Melih Gökçek, Sorosculuk, gözyaşı…

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bugünlerde televizyon televizyon dolaşıp ‘Gezi parkı’ olaylarını ve yaşananların ‘arka planı’nı anlatıyor ya da programlarından internette video görüntüleri izlenebiliyor..

Dünyada sermaye grupları var, bu gurupların yakın zamanlara kadar metodu darbe yapmak, bu tür ile iktidarları değiştirmekti ama, teknolojinin değişmesinin getirdiği imkanlardan yararlanarak darbeler yapmadan ‘pembe devrim’ tarzı devrimler yapılmaya başlandı; bunu dünyada organize eden kişi de, Macar Yahudisi, Amerika’da yaşayan George Soros diyor..

Soros için, irtibatlı olduğu yapıları parayla besliyor, devrimler yaptırıyor, bütün dünyaya para aktardığı gibi Türkiye’ye de milyonlarca dolar aktarıyor, bu suretle Türkiye’de de istediğini yaptırıyor; kullandıkları taşeronlar var, Sırbistan’da ‘devrim’ yapan adamları kullanarak dünyanın her tarafında elamanlar yetiştiriyor, devrim ihraç ediyor; Mısır’da, Tunus’ta da bunu yaptılar diyor..

Melih Bey ayrıca, Soros’un Türkiye’de para aktardığı vakıfların başında TESEV -Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı- geliyor da diyor.

Dahası ise, -TSEV’in 183 nolu üyesi kim biliyor musunuz, Kemal Kılıçdaroğlu da diyor...

Melih Gökçek’in açıklamalarına yer veren video/televizyon görüntülü konuşma tam da bu noktada sonlan(dırıl)ıyor. ‘Gezi parkı’ olaylarında yaşananlar, TESEV’in; dolayısıyla da George Soros yüzünden; Kemal Kılıçdaroğlu da bu işin içinde denilerek ‘sahne oyunu’ bit(irili)yor…

***

Hani olabilseydi de, sayın Gökçek ile yüzyüze sorabilseydim; bunu yapamayacağımız için de, video/televizyon görüntüsündeki konuşmaları üzerinden sorabileceklerimi bu zeminde soracağım, imdi; Melih Gökçek Beyefendiye:

- Soros ismini siz yeni mi duydunuz? Yok eğer daha önceden biliyorsanız, mesela; ‘Arap baharı’ dev(i)rimlerinde, Müslüman ülkelerde Soros/culuk kargaşa-kaos çıkartıp, milletini ikiye bölüp birbirlerini kırmalarını da sağlarken, Soros’a destek vermeyelim neden demediniz de, bugünlerde Soros’tan sözediyor; Mısır’da, Tunus’ta devrim yaptı diyorsunuz?

- Müslüman ülkelerdeki ‘Amerikancılık hareketi’ demek olan ‘Arap Baharı’ devirmeciliğine, ‘Soros katkı koydu’ tamam da, Türkiye ‘devirecek tarafa’ katkı yaptıysa, bu durumda yapılan, ‘Sorosculuk’ olacağına göre, bugünlerde Soros’tan şikayetiniz bir anlam ifade ediyor mu? Ya da siz/ler/e  sorulmaz mı, hâlâ da Suriye’de muhaliflere neden destek veriyorsunuz? Dünkü dostunuz olan Esad için, zalim de ondan hikayesi anlatmadan cevap isterim.

- George Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın yerel ayağı gösterdiğiniz TESEV’in hedefleri arasında; Türkiye'nin AB üyeliğini göz önünde bulundurarak, Kopenhag kriterleri doğrultusunda değişimin gerçekleşmesine yardımcı olmak, Türkiye / AB / Batı dünyası ve küresel ortak hareket noktalarını teşvik etmek de var olduğuna göre; bu durumda siz/ler, “TESEV/Sorosculuk ile” aynı amaçta birleşiyor, beraber çalışıyor olmuyor musunuz!.

- Ülkemiz aleyhine çalışma yaptığını öngördüğünüz TESEV; Soros’tan para aldığı gibi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Dünya Bankası’ndan da ödenekler aldığını da biliyoruz. Bu durumda, BM ve Dünya Bankası’nın da, TESEV gibi ülkemize ‘sıkıntı verdiklerini’, TESEV gibi zararlı olduklarını da sadece Kemal Derviş örneği üzerinden bile bilebildiğimize göre, BM ve Dünya Bankası’nı da halka şikayet etmeli değil misiniz?.

- 12 Mayıs 2008’de, Yeni Şafak’tan Mehmet Gündem’in, TESEV’in o dönemdeki Başkanı Can Paker ile yaptığı, “Türkiye artık geri döndürülemez” başlıklı röportajda sorduğu; “İddia edildiği gibi Soros'un uzantısı mısınız?” sorusuna, Can Paker’in; “Hayır, Soros'la olan ilişiklerimizi de daha önce rakamlarıyla anlattım. Bütün bunlar Mart 2006'da Genelkurmay İkinci Başkanı Işık Koşaner'e sunulan; ‘ABD'nin ve AB'nin yönlendirdiği STK'ları faaliyetleri ve bunlara karşı alınacak önlemler’ başlıkla rapordan.” şeklindeki cevabı, 2013 yılında şikayet ettiğiniz TESEV’in, 2008 yılında ne olup olmadığını ortaya koyuyor olmasına rağmen, siz TESEV’i 5 yıl sonra mı farkedebildiniz?

- Yukarıda söz ettiğim 2008 yılı röportajında ayrıca sorulan; “Geçen hafta birkaç gazeteci ve Başbakan Erdoğan'a evinizde yemek verdiniz. Çok konuşuldu, çok tartışıldı. Kapatma davası sonrası yol haritasından, davetli listesine kadar...” sorusuna, Can Paker cevabı olan; “Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Tayyip Bey şunu yapayım gibi bir şey söylemedi. Strateji belirleme gibi bir amacı hiç, zaten öyle bir şey de olmadı. Yemekte sohbet edildi.” Açıklamasının esası olan, “Can Peker evinde buluşulan TESEV!” ile bugünlerdeki TESEV farklı mı!..

- ‘Gezi parkı’ olaylarını kaşıyanlar içerisinde; ne yaptıklarını bilmeyenler, menfaati kaybolan faiz lobisi, işin rantını almak isteyen CHP’liler, kendilerini bir şey yapıyor zannedenler var ama, bu varolanlar, işi asıl kimin yaptığını bilmiyorlar diyorsunuz da, ülkenin karar mekanizmalarında olanlar biliyorlar mı diye sorsam ne dersiniz?

Ve de…

-Ülkemizde yapılan askeri darbelerin arkasında ‘ABD (Protestan Hıristiyan-Yahudi ortaklığı) olduğunu’ sağır sultan bile duydu zaten de, ‘sivil iktidarlar kuran/yıkan’ girişimler/darbeler, mesela da, ‘Gezi parkısaldırısı için ‘Sorosculuk’ deyip de, sonra da ‘halkımıza Almanya’yı tu-ka/hedef göstermenizyanlış adres gösterimi olmuyor mu (?) da diye de soruyorum…

***

‘Sorosculuk’ deyip de, sonra da ‘Almanya’yı tu-ka göstermenizyanlış adres dediğim için, bana cevap olarak; -Soros ile ABD Başkanı Bush çatışıyordu cevabı sakın vermeyiniz, çünkü, onların ki ‘amaç farkı’ çatışması değil, ‘amaca giden model farkı (benim uygulama modelim daha iyi, seninki daha kötü)’ çatışması oluyor, yoksa, her iki ‘Şeytani itiraz sahibi insan(lar)ın’ amaçları aynı oluyor. İsterseniz bu düşüncemi Soros’un kaleminden; 2005 yılında Zaman Gazetesi’nde yer alan, “Yeni “Bush  Doktrini” başlıklı yazısından okuyunuz da diyebiliyorum: “Bush'un Irak'ta ve başka yerlerde ‘özgürlük kazanacak’ söyleminin, aslında bu yerlerde ABD üstünlüğünün yerleştiği anlamına geldiğini herkes biliyor…Bu zorbaca ve keyfî (-Sopa Gücü) politikayı takip ettiği oranda, ABD içerde bir bölünme yaşadığı gibi, dışarıda da dünyanın büyük bir kısmıyla arasındaki mesafe açılmakta…ABD, Irak'taki yıkımın da ispatladığı gibi, canı nasıl isterse öyle davranamaz; aynı zamanda şu da bir gerçek ki, uluslararası meselelere Amerika'nın dahil olmaması ya da en azından aktif rol almaması durumunda iyi sonuçlar alınması da mümkün değil. Tüm yaşananlardan gerçekten ders alınır ve ona göre davranılırsa, Bush'un bahsettiği soylu hedeflere ulaşmak mümkün olabilecektir.” (1). Soros’un bu açıklamasındaki, “uluslararası meselelere Amerika'nın dahil olmasını istediği şey”, ‘Silahlı/Sopa Güç BOP’; Bush’un bahsettiği soylu hedefler” dediği ise; “Tanrı istedi Irak’a girdim” diyen ‘Bush/gillerin’ sahip oldukları ‘Fundemantalist inanç’ oluyor. Bilinmelidir ki, ABD dış politikasının bir yönünü ‘Sorosculuk-AB/Silahsız Güç/Havuç politikası/Kırk Satır’ oluştururken, diğer bir yönünü de, ‘Silahlı Güç/BOP Projesi/Sopa politikası/Kırk Katır’ oluşturuyor. 2005 yılında yazdığım, “Kırk Katır mı, Kırk Satır mı?” başlıklı yazımda yazdığım gibi de; “..Türkiye; Yeni Kıta ABD (-BOP=GOP projesi) ile, Eski Kıta Avrupa (-AB projesi) arasında, yani ‘Kırk Katır (ABD)’ ile ‘Kırk Satır (AB)’ arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Yöneticileri tarafından ‘Kırk Katır’ ile ‘Kırk Satır’ tercihi arasında bırakılmış bulunmaktadır. (2). AB içerisinde ABD’nin ‘Truva atı’ gibi görüldüğümüz için, Almanya, Fransa gibi Katolik Hıristiyan ağırlıklı ülkelerle çatış(tırılı)ırız ama, bizi her dem/esasta ‘bozan’ ‘Sorosculuk-Amerikanlaşmamız/ABD’ oluyor, yoksa Fransa, Almanya olmuyor. Ortodoks Hıristiyan Yunanistan’ı, Katolik Hıristiyan olan İtalya, İspanya, İrlanda’yı vb.. ekonomik yönden çökerten, onlara çalıştığımız için de ‘sıcak parasıyla’ bizi ısıtan da ABD oluyor.  

ABD’nin (Anglosakson-Judea ortaklığı) dış politikasında uyguladığı, “Kırk Katır ve Kırk Satır Modelleri”, bazı ülkelerde sadece biri veyahutta bazen paralel-ortak uygulanıyor, ülkeler yıkılıp-yeni ülkeler üretiliyor. Bu ‘iki modelin’ yanında son yıllarda geliştirdikleri Akıllı Güç Modeli de uygulanıyor ki; ilk defa Afganistan’da uygulandığı için, Savaşın Afganlaşması Modeli” olarak tanımladığım bu model; “aynı ülke/inanç insanlarını karşıt cephelerde birbirine kırdırma” demek oluyor da demiştim ki (3),  Arap baharı’ denilen ‘İslam/coğrafyasına saldırılarda’ uygulanan da tam olarak bu model oluyor.  Küresel Isınma Tuzağı” isimli eserimde -s.407- belirttiğim gibi de, sözkonusu bu “üç model”den hangisi olursa olsun tüm bu modeller -KüreselciNler arasında zaman zaman tartışma konusu olsalar da-, esasta hepsi aynı/dini amaçlı; her üçü de, ABD’nin,“KÜRESEL TEK YAPI” amacı uğruna “BM LOKOMOTİFİ” ile insanlığa yaptırdığı ‘Babil Yolculuğu’ yolu sonunda varılacak olan ‘Birleşmiş Hayaller Ülkesi’, yani, “Babil Sendromu çözümü -Tek Dil-Devlet-Din” düşüne ulaşma yolunda kullanılan ‘yol haritaları’ oluyor.” (4). Bazen ‘silahlı modelle’ işgal-dönüştürme, bazen ‘Kadife devrimler/silahsız modelle ülkelerin dönüştürülmesi; yani ESKİ İŞBİRLİKÇİLERİN YERİNE YENİLERİNİN GETİRİLMESİ sağlanmasının yanında, bazen de, “kardeşin kardeşe kırdırılmasıyla” ülkelerin, ‘Küreselleşmeye’, yani, amaçlanan ‘KÜRESEL TEK YAPI’ya entegre olmaları sağlanıyor. İster fotokopi devrimler üreten ‘Sorosculuk/Kırk Satır’ olsun, isterse ‘Sopa güç/Kırk Katır’ uygulaması olsun ya da Müslümanı Müslüman ile kontrol ettiren ve çatıştıranSavaşın Afganlaşması” modeli olsun, hepİsi, ‘Babil Sendromu çözümü’ amacı için kullanılıyor. Yoksa, sadece Sorosculuk’ her şey demek olmuyor…  

***

George Soros merkezli ‘Sorosculuk’, açılışını, 1984’te baba ocağı denilebilecek Macaristan'da yapıyor; kurduğu vakıf ilk iş olarak eğitim kuruluşlarına 50 bin kitap alıp dağıtınca, ardından ikinci dalga geliyor, piyasaya fotokopi cihazı sürülüyordu. Açık Toplum Enstitüsü rejimi devirdiğinde harcadığı para ise, milyonlarca dolar oluyordu.

Ardından sıra Çin’e geliyor, Çin seddinde gedik açılıp, Açık Toplum Vakfı kuruluyordu. Sonrasında ise, Çin Komünist Partisi, Soros'un "Rejimin altını oymaya çalışan bir CIA ajanı" olduğunu rapor edince, 1989'da bürosu kapatılıyor ama, sonrasında Tiananmen Meydanı'nda, Çinli öğrencilerin isyanı patlıyordu.

Sıra Rusya'daydı...1987'de, parası ödenmediği için yurtdışına gitmeye hazırlanan Rus bilim adamlarına 100 milyon dolar destek veriliyor, o bu şu, Rusya'yı internet bağlıyor, Biz okullara inertnet bilgisayar getirdik derken, ağ paylaşımı, 1989-91’de Sovyet İmparatorluğunu tarihe gömüyordu.

Polonya, Çekoslovakya’ya gelince; Soros, 1989'da Polonya'da Dayanışma sendikasına destek oluyor, Demir Perde'nin ilk kansız devrimi Varşova'da yaşanıyordu. Çekoslovakya'daki medya, kültür kurumları ve muhalefete yapılan para yatırımın dönüşü de hükümetin çekilmesi oluyordu.

Saydığımız sayamadığımız, eksiği fazlası devrimler yapılması sürdürülüyordu..

Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan... Kırgızistan....

Dolar sihirbazı Soros'un girdiği her yerde diktatörlükler tek tek yıkılıyordu. Fakat, para aktarımı sadece Soros’un Açık Toplum Vakfı (Open Society Foundation) imzalı olmuyor. Mesela, “2003’te Gürcistan’daki ‘gül’, 2004 sonunda Ukrayna’daki ‘turuncu’ devrimleri 2005’te Kırgızistan’daki ‘lale devrimi’ izlediğinde, ABD merkezli sivil toplum örgütlerinin (Freedom House, National Endowment for Democracy, National Democratic Institute) demokrasi ve küresel sistemle bütünleşme yanlılarına milyonlarca dolar akıttığı herkesin malumu. Freedom House’dan Mike Stone’un ‘lale devrimi’ sonrası “Görev tamamlandı” demesi boşuna değildi.” açıklaması da (5) bu oluyordu. Dahası, yaşatılanın, “küreselleşme-küresel sistemle bütünleşme” amaçlı olduğu da ifade ediliyordu.

Yeni Bin yılın ‘kansız’ ya da ‘kadife devrimler” serisi Yugoslavya’da/Sırbistan’da başlatılıyordu.

Kırgızistan'daki muhalif hareketin destekçisi de ABD'li yatırımcı George Soros; Dev(i)rimci Soros Paşa (!) oluyordu. Gelişmeleri, 25 Mart 2005 tarihli gazeteler; “Domino taşı gibi” şeklinde veriyordu.

Öncesinde Gürcistan (Gül devrimi) ve Ukrayna (Turuncu devrim) ardından Kırgızistan’da da “demokrasi komedisi es(tiril)iyordu Kırgızistan “Kadife devrimi” öncesi ise, Lübnan’da Sedir devrimi heyecanı yaşatılıyordu.

Benzer dev(i)rimler Arap baharı’ Suriye örneklerindeki gibi hâlen de yaşatılıyor, ilk olarak ‘Tunus’ta iktidara son ver(dir)iliyordu. Bu dönüştürülmeyi/demokrasiyi Soros değil, BOP’çu ABD Başkanı Obama  değerlendiriyor; -Tunus halkı gurur ve cesaretini gösterdi diyordu.

Derken Mısır karış(tırılı)yor, Batı basını iri puntolarla yazıyor, “Mısır halkı Mübarek’i def’etmek üzere!” şeklinde başarılarını yazarken, “Müslüman bilgi sahibi insan demektir de ama, Bilgi sahibi olmayan Müslüman”, Mısır’da zalim devirdik diye sevin(diril)iyor, olmakta olanları, ‘halk hareketi’ sanması sağlanıyordu.

Bütün bu ve belirtmediğimiz süreçler yaşandı, Suriye’de ise hâlen de yaşa(tıl)ıyor ama, Melih Gökçek Bey ‘Soros(culuğ)un farkına varamıyordu! Fakat sorunu şu ki, 30 Nisan-1 Mayıs 2005 günlerinde İstanbul’da, “Kadife Devrim” toplantısı yapıldığını da ‘duy(a)mamış’ demek ki. Topkapı'’daki Eresin Otel’de, “Uluslararası İslam Dünyası Sivil Toplum Örgütleri Toplantısı” düzenleniyor, toplantıyı düzenleyen olarak karşımıza, “Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı” çıkıyordu! Arap Basını, bu toplantıyı, aslında “Türk Dışişleri Bakanlığı Büyük Ortadoğu Projesi Genel Koordinatörü” Ömür Orhun’un düzenlediğini belirtiyor ve toplantıya, ABD’nin Büyük Orta Doğu projesini destekleyen İslam ülkelerinde ABD ve ABD tarafından fonlanan sivil toplum kuruluşlarının davet edildiğini yazıyordu. Toplantının, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’da hayata geçirilen Soros darbelerinin bir devamı niteliğinde olduğu da belirtiliyordu. Işık Üniversitesi ve Demokratik İlkeler Derneği’nce, üniversitenin Maslak Yerleşkesi''nde düzenlenen ''Büyük Ortadoğu Projesi'' konulu panelde konuşan ("Dışişleri Bakanlığı Geniş Ortadoğu Girişimi Koordinatörü büyükelçi Ömür) Orhun, dış politikada sadece hükümetlerin çabasının yeterli olmadığını, sivil toplum örgütlerinin de katkısının önemli olduğunu söylüyordu (6). Tarih Mart 2011, para sihirbazı ve kadife devrimlerin mimarı denilen George Soros, BBC'ye mülakatında şunları söylüyor; “Bugün Ortadoğu'da yaşadıklarımızı daha önce 1989-1991 yıllarında eski Sovyetler'de yaşandı ki; ben bu olaylarla yakından bağlantılıydım. Kaddafi, Libya'nın ürettiği muazzam zenginliği kendi cebine atıyor. Libya halkı bu yüzden ona karşı ayaklanmak zorunda. Öte yandan İran'daki rejim de hayatta kalamayacak. Ama İran yönetimi mücadele etmeden vazgeçmeyecektir.” diyordu (7). Olan şimdi ortada; Türkiye, bugün şikayet ettiği ‘Soros ile de’ birlikte yakın tarihlerde Libya’yı/Kaddafi’yi de devirmiş bulunuyor...

***

Kuzey Afrika’da yaşatılan ‘dev(i)rim’ süreçlerine ‘Arap baharı’ denilse de, “Amerikan baharı” denilmesi gerekenin estirilmesinde, ‘Sorosculuk’la birlikte, ‘Türkiye’nin de katkısı’ inkâr edilemez. Dahası ise, “Amerikan baharı’ın” ülkemize ilk olarak, 1940’lı İsmet İnönü’lü yıllarda geldiği, demokrasimizin de o zaman doğduğu bilinmesine; ‘Yeni Amerikan baharı’nın ise, Türkiye’ye de geleceği bile konuşulurken, bunlardan ‘habersizmiş ki’, Melih Gökçek ancak ‘Gezi saldırısı’ olunca Soros(culuğ)u  keşfediyordu!.

Oysa, bizatihi Soros, Melih Gökçek Bey’in partisi AKP ve Türkiye için, 14.05.2005 yılında Can Dündar’a şu analizi yapıyor; “Türkiye, her zaman stratejik öneme sahipti…Daha önemli bir ülke düşünemiyorum bile...Şimdi Türkiye çok olumlu bir istikamette Avrupa'ya yaklaşıyor. Ben bu yönelimi içtenlikle destekliyorum. Maddi, manevi her tür desteği vermeye de hazırımAKP, İslami bir ülkenin en demokratik partisi. Ve bu çok olumlu bir şey. İslami demokrasinin başarılı olması için elden gelen her şey yapılmalıdır. Türkiye diğer İslami ülkelerden farklı bir tarihe sahip olmasına rağmen yine de İslam dünyası için çok değerli bir örnek olabilir.” diyordu (8). Sadece bu örnek bile, Melih Gökçek Beyin şikayet ettiği ‘Soros’un, kendilerini “çok değerli” gördüğünü gösteriyor. Melih Bey’in bir diğer şikayet konusu Soros’un Türkiye ayağı TESEV’in, Nisan-2004 yılında, o dönemdeki İcra Kurulu Başkanı Can Peker’in, AKP için; kendisine sorulan; “Ne olacak bu AKP'nin hali?” sorusuna verdiği, “Eşcinsellerin de haklarını savunup savunmayacaklarına bakacağız.” cevabı da (9), ilk eşcinsel derneğin 2005 yılında tüzel kişilik kazanması anlamında baktığımızda, TESEV ile AKP işlerliği tamamen kötü ilişki gibi göstermiyor! Soros, “Devirmiyor, devireni destekliyorum” dediğine göre de (10), Soros(culuk)tan gelmiş, gelecek her övgü, Biz’i kendimize getirmesi gerekiyor.

 Çünkü, ‘Soros(culuk)’ demek, Robin Hood, Drakula ya da 30-40 yıl önce 5 parasız yola çıkması hikayesi veya bir adamın dünya değiştikçe para kazanması veyahutta dünyanın dört bir yanında hükümetler devirmesi demek olmuyor. Soros kendisi için; “..benim ideallerim var ve bu ideallere inanan insanlar var. Beni etkili kılan asıl bunlardır.” diyor (11). Hiç şüphesiz ki de, ‘Sorosculuk’ da,  Şeytani itiraz sahibi’ insanların, fundemantalist amaçlarını, özellikle II.Dünya savaşı sırası-sonrasında  insanlığa dayatmaları” demek oluyor. Bu ve “dünyada neler olup bittiği” bilinemediği için de; televizyon televizyon dolaşılarak gösterilen resim de, hem gösterilemiyor, hem de görülemiyor. ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı -sonradan Dışişleri Bakanı- Condoleezza Rice’ın; 7.8.2003 tarihli Washington Post gazetesinde yayınlanan, “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı yazısındaki; Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğinin ifadesi, hatta Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulaması ya da Japon asılllı Amerikalı ideolog Francis Fukayama’nın, Türkiye’yi de, Tarihin sonuna gelmiş devletlerden görmesi, olanları da, olacak olanları da zaten açıklıyordu. ‘Geziyi çıkmış yolunu kaybetmişlerle & ‘Geziye çıkmayan yolunu şaşırmışların” bilmesi gereken bir gerçek de bu oluyor. Çünkü, “Havuç Güç, Sopa Güç, Akıllı Güç Modelleri”, durdurulmaksızın; yolunu kaybetmişlere ve yolunu şaşırmışlara, ülkelerini Küreselleşmeye, yani, Küresel Tek Devlet-Dil-Din’e eklemlemeleri için yol haritası sunmalarını sürdürüyor.

İmdi bir kez daha, ilk 2007 yılında yazmıştım; “İşte bu noktada soru ve sorun şu oluyor: Amerikan dış politikasının ‘Evrensel ilkesi’, “terörizm/din amaçlı” iken, ABD politikasını Türkiye Cumhuriyeti’nin politikası gibi uygulayanlar için ne diyeceğiz?.. Ya da ne ‘Hatırlı süttozu’ ki ‘Batılı Beyaz Hıristiyan’a hâlâ da torpil geçebiliyor!..” (12).

Köktendinci/fundemantalist Hıristiyan Siyonist Şeytani İtiraz Sahibi insanların, “Tanrının Krallığını kurma-Babil Sendromu çözümü” amaçları;  Soros’un çocukluk hayalleri düşü ya da Amerika’nın dünyadaki yeraltı kaynaklarının zenginliğine sahip olma ya da Ahh Almanya gibi, basit ya da yanıltıcı açıklamalar ile örtülemez, örtülmüyor..

AB içerisinde ABD’nin ‘Truva atı’ gibi görüldüğümüz için, Almanya, Fransa gibi Katolik Hıristiyan ağırlıklı ülkelerle çatış(tırılı)ırız ama, bizi her dem/esasta bozan/yıkan ‘Amerikanlaşmamız/ABD’ oluyor. Yoksa, Fransa veya Almanya olmuyor. Ortodoks Hıristiyan Yunanistan’ı, Katolik Hıristiyan olan İtalya, İspanya, İrlanda gibi ülkeleri ekonomik yönden çökerten de o/ABD; amaçlarına ‘katkı koyduğumuz’ için ‘tarihimizin/Günlerin sonu’ gelene kadar ‘sıcak parasıyla’ bizi ‘ısıtan/yaşatan’ da ABD (fundemantalist Anglosakson-Judea ortaklığı) oluyor…  

***

Melih Gökçek Bey, yaptığı açıklamaların ‘hırstan gözlerinin de yaşardığı’ son bölümünde şunları da söylüyor; -Biz iman etmişiz... Herkesin oyunu varsa, Allah’ın oyunu en büyük oyundur da diyordu.

Allah’ın oyunu en büyük oyundur’, amenna.. şek ve şüphesiz..

Fakat…

Mesela da.. Allah, yanlış yapmakta ısrar edenlere yardım yapar mı?

Ya da şöyle ifade edelim.. Allah ile ‘işi olmayanların’ yazdıkları ‘senaryolarda’ figüran olmaya talip olup da, verilen ‘görevi/oyunu oynarken sıkış(tırıl)dık diye, “Allah, bize karşı oynanan oyunu bozar mı?

Kim nasıl cevap verir bilemem, soru ortada, benim cevabım ise net:

“Tarihi ancak, ‘SİZ siz/KENDİNİZ OLDUĞUNUZDA’ yazabilirsiniz, yoksa yazamazsınız;  verilen/talip olunan görev bitti mi ‘senaristlersizin ‘rolünüzü’ bitirir!”

Doğrusunu Allah bilir de, böyle bir durumda “Allah, oynanan oyunu bozmaz

Tanrının Krallığı/Günlerin sonu” amaçları için çalışanlara, daha başlangıçta; “Biz örnek model olmak istemiyoruz” denilmeliydi; ‘oyun’ daha o zaman zaten bozulurdu..

Gözyaşı asıl bu yapılmadığı için gerek(mi)iyor(mu?)…

 

http://www.ahmetmusaoglu.org

Yayın Tarihi
28.06.2013
Bu makale 9724 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!