Mevsim yaz dallarda kiraz

Biraz naz, rötar yapsa da sonunda yaz geldi. Baksanıza her yer kiraz!

Eh, artık alışacaksınız mevsimlerin yeni haline. Haziran eski Haziran değil. Takvimler öyle gösterse de siz Mayıs farz edeceksiniz. Nisan’ı, Mart yerine kabullendiğiniz gibi. Sonunda insanlığın doğaya karşı hoyratlığı kaçınılmaz olarak mevsimleri bile değiştirir oldu.

İklim de değişince sadece insanlar değil tüm canlılar şaşırdı. Güneşin işvesine aldanan erik ve badem ağaçları erken tomurcuk patlatıp dallarını gelin duvağına dönüştürünce pusudaki eski hesap fırtına günleri ortaya çıkıp dalları budakları yerle yeksan etti. Yağmur bulutları ansızın soğuyan havanın çelmesini yiyip doluya dönüştü. Yani bu yılda Anadolu’nun birçok köşesinde meyveleri doyasıya yiyemeyeceğiz. Bulduğumuz meyveyi de pahalı olarak satın almak zorunda kalacağız.

Anımsayınız. Geçen yılda aynısı olmuştu. Kayısı diyarı Battal Gazinin memleketi Malatya’da kötü hava koşulları bahçeleri tarumar etmişti. Bütün bir yıl kayısı kurusunu bile yirmi beş liradan almak zorunda kalmıştık. Anadolu’nun en bereketli ve zengin vitamin içerikli bu güzel meyvesinin fiyatı et fiyatıyla yarışır olmuştu. Şakalaştığımız kuru yemişçi arkadaşa:

 

“Yakında terazinizi kuyumcu terazisine dönüştüreceksiniz.” Dediğimde hiç de garipsememiş:

“Galiba olacağı o!” Yanıtını vermişti.

Dediğim gibi biz insanlar doğanın o müthiş gücünü unutarak doğayla didişmeyi seviyoruz. Ancak doğa bu. Şakadan makadan anlamıyor. Her kesilen ve yok edilen yeşil dalın intikamını misliyle alıyor. Bahar ve yaz yağmurları ansızın patlayan havanın ardından sele dönüşerek yaşam alanlarını tutsak alıyor. Peki ders çıkaran var mı? Yok! Peki, uyaranlar var mı? Var ancak seslerini duyurmakta aciz kalıyorlar. Çünkü sesleri yeni seslerle birleşmedikten sonra çığlığa ve büyük bir haykırışa dönüşemiyor.  

Ramazandan birkaç gün önce bizim sokakta spotçuluk yapan bir esnaf sattığı malların yanına iki kasa kiraz koymuş çaktırmadan satıyor:

—Nerenin bu kirazlar? Diye sorduğumda:

“Kendi bahçemizin. İhtiyacımızdan fazlasını satıyoruz.”Dedi.

Gazete kâğıdıyla korunağa aldığı pek de bücür kirazlardan iki tanesini alıp yedim:

—Pekiyi bakmamışsınız. Minicik kalmışlar. Dedim.

“Organik. İlaçsız doğal bakımlı… Hele bir iki tane daha yiyin lezzetini fark edeceksiniz.”Yanıtını verdi satıcı.

Gerçekten kirazlar hem tatlı hem lezzetliydi.

“Kıyması yok değil mi?” Diye sorunca adam artık dayanamadı kenara iliştirdiği naylon poşete kirazları doldurup tarttı:

“Bir tane kurtlu kira bulursanız ahana kasaları şu karşıdaki çöpe boca edeceğim. Gönül rahatlığıyla alın.” Dedi.

 Doludan, fırtınadan nasıl kurtulmuşsa kurtulmuş şekerimsi ve lezzetli kirazlardan bir dolu poşet aldım.

Fiyatı mı?

Pazardaki Napolyon adıyla satılan kirazların yarı fiyatınaydı.

Ertesi gün spotçuya biraz daha alırım diye uğradığımda tanesi bile kalmamıştı.

Mevsim yazdı ve şükür bizim spotçunun dükkânının önüne kadar gelmiş eski zaman ağaçlarından kirazlar nasibimiz olmuştu. 

Yayın Tarihi
24.06.2015
Bu makale 301 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!