Karaağaçların gölgesinde

Kümelenmiş toprak evlerimizin arasından akan ark sınırımızdı. Bir adım ötesi komşularımız bir adım berisi akrabalıklarımızın yaşam alanıydı. Ötede yıkılmaya yüz tutmuş kerpiç duvarın ardında Cihangir ağabeylerin bahçesi uzayıp giderdi. Bir bahçe ki girmeye korktuğumuz, girdiğimizde de çıkmak istemediğimiz dikeni bol güllerle doluydu.

 

Seriye ablalar kadim komşularımızdandı. Öyle bir kadındı ki boy boy yetiştirdiği oğulları gürleyen sesinde, çatan kaşında sus pus olurlardı. Ataerkil aile dediğimiz babanın etkin olduğu aile yapısını yıkan ve anaerkil kadın tipini yaşatan o yürekli kadının hayata karşı değişmeyen ilkeleri vardı. Küçük bahçelerinin köşesine kurduğu ocakta yemeklerini pişirir; gaz ocağına, tüp ocağa yüz vermezdi. Yetişmiş oğulları mahallede dara düşen komşuların imdadına koşar, zor işlerde yardımcı olurlardı.

 

Daracık bahçelerde göğe yükselen karaağaçların gölgesinde sürüp giden hayatlarımızın değişmeyen konukları serçeler, çalıkuşları ve karaağaç sevdalısı kargalardı. Sabah yuvalarından sürülerle ve gürültüyle kanat kaldıran kargalar, akşam dönüşlerinde aynı şamata ile geri döndüklerinde, öğlen vakti iplere serili çamaşırlar kirlenmesin diye al acele toplanırdı.

 

Kargalar bizim küçük mahallemizin martıları gibiydi. Çığlık çığlığa seslerinden bunalan kimi komşularımız duvardan indirdikleri çift namlulu av tüfekleriyle havaya ateş açıp bir süreliğine olsa da seslerinin kesilmesini sağlarlardı.

 

Karga deyip geçmeyin. Tilki kadar kurnazlardır. Yaşam alanlarındaki huzursuzluğu fark ettikleri zaman çıtlarını çıkarmazlar. Ama yuvalarından bir yavru kazaen düştü mü velveleleri ile yeri göğü inletir, yavrularını yuvalarına taşıyıncaya kadar da şamatalarını sürdürürler.

 

Gettolara benzeyen toprak evler silsilesinin o mahallesi zamanın acımasız çarkında çözüldü, terk edilen evlerin arasında serpilip büyümüş karaağaçlar da akmayan arkların yarattığı susuzluk yüzünden kuruyup gitti. Ağaçlar da kuruyunca on yılların biriktirdiği karga sürüleri başka mekânlara doğru göçüp gitti.

 

Ne gariptir şu insanoğlu…

 

Sanır ki yerini yurdunu terk eden bir tek kendisidir. Oysa beraberinde hatırlarını ve diğer canlıları da alıp götürür. Bir daha geriye dönüp bakmayacağı yerler ise artık viraneliklerdir.   

Yayın Tarihi
20.11.2015
Bu makale 284 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!