Memleket çocukları

Bozuk para gibi nerelerde harcanmadı ki memleket çocukları.

Köylerinden bir defacık bile dışarıya çıkmamış ana kuzuları adı sanı duyulmadık topraklara dönmemek üzere gönderildi.

Birisi de rahmetli babamdı.1956'da  Barış Gücü olarak 28 günde gemiyle Kore'ye yollananlar arasındaydı. Mançurya'da Vietnamlılara esir düşen arkadaşı Ali Kemal'i sıkça anlatır, gözyaşlarıyla anardı. Ertuğrul fırkateynindeki bahriyeliler halen nöbettedir. Fas, Tunus, Cezayir,Cenup, şimal, şark, garp derken hangisini sayayım ki!Merhametiyle, yiğitliğiyle dünyaya örnek olan Alperenlerimiz Balkanlar'da, Afrika'da, Kırım'da, Orta Doğu'da mücadele ve yaşantılarıyla kendilerinden söz ettirmişlerdir.

15 Temmuz 2016' daki kahramanlıklarından bellidir zaten.
Türkler gittikleri yerlerde asla asimilasyon hareketine kalkışmamışlardır, yönetim altına aldıkları ulusların dil, din, kısacası yaşam biçimlerine katiyen dokunmamış, müdahale dahi etmemişlerdir. Bilakis aile bütünlüklerini sürdürebilmeleri için ellerinden gelen hizmeti/ yardımı esirgememişlerdir. Hatta evliliklerle akrabalıklar tesis etmişlerdir.
Öyle ki yol güzergahlarına denk gelen bağlardan bir cıngıl üzüm, bir tevek koparsalar dala keseyle helâllik akçe asmışlardır Aynı şeyi bostan tarlalarında yapmışlardır.

Türküm ne mutlu!

İşte aslanlarımız, mehmetlerimiz, analarının kınalı kuzuları dün nasılsa bugün de öyleleler hiç kuşkusuz ki yarın da öyle olacaklar. Elbette ki satılmış kansızları bunların dışında tutuyorum. "Adı Yemen'dir/ Gül'ü çimendir/giden gelmiyor/ Acep nedendir?" yürek burkan ezgisi hangi ananın, hangi bacının, hangi gelinin gözlerinden üzüm üzüm dökülmüştür kanla yıkanan bu vatan topraklarında. Ağıdın devamındaki" Burası Huş'tur yolu yokuştur/ giden gelmiyor/ Acep ne iştir" mısraları facianın büyüklüğünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Belki de hiç okuma yazma bilmeyen Anadolu kadını deyişiyle tarihe not düşmüştür.
Bu bağlamda ecdadımız ulaşıp yaşadığı her yere fidan dikip yeşertmeyi ibadet saymıştır. Daha Orta Asya'dan beri yaşam şekillerini dayanıklılığını sürdürmüştür.

İşte Yemen topraklarını korumaya giden Mehmetçiklerimizin bazıları Habeşistan( Etopya) gelirken ceplerinde içmek için sakladıkları kahve çekirdekleriyle Huş Dağına  tırmanmışlardır. Huş ki, 2500/3000 metre yükseklikte uçurumlu girdaplarla  bezeli bir dağdır.
Sıfır rakımdan bu yükseltiye erişen Anadolu'nun gariban çocukları alçak basınç yüzünden mihrican değmiş gonca gibi karatoprağa deste deste dökülmüşlerdir. ( Sarıkamış'ta kar ve tipiden donan yavrucuklar gibi)

Hayatta kalanlar şehitleri defnettikten sonra mezara dikecek birşey bulamayınca kahve çekirdeklerini ekip sularlar.
Süslü caddelerde adım başı açılan kahvehanelerin gerçek hikayesidir bu!

Diyeceğim odur ki, anlı şanlı ordumuzun Mehmet'i yalnızca kahramanlıklarıyla adından söz ettirmemiştir.
Ayrıca binbir güçlükle dibekte dövülen bu acı kahvenin kırk yıl hatırı sevkiyata yollanan  askerlerimizin emeğinin mahsuludür. İşte Türk Kahvesinin hazin hikayesi.
 

Yayın Tarihi
18.08.2016
Bu makale 1802 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
yüreğine sağlık Afife hanım, tarihten bu güne bu necip milletin yapageldiği başka milletlerde olmayan o güzel hasletlerimizi bir kez daha hatırlatmışsın. güzel de olmuş.... çok beğendim....berhüdar ola....

ünal Şafak 19.08.2016

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!