Kakofoni..

Bu şehrin en sessiz anı sabahın ilk ışıklarıyla başlıyor ve birkaç saat sonra sona eriyor. Maalesef böyle.

Haftasonu günlerinde, simitçilerin “susam kokusu” tadında, aslında “taze simit, gevrek simit” demeye çalışan garip bir haykırışa dönen sesleri.. O saatlerde en keyifli “uyku anı”nı yaşayan şehrin insanı artık susamla uyanan günü, açıkhava diskolarından gelen “bas” yüklü seslerle tamamlayacağını biliyor.. “Sabit ve mobil ses terörü” yaratan bu kirliliği şikayet etse bile çözülmeyeceğini de biliyor. Uzak yakın tüm gürültülerin sarmaladığı bir ortamda insanın bir sonraki güne nasıl başlayacağını tahmin edebiliyor musunuz? Evimizin hemen önündeki caddeden veya sokaklarda “mobil disko” arabalara ne demeli? Kendine bile saygısı olmayan bu şehir teröristleri “gündüz insan gece hırt” olmalı. Bazen bu aracı takip edip evinin önüne gidip bana yaptığının aynısını yaparak “kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi sende başkasına yapmamalısın” dersi vermek nasıl olurdu acaba! Şehir insanı olarak, yetkili makamlara şikayet etmekten başka verebileceğim bir başka tepki ise, “mobil disko”nun üzerine çürük domates veya yumurta atmak olabilir. Hadi bunu bu şekilde hallettik, azalttık. Peki sabit diskolardan gelen “bas” seslere de aynısını yapabilir miyiz? Biraz zor.. Kapıda duran iri kıyım“bodyguard”lar adamı ham eder! Evlerini tespit edip, gece bizi uyutmayan bu adamları bizde gündüz uyutmasak ve aynı dersi onlara vermeye çalışsak. Olmaz, şikayet ederler ve haklı çıkarlar. Ama biz de şikayet ediyoruz ve haklı da çıkamıyoruz.. Valilik, belediye ve bil cümle yetkililer başa çıkamadığına göre “şikayet edilmeyecek zevk alınacak” gibi görünüyor. Haftasonu günlerimizi “zorunlu eğlence” ile doruklara taşıyacağız.. Ailece evimizin yatak odalarında balkonlarında şehrin diskolarında eğlenen bir avuç seçkinin eğlencesine tanıklık edip büyük zevklere “gark olacağız” . “Turizm zarar görmesin, aman bu krizde iş yapılmaya çalışırken mani olmayalım” gibi bir manasız telkinle yetinmeyeceğim.

 

Sabah erken saatlerde bu gürültülere şahit olmak istemiyorsan at kendini “beachparklara”.. Yüzünüzün ekşidiğini hatta asıldığını görür gibiyim. Ne oldu, renginiz mi soldu? Haklısınız, aynı gürültü kirliliği gündüzü ve gecesiyle fark etmiyor. Birbirine komşu tesislerden çıkan canlı müzik “canlılara zarar” verecek insan eli ve desibeliyle iş başında! Zülfü Livaneli’den Karlı kayın Ormanı’na eşlik eden bir “nikah masası”na biraz ötede ise Vittorio Paltrinieri'nin “Portofino”lu bir Ahmet Kaya parçası düet çabası içinde.. Gündüz plaj, gece açıkhava diskosu olan bu mekanların hiçbiri denetlenmiyor olacak ki bu kadar “kakofonik” bir ortam yaratıyorlar.
Çözüm;
a. buralardan uzak mı durmalıyız?

b. “şikayet edilmeyecek zevk alınacak”mı?

c. kulak tıpası!


Bu şehrin insanları, bu şehri sevenler
tüm gürültülere karşı birleşin!

Yayın Tarihi
16.07.2009
Bu makale 8786 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Dipten dibe ironiyle bezeli ve tertemiz bir dille, çoğu kez ıskalanan fakat Antalya'nın biricik sorunları arasında kalıcı olmaya aday bir konudan söz eden Sayın Hüsamettin Oğuz'a teşekkürler.

Mustafa Tuncel 22.07.2009

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!