Ağrı dağının doruklarını bilir misiniz?
Yırtıcı kuşların çığlık çığlığa uçuştuğu
Dipsiz uçurumların indiği vadilerdeki keklik sürüsünü
Sinmiş kurdun kuşun pusuya yattığı yola ağızlarındaki namluları
Bilin ki barutun içinde yanıp tutuşan
Ve fırlayan mermi
Tez haberi gibidir ecelin
Tez haber ki kara haber
Yüreklere saplanmış
Kan revana dönüşmüş
Vurulmuşların
Arşa yükselen ölümün sesidir
Ha asker
Ha sivil
Ferman verilmişse
Kurulmuşsa kahpe tuzaklar
Yaratılmak isteniyorsa korkunun kasaveti
Tetik düşer
Al renge keser bahar
Kimi
“Ana!” Der
Kimi
“Daye!”
Giden ki eyvah!
Geri dönmez evlatların son nefesidir.
Ağrı Dağının yamaçlarını gördünüz mü?
Kar buz çözülürken
Gümüş derelere bölünür gün vurmuş aklıklar
Dağ çiğdemleri açar en yücelerinde
Göğsü beyaz güvercinleri avlar
Bulutları kanat takan kartallar
Daha taze
Yeni tüylenmiş yüzlerinde hayat varken
Ölümle tanışık edilir genç yürekler
Entrikaların bini peş para etmez oyunlarında
Şeytan bile ürperir
Kan kırmızı keser dağlar
Dağ utanır
Siz utanmazsın
Ey Azrail’in buyrukçuları