ANTALYANIN KAHYASI

Kendi ordumuz, kendi yargımız, kendi polisimiz?

Bu satırları yazarken, sakın ola ki askeri darbeye destek verdiğim sanılmasın.

Demokrasiye ve özgürlüğe inanan her insan gibi ben de, seçilmiş iktidarlara her kim, ya da kurum tarafından gelirse gelsin müdahalelere karşıyım ve bunun demokrasiye ters, bağdaşmayan bir tavır olduğuna inanıyorum.

15 Temmuz’dan bu yana, demokratik bir yönetime karşı, adı ister ihtilal, ister askeri darbe, isterse kalkışma olsun bunun engellenmiş olmasına rağmen halkın meydanlara davet edilmesi, bunun ardındanmüdahale gerekçe gösterilerek Devletin önemli kurumlarında bazı gözaltılar ve tutuklamalarla devam eden bir şeyler yaşıyoruz…

Daha doğrusu bu kalkışma gerekçesiyle demokrasinin temel kurumları Yasama, Yürütme ve Yargı erklerine maalesef dokunuluyor gibi…

***

Neler olduğuna şöyle bir bakalım;

Bir Devletin güvenliği ordusu ve polisi ile sağlanır. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahibiz; 358’i general ve amiral olmak üzere 650 bin kişiden oluşan, yenilmesi zor bir ordumuz var.

Şüphesiz aralarında bazıları suçlu. Bunlardan 120 general gözaltına alındı, çoğu tutuklandı. Hepimizin çocukları, yaptığının farkında bile olmayan Mehmetçiğimiz, TV kameralarının gözleri önünde yerlere yatırıldı, sopalarla, kemerlerle dövüldü, öldürüldü.

Darbeyi önleme konusunda iki gün önce görevlendirdiğimiz gözbebeğimiz polisimize sıra geldi.” Parelelci” ya da “darbe destekçisi” diye görevden el çektirilen, gözaltına alınan, tutuklanan polis sayısı binlere ulaştı.

***

Yargıdaki durum daha içler acısı, daha düne kadar astığı astık, kestiği kestik kararlar alan, Adalet dağıtmaları gerekirken haklıyı-haksızı ayırt etmeden kararlar veren binlerce hakim ve savcı bu darbe girişi gerekçesiyle ya açığa alındı, ya meslekten atıldı.

Sonuç olarak çiçeği burnunda Başbakan’ımızın açıklamasına göre darbe girişimi sırasında, darbeciler hariç, 3 asker, 60 polis ve 145 sivil vatandaş, toplam 208 kişi şehit oldu…

***

Cumhurbaşkanımız halkı meydanlara çağırdı, gerekçesi tehlike henüz geçmemişti ve yeni bir darbe hareketi gelebilirdi.Doğrudur ve ilk gün hepimiz meydanlara gittik.

Bu arzusunu her gün tekrarlarken doğru mu yaptı bilemiyorum ama, bunu istismar edebilecek provokatörler Allah’dan ortaya çıkmadı.

***

Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanı, sanki darbe girişimi devam ediyor, ya da ülkede iç savaş varmışcasına “Darbelere karşı halkın meşru müdafaa hakkını kullanabilmesi için silah ruhsatı verilmeli” diye absürt bir biçimde ortaya çıktı. Sanki halkı iç savaşa davet eder gibi…Sanki vatandaş ölüm korkusu ve tehlikesi yaşıyor…

***

Bir de idam isteyenler çıktı ortaya. Onları kimin bağırttığı belli ama, kanıtlanamaz. 3-5 kişin “idam isteriz” çığlıkları halkın isteği oldu bu dönemde. İdamı halk isteyebilir, ama siyasilerin ulu-orta “Halkın isteği emirdir” gibi laflar etmeleri ne kadar doğru bilemiyorum. Çünkü Devlet olarak imza attığımız bazı uluslararası sözleşmeler var, AB’ye giriş konusunda, idam cezasını kaldırdığımız daha dün gibi.

***

Dün korkuyordum. Terörden, can ve mal güvenliğimizin tehlikede oluşundan. Askeri darbe aklımızın ucundan geçmezken o’nu da yaşadık ve gördük. Darbe girişimi ya da kalkışması engellendi, artık birlik ve beraberlik zamanı. Artık ayrışmadan, “Tek Devlet Tek Bayrak, Tek Millet” sloganı ile birlik beraberlik içinde ülke kalkınması için elbirliği zamanı.

***

Bugün yine korkuyorum. Olup bitenler korkutuyor. Birileri kendi ordusunu, kendi yargısını, kendi polisini, kendi devletini ve sistemini mi kuruyor gibi?

Allah korusun… Demokrasi gibi gül gibi bir sistem varken sistem aramanın gereği var mı?

Haydi hep birlikte elele, Büyük Türkiye’ye…

Yayın Tarihi
20.07.2016
Bu makale 3208 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
"Demokrasi Kazandı" yaklaşımlarıyla, gerçekleri halı altına süpürme ve gösterilen olumlu ilginin yanlışlara ortam hazırlamasına dikkat çeken yazarımız, bu yazılarında önemli bir gerçeği su yüzüne çıkartmakta ve uyarmaktadır. Bugün, birçok vatan evladının canını malını kaybetmesine neden olan olayın geçmişi ve gelişimi iyi teşhis edilmelidir. Bu gelişimin; "nasıl olsa, O da, bizim gibi dinden kaynaklanan bir cemaat." hoşgörüsünden kaynaklandığı, su götürmez bir gerçektir. Din riyakarlığı ile kalkınmış bir ülke olduğunu sanmıyorum. Devleti yönetenler, hukukun üstünlüğüne saygı göstererek, uygar devletlerin vazgeçemeyeceği, bağımsız 3 Y kuralına sadık kalmalı, oluşan bu birlik mesajını iyi algılamalı, Oluşan bu havanın, OY'a tahvil etme yanlışlığına düşülmemelidir. Basın da, yazarımız gibi, yapılacak yanlışlara karşı, halkı ve yöneticileri uyarma görevini yerine getirmeli, riyakar yandaş medyaya değil, çağdaş yaklaşıma kulak vermelidir. Bu nedenle, Yazarımızı kutlamak gerekir; uyarılarını sürdürmesiyle, yapıcı ve demokrasiyi koruma görevini yerine getirmektedir. Kutluyorum. İ.E.

ibrahim Ekmekci 23.07.2016

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!