Körlük 2…

         José Saramago KÖRLÜK isimli acayip romanında; bir anda salgın şekilde ortaya çıkan “beyaz körlük” hastalığına yakalanan insanları anlatıyor.

         Herkesin kör olduğu bir toplumda açlığın, sefaletin, pisliğin ve her çeşit ahlaksızlığın kol gezdiğini insana yaşatıyor…

         Toplumun böylesine feci bir felaketle karşı karşıya kaldığı takdirde kadın-erkek ilişkilerinin ne olacağını, dayanışmanın, insanlığın, sevginin ya da sevgisizliğin boyutlarını çiziyor adeta…

         Ya herkesin kör olduğu bir ortamda hastalığın etkilemediği bir kadın (göz doktorunun karısı) neler yapar düşündünüz mü?

         Bu olağanüstü serüveni heyecanla, zevkle ve zaman zaman da korkuyla okuyacaksınız demiyorum izleyeceksiniz, tıpkı bir film gibi…

         Toplumun tamamı kör olursa ne olur?

         Bir düşünün…

         Bunun yanıtını ikinci kitapta arayacaksınız: “Görmek”te yani…

         Aslında Türk Halkı bu kitabı okumak zorunda değil.

         Çünkü bizatihi o “beyaz körlüğü” yaşıyor şu anda…

         Bir akıl tutulmasına uğradık.

         Bir beyaz körlüğe…

         Bakınız yıllarca önce önemli bularak kestiğim 04.10.2003 tarihli Milliyet Gazetesinde Melih Aşık’ın köşesine gidelim.

         Yazının başlığı: “Süt Kesildi…”

         “ ‘Her fakir öğrenciye her sabah bir bardak süt’ projesi geçen hükümet döneminde Devlet Bakanı Hasan Gemici tarafından uygulamaya konulmuş…

         İki yıl boyunca Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da yaklaşık bir milyon çocuk her sabah derslere bir bardak süt içerek başlamıştı.

         AKP’nin iktidara gelir gelmez ilk yaptığı işlerden biri uygulamaya son vermek oldu. Peki neden? Bütçeye fazla yük mü getiriyordu, yoksa bir başka sebep mi vardı?

         Hasan Gemici’yi dinliyoruz:

         ‘Bu uygulamanın devlete bir yıllık maliyeti 20 milyon dolar civarındaydı. O büyük kriz döneminde bu parayı bulabilen devletin şimdi bulamaması mümkün mü?

         ‘O halde sebep?’

         ‘Sosyal yardımları dış borç ödemelerine aktarıyorlar. Ayrıca vazgeçtikleri yardım sütten ibaret değil.

         ‘Örneğin?’

         ‘Bizim dönemimizde Başbakanlık’tan 254 bin yüksekokul öğrencisine ayda 45 milyon lira burs veriliyordu. AKP iktidara gelir gelmez sayıyı hemen düşürdü. Ödemeleri de aksatmaya başladı. Bizim dönemimizde 1 milyon çocuğa okula başlarken mont, ayakkabı, kırtasiye harcamaları için 50 ile 70 milyon lira arasında sosyal yardım yapılıyordu, o da kalktı. Sosyal güvencesi olmayanlara bedava ilaç veriyorduk, şimdi yok. 400 bin aileye kömür yardımı, 650 bin aileye gıda yardımı yapıyorduk, şimdi hepsi rafa kaldırıldı. AKP’lilerin Hasan Gemici’nin bu söylediklerine verecekleri yanıt varsa, sütunumuz kendilerine açık.”…diyor.

         Bildiğiniz gibi Ankara’da ilkokula öğrenci gönderen her gecekondunun kapısına her sabah iki şişe süt koyma uygulamasını rahmetli Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay başlatmıştı.

         Şimdi hepimiz kör olduk.

         Bu uygulamalar daha önce sanki yokmuş gibi…

         Bugün yoksullara ilk defa AKP iktidarı bu yardımları yapıyor da iktidardan giderse yardımlar kesilir endişesi içinde bir Türkiye’yi yaşıyoruz.

         Sadece bu konuda değil;

         Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm devrimleri konusunda,

         Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik yapısı konusunda,

         Yasama, Yürütme, Yargı organlarının hepsinin de yetkilerini halkın oylarıyla kabul edilmiş Anayasa’dan yani Milli iradeden aldığı konusunda,

         Cumhurbaşkanının sanki Başbakanmış gibi iki yetkiyi birden kullanması konusunda,

         Dünyanın en büyük yolsuzluklarının yapıldığı,

         Bu yolsuzlukların devlet zoruyla üstlerinin kapatıldığı,

         Bunun için soruşturmayı yapan savcıların, polislerin, emniyet müdürlerinin, yargıçların iktidar zoruyla baskı altına alınıp tutuklanmaları, sürülmeleri konusunda,

         Beşinci kuvvet dediğimiz Radyo, TV, Medya, İnternet yayınlarının zapt-ü rabt altına yani iktidarın denetimine alınması konusunda,

         Trakya’nın iki misli büyüklüğündeki tarım arazilerini, tarımdan geçinemeyen köylülerin terk etmek zorunda kaldığını, madenlerde çalışmaya mecbur ve mahkûm edildiklerini bu nedenlerle binlercesinin öldüğü konusunda…

         Körlük devam ediyor…

         Körlük konusunda en önemli saptamalardan birini de Mehmet Semih Söylemez, “Duygusal Sermaye” isimli kitabında yapıyor:

         “…Nihayetinde önyargılar nesnel bir değerlendirmeyi olanaksız kılar. …Hayata dair önyargılarımız arttıkça, şimdiki zamanı yaşamaktan da bir o kadar uzaklaşırız. Zira önyargılar bir tür körlüktür ve önümüzde gelişen konuları görmemizi engeller.”(*)

         Toplumun yüzde ellisi görmüyor…

         Önyargılarının esiri olduğundan…

         Görmek istemiyor…

         Türkiye’de açlığın, sefaletin, pisliğin ve her çeşit ahlaksızlığın kol gezdiğini…

         Bu iktidarın demokrasiyi, devleti, yıkmakta olduğunu, yaklaşan iç savaşı…

(*)Duygusal Sermaye,

Mehmet Semih Söylemez

2. Baskı, Final Yayınları Sayfa:183

Yayın Tarihi
16.12.2014
Bu makale 1280 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!