Ölüm ne kadar kolay buluyor insanlarımızı.
Bir polis fişeğinden çıkan plastik mermi oluyor kimi zaman.
Bazen kavgadan kaçan bir delikanlıyı ortaya alan kredi kartlarından kafayı yemiş güvenlikçilerin sille tokadında, tekmesinde
Aklı kininde yok olmuş bir liderin söylemindeki ara gazı.
Gaz pedalıyla, freni karıştırmış yeni yetme sürücünün cahilliğinde.
“Niye bana ters baktın!”
“Ben ters bakmadım ağabey, gözlerim şaşı.”
“Ulan niye çarptın omzuma, külhanbeyi misin?”
“Pardon arkadan ittiler.”
Bıçaklar fora!
Vurun kahpeye!
Ne oldu bize?
On iki yılda bu kadar mı değişip, dönüşür bir toplum?
Yok olup gider değerler, kaybolur hoşgörü!
Kartopu camına geldi diye öldürdü delikanlıyı gözü dönmüş bir yurttaş. Kelepçelenip götürülürken bas bas bağırdı fotoğrafını çeken gazetecilere:
“Birkaç ay yatar çıkarım, görürsünüz!” Dedi.
At, avrat, silah!
Yani Anadolu insanı için üç kutsal olgu bile yerle bir oldu. Taze tomurcukken ve henüz çiçeğe durmamışken gencecik yavruların ırzına geçilip, boğazlandı.
Kıblesi şaşmış adamlardan biri çıktı uludu:
“Çocuklar kısa etekler giydirildiği için tecavüze uğruyor.”
Oysa öte yanda hayvanlaşan iki ayaklı meczuplar:
“On iki yaşındaki kız çocuklarına nikâh kıyılabilir.” Fetvasını verdi çoktan…
On iki yıl!
Dindar, maneviyatçı görüşün egemenliğindeki bir halkın değerler pusulası şaştı!
Kimin eli, kimin cebinde belli değil.
Ey Pompei’yi yerle bir eden Tanrı!
Yuvarlanırken kartopları ve büyüyüp çığa dönüşürken çatlamış sabrımız beklediğin ne söyler misin?