarihi şahsiyeti tanıtmanın yararlı olacağını düşündük.

1897 yazında Jön Türkler aleyhinde geniş çapta tutuklama hareketleri başlamış ve İttihat Terakki mensupları büyük darbe almışlardı. Bu sarsıntıyı atlatan Jön Türkler yeniden faaliyete geçtiler. Yurt dışında faaliyet gösteren Ahmet Rıza, Meşveret’i yayınlamaya devam ederken Abdullah Cevdet, İshak Sükuti gibi aslarla birlikte Cenevre kolunun faaliyetleri başladı. Tunalı Hilmi, Nuri Ahmet, Halil Muvaffak, Reşid, Akil (Muhtar) ve Refik Beyler “Osmanlı” adında yeni bir gazeteyi 1 Aralık 1897’de çıkarmaya muvaffak oldular(1).

Bu yeni gazete Abdülhamit’i rahatsız etti ve Jön Türklerle anlaşma imkânı arandı. Sonunda yurt içindeki tutsakların serbest bırakılmasına karşılık 1899’da yayın durduruldu. Sultan Trablusgarp’takiler hariç sözünde durdu ve bir süre sonra da Jön Türklerin liderlerinden Abdullah Cevdet Roma, İshak Sükuti ise Viyana elçiliklerine kâtip olarak tayin edildiler, Tunalı Hilmi de 1900 yılında Madrid elçiliğinde kâtip oldu.(2)

Tam bu günlerde padişahın kayınbiraderi Damat Mahmut Paşa, oğulları Prens Sabahattin ve Prens Lütfullah’ı da yanına alarak Türkiye’den kaçmış ve Fransa’ya yerleşerek Jön Türklere yeni bir güç vermişti. Jön Türkler Seniha Sultan’ın oğullarından Prens Sabahattin’in kişiliğinde yeni bir lidere ve mali desteğe kavuşmuşlardır.(3)

Prens Sabahattin tamamen İngilizler ve İngiliz İmparatorluğundan esinlenerek geliştirdiği fikirlerle Paris’te Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni kurdu. Sabahattin, bir Fransız yazarı olan Edmond Demolins’in etkisinde kalmıştı. Demolins, “Anglosaksonların Üstünlüğü Neden İleri Geliyor?” adlı kitabı 1897’de yazmış ve özellikle kendi toplumlarının neden geri kaldığının izahını arayan Müslüman Reformcular, hürriyetçiler ve yenilikçiler arasında ilgi uyandırmıştı.

“Demolins’in tezi kısaca; Anglosaksonların üstünlüğünün, kişiliği ve ferdi teşebbüs yeteneğini geliştiren üstün eğitimlerine – diğer insan toplumlarında yaygın olan topluma güven yerine kendine güvene – dayandığı şeklindeydi. Bu tarihsel ve eğitimsel teoriler çerçevesi içinde Prens Sabahattin, federal ve adem-i merkezileştirilmiş bir Osmanlı Devleti fikrini geliştirdi. İngiliz tarzında meşruti bir monarşi, merkezi hükümetin asgari derecesini sağlayacaktı. Geri kalan tarafına gelince, imparatorluğun farklı halkları ve toplumları bölgesel ve mahalli idare altında ve kolektif ve hükümet kontrolünden kurtulmuş bir kamu hayatı içinde isteklerini gerçekleştirebilecek ve haklarını koruyabileceklerdi.” (4)

İttihat ve Terakkinin yurt dışındaki Türklerin Ahmet Rıza ve Mizancı Murat arasındaki liderlik çatışması Ahmet Rıza – Prens Sabahattin anlaşmazlığına dönüşmüştü. 1901 yılı içinde Jön Türkler, iki prens (Sabahattin ve Lütfullah Beyler) tarafından imzalanan bir “Genel çağrı” ile Türkiye’de hürriyet ve adaletin yeniden kurulmasının yollarını görüşmek üzere bir kongreye davet edildiler(5). Kongre, 4-9 Şubat 1902’de Paris’te toplandı. Toplantı Abdülhamit’in isteği üzerine Fransız İçişleri Bakanlığınca yasaklandığından, ilk oturum 60-70 kişinin katılmasıyla, bir Jön Türk sempatizanı olan Akademi üyesi Le-Fevre-Pontalis’in evinde, gizli olarak, sonraki oturumlar da kongre başkanı seçilen Prens Sabahattin’in evinde yapıldı.    Kongreye Arap, Rum, Kürt, Ermeni, Arnavut, Çerkez ve Musevi delegeler katıldılar ve özellikle Ermeniler bilinçli bir şekilde kendi çıkarları için uğraştılar. Oturumlar oldukça sert tartışmalara sahne oldu. Delegelerin hepsinin birleştiği tek konu, Abdülhamit yönetimine karşı oluşlarıydı.(6)

 Bunun yanında mevcut rejimin değiştirilme yol ve yöntemleri konusunda büsbütün ayrı görüşler ileri sürüyorlardı. Tartışmaların ağırlık merkezinde iki sorun vardı. İsmail Kemal “Salt propaganda ve yayınla devrim yapılamayacağı, bundan dolayı askeri güçlerin de devrim hareketine katılmalarını sağlamak gerektiği” önerisinin gözden geçirilmesini ileri sürüyordu. Ermeni delegelerce ortaya atılan ikinci sorun ise “reformların yapılabilmesi için yabancı devlet müdahalesini davet” gerektiği idi.(7)

Sonuçta kongreciler iki gruba ayrıldılar: “Müdahaleciler ve Müdahaleye karşı olanlar”. A. Rıza ve yandaşları, imparatorluğun iç işlerine her türlü müdahale fikrine sert bir şekilde karşı çıkarken, Prens Sabahattin ve özellikle onu takip eden çoğunluk, yarı sömürge geline getirilmiş bir imparatorluğun kalkınması, reformlar yapması için yabancı bir devletin yardımcı olacağına inanmış görünüyorlardı.

Kongreden hemen sonra Prens Sabahattin ve İsmail Kemal Bey, Trablusgarp Kumandanı Recep Paşa’nın desteği ile Abdülhamit’e karşı bir darbe tasarladılarsa da uygulamaya koyamadılar ve yurt dışı faaliyetler, yurt dışı teşkilatı arasında yazışmalar ve tartışmalarla 1908’e kadar devam ederken asıl faaliyet merkezleri yurt içine ve askeri merkezlere kaydı.

Meşrutiyetin ilanından sonra yurda dönen Prens Sabahattin ve arkadaşları, 14 Eylül 1908’de İstanbul’da Ahrar Fırkası’nı kurdular.(8) Kurucu üyeler: arasında daha sonra Milli Mücadele döneminde ünlenen   Celalettin Arif Bey de vardı.(9) Tarık Zafer Tunaya Hocamıza göre bu fırka (parti) 1908 seçimleri öncesinde gerçeğe en yakın partileşme teşebbüsü olmuştur.

 

 

DİPNOTLAR:

 

(1)   Yuriy Asatoviç     Petrosyan: S0vyet Gözü ile Jön Türkler s. 205( Ankara–1974); Ernest Edmondson Ramsaur  Jr. Jön Türkler ve 1908 İhtilali s. 70 (İstanbul–1987)

(2)     Petrosyan, age. s. 206; E. E. Ramsour, age. s. 71

(3)     Damat Mahmut Paşa için bknz. Sina Akşin, 100 Soruda Jön Türkler, s. 210–218

(4)     Bernard Lewis: Modern Türkiye’nin Doğuşu,  s. 251( TTK Ankara- 1984)

(X)    İngilizler günümüzde de aynı görüşlere paralel bir düşünce sistemine sahiptirler.  İlerideki yazılarımızda bu konuya temas etmek istiyoruz.

(5)     Cemal Kutay, Prens Sabahattin Bey, Sultan II Abdülhamit ve İttihat ve Terakki, s. 131. Davetin tam metni için bknz. s. 131–134 (Neşreden Mustafa Unan, Tarih Yayınları, İstanbul–1964)

(6)      Ali Haydar Mithat, Hatıralarım, s. 169( Mithat Paşanın Oğlu); Petrosyan, age. s. 217

(7)      Petrosyan, age. s. 217

(8)     Tarık Zafer Tunaya: Siyasi Partiler-I, s. 142 (Ahrar, hür’ün çoğulu olup Özgürler,         Liberaller anlamını taşır)

(9) Aynı Eser, s. 142–143

Yayın Tarihi
27.10.2014
Bu makale 3663 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!