Mutluluğun resmini?

      Memlekette darbe girişimi yaşanmış. Kan dökülmüş. Türk ordusunun kalbine kadar yuvalanabilmiş asker kılıklı “dinciler” halka silah çekmiş.  Sivili, polisi, darbeye direnen askeriyle onca vatandaş hayatını kaybetmiş.  Milletin meclisi bombalanmış. Genelkurmayı basılmış. Komutanlar darbeciler tarafından derdest edilmiş. Darbe bastırılmış. Ülke OHAL cenderesinin içine düşmüş.

    Devlet kurumlarında, üniversitelerde idari kararlarla “kitlesel tasfiyeler” dönemine girilmiş. Anayasal düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma ve bilgilenme hakkı;

gazetecinin mesleki faaliyetini anayasanın, ilgili yasaların sağladığı özgürlükler çerçevesinde serbestçe sürdürme hakkı üzerinde zaten yaşanan baskılar ve sınırlamalar daha da yoğunlaşmış.

    Ülkenin güneydoğusunda PKK terörüyle 33 yıla ulaşan silahlı mücadele devam ederken, sınırın ötesinde ve Suriye içlerinde başta  “kara  yobaz”  IŞİD olmak üzere mezhepçi hizipler arasındaki kanlı savaşa müdahil olunmuş. İçte ve sınır ötesinde verilen şehitlerin haberleri, cenaze törenleri TV’lerin, gazetelerin ”rutin”  listesinde birinci sıradan düşmez hâle gelmiş. Evlât, baba, eş, sevgili, arkadaş acıları birbirine karışmış.

    Ekonomi durgunlukla kriz sarkacına takılmış, bir o yana bir bu yana sallanıp duruyor. TV ekranlarında “sokak haberi” yapan muhabirler mikrofonu  kime uzatsalar… Esnafsa “siftah” edemediğinden;  işçi veya memursa borç yükü  altında ezildiğinden, geçinemediğinden;  çiftçiyse ürününü değerine satamadığından; küçük veya orta boy sanayiciyse kredilerini ödeyemediğinden, üretimini, işini rahatça yürütemediğinden; turizmciyse otelini, motelini, pansiyonunu dolduramadığından; işsizse aylarca hatta yıllarca iş bulamadığından hatta iş bulmaktan ümidini kestiğinden;  çalışan emekçiyse işini kaybettiğinden, emekliyse yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kaldığından yakınır olmuş...

 

                                   Kim yapabilir?      

     Mutluluğun resmi yapılabilir mi?  Aydın düşmanı siyasi iktidarların değerini asla bilmediği, bu ülkenin büyük şairi Nazım Hikmet soruyu 1961 yılında Paris’te buluştuğu can yoldaşı ünlü ressam Abidin Dino’ya sormuştu: “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”   

    Nazım Hikmet bu soruyu eşi Vera Tulyakova’ya ithaf ettiği  olağanüstü duygu yüklü “ Saman Sarısı” şiirine yerleştirdiği bir bölümde sormuştu.

     Dino soruyu cevapsız bırakmadı: Mutluluğun resmini, ancak,  hayatını çok sevdiği  halkının, ülkesinin kaderini değiştirmeye adamış şairi mutlu edecek gelişmeler yaşandığında yapabilecekti.

     Bizim Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) Nazım Hikmet’in,  Abidin Dino’nun ve  çoğumuzun erişemediği hayali 2012 yılından beri  “Yaşam Memnuniyeti Araştırması” adı  altında yüzdelere döküyor ve 22 Şubat’ta kamuoyuna açıkladığı 2016 yılı araştırmasından bakın ne sonuçlar çıkarıyor:

     Bireylerin mutluluk oranı  yüzde 56,6’dan 61,3’e yükselmiş. Okul bitirmeyenler  bitirenlere göre daha mutluymuşlar (yüzde 63,5.)  “Mutluluk kaynağı değerlere” göre deneklerin yüzde 72’si sağlıklı oldukları için, yüzde 14,6’sı sevgi, yüzde 7’si başarı, yüzde 3,2’si para,  yüzde 2,3’ü iş nedeniyle mutluymuş.

        Hele bir de bireylerin yüzde yaklaşık yüzde 77’si  işsizliğin, yoksulluğun, geleceğe  güvensizliğin  kol gezdiği  memlekette “kendi geleceklerinden umutlu olduğunu”  söylememiş mi… doğrusu TÜİK’in bu araştırmayı hangi ülkede yaptığını  çok merak ediyorum!   

 

                                  Nasıl mutlu olunabilir?

    TÜİK’in  “araştırması” ne bireyin ne de toplumun “yaşam memnuniyetini” mümkün olan matematik sağlamlıkta ölçebilecek nitelikte görünüyor. Deneklere sorulan  sorular basit, verilen evet veya hayır cevapları yüzeysel ve tutarsız.

    Şu örneğe bakar mısınız:  Deneklerin yüzde 70’i kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini söylüyor. Ama ailesiyle mutlu olanların ancak yüzde 15’i çocuklarını, yüzde 4,7’si eşlerini, yüzde 3,6’sı ana-babalarını, yüzde 1,9’u torunlarını “mutluluklarının sebebi” olarak görüyor. Eee, bu nasıl yüzde 70’lik aile mutluluğu? 

    Böyle bir araştırma daha ciddi ve inandırıcı sonuçlar verecek  yöntem, kalite, nitelik ve güvenilir ölçümlere dayandırılmalı ki sonuçlar inandırıcı olsun.  

    ilk bölümde 2016 yılında memleketin “ahvalini” özetledim. Bir de… ülkede sosyal, siyasal, ekonomik “asabiyet” endeksi”   en yükseğe vurmuşken…  iktidarın 92 yıllık parlamenter rejimi değiştirecek anayasa değişikliği gerçekleşirse  ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediği meçhulken…  sosyal, kültürel “yarılma” almış başını giderken…  bu nasıl bir mutluluktur, anlayabilene aşk olsun!      

Yayın Tarihi
03.03.2017
Bu makale 1334 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!