Neyle meşgulüz?: Kadınlar Günü

Yarın ‘8 Mart’… Bazı kadınlar açısından çok daha farklı bir gün günümüzde! Dünya Kadınlar Günü!  Kadın haklarının kazanılmasında (!) nerelerden başlanıp, bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlandığı bir gün imiş..

Her şey bizde ‘Batılı’dan devşirme ya, bu ‘sözde gün’ün tarihsel başlangıcı şöyle imiş: 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan kimilerine göre yüzlerce, kimilerine göre de 40 bin kadının, insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yaptığı, kimilerine göre de grevlerin kanla bastırılıp 111 işçi kadının katledildiği, kimilerine göre de ölüm olmayan, kadın yürüyüşlerinin polis tarafından dağıtıldığı bir günmüş. Fakat 1975’te düzenlenen Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı’nda, 8 Mart’ın ‘Uluslararası Kadınlar Yılı’ olarak kutlanması, 1977 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da, ‘Kadın Hakları’ ve ‘Dünya Barışı Günü’ olarak kabul edilmesi, ileri sürülen tarihselliğin kökeninin vahşi kapitalizm olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü biliyoruz ki, BM denilen kuruluş ‘Batılı Beyaz’ın çıkarlarını doğulu (-Müslüman) ülkelere kabul ettirmek için kullanılıyor. Sonrasında ‘Kadınlar Günü’ safsatası doludizgin yayılıp, kapitalizmin ‘yavrukurt’u sosyalistleri de sarıyor. 8 Mart’ın, 1910’da, Danimarka’nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildiğinin ileri sürülmesi de bu oluyor. Bu tip ‘hurafe günler’ ile insanlık uyutulup duruyor.

Uyku halen sürdüğü için de, yarın ki 8 Mart’ta da yine kutlamalar yapılıp, yine nutuklar atılacak, bir kısım kadınlar, erkekler tarafından nasıl ezildiklerini ve sömürüldüklerini anlatacak, siyasette ya da karar mekanizmalarında daha fazla yer almalarını da isteyecek, bütün bunları ve dahasını talep edecek kadınların bir kısmı, kadına yapılan yanlışlıkların ortadan kalkmasını can-ı gönülden -iyi niyetle- isterlerken hadisede malzeme olduklarının farkında bile olmayacaktır. Kendilerine, ‘Ekonomik özgürlüğünüzü doyasıya kutlayın (!)’ denildiği için de, ‘Kadınlar Günü’ne özel giysiler de alımlarına sunulacaktır!

Dış kaynaklı bu ‘paket moda’, doğulunun (-Müslüman toplumların) “KADIN ÜZERİNDEN” değiştirilmesi gerektiğini öngören Batılı tasarımcıların (!) bir operasyonu, kadınımızın ‘toplumsal değişim dönüşüm projesi’ne tabii tutulmasıdır. Küresel teröristlerin/Batı İmparatorluğunun, BOP ve AB projeleri ile “İslami Kadın Kimliğine” saldırısıdır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Keriman Halis hanımın, “Dünya Güzeli” seçilmesi de bu olmuş oluyor.  

Bilindiği gibi, 1930’da Paris’te yapılan Avrupa Güzellik Yarışması’nda güzelimiz Mübeccel Namık Hanım dereceye girememiş, güzellik tacını Yunanistan’a vermişlerdi ama, katılmadığımız 1931 yarışmasından sonra 1932 yılındaki yarışmaya Türkiye özellikle davet edilmiş, bunun üzerine gönderdiğimiz güzelimiz Keriman Halis de Dünya Güzeli seçilmişti. Yarışma gününde Jüri Başkanı’nın: “Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa’nın, Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 600 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren Osmanlı artık bitmiştir. Onu Avrupa Hıristiyanları bitirmiştir. Elbette Amerika’nın ve Rusya’nın hakkını inkar edemeyiz. Neticede bu, Hıristiyanlığın zaferidir. Müslüman kadınların temsilcisi, Türk güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu kızı zaferimizin tacı kabul edeceğiz, onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzel varmış, yokmuş bu önemli değil. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. Avrupa’nın zaferini kutluyoruz. Bir zamanlar Fransa’da oynanan dansa müdâhale eden Kanûnî Sultan Süleyman’ın torunu işte mayo ve sutyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de, bize uyan bu kızı beğendik, Müslümanların geleceği böyle olması temennisiyle, Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa’nın zaferi için kaldıracağız...” şeklindeki konuşması, evli bir adamla yaşama özelliği ile ‘koşan’ ya da kendi lisanı ile değil de İngiliz dilinde ‘şakıyan’ ya da porno yıldızı olan kızımıza, yani, “öz kimliği”ne ters bir yapı sergileyen kızlarımıza verilen ödüllerin (!) arka planı da bu oluyor. ‘Töre cinayetleri’ ya da ‘kadına karşı şiddet’ adı altında gizlenen -namus istemiyoruz şeklindeki- saldırı da ‘milli kadın kimliğimizin’ kırılması isteği oluyor.

Kadınımıza yapılan bir başka AB’li saldırı da “Pozitif ayrımcılık” dolması oluyor; “kadın ile erkek eşittir” demeniz de yetmiyor, bu yeni saldırı şeklinde yaşamın içinde kadını kollayan bir ayrıcalık öngörülüyor. BOP projesi ile ´kadın müftü yardımcılarımız´ atanmıştı, kadın müftülerimiz de erkeklere ve kadınlara namaz kıldırmak için yola çıkmış geliyor gibi görünüyor. Kadın özgürlüğüne giden yol denilerek, kadını kadın olmaktan çıkartmanın, aile dediğimiz en sağlam kurumumuzun tamamen dağıtılmasının önü daha çok açılmak isteniyor. Eğitimin başlangıçta evde anadili öğrenirken (3-7 yaş arası) mayalandığı, bunu da kadının başardığı unutturulmuş, evden dışarıya çıkartmakla övünülen kadın, bir seks objesi gibi piyasalanarak vitrinlere oturtulmuş bulunuyor. Geleneksel kadın tipimiz neredeyse kaybolmuş, kahvaltısını fastfoot’larda yapan kadın tipi artık sahne almış (!) bulunuyor. Diğer taraftan, dış kaynaklı bir başka ´paket moda´ olan televizyon programları ile kadın ve kızlarımıza sağlanan özgürlüğün (!), onlara sağladığı kimliksizlik de önümüzde duruyor. ‘Kadının ekonomik özgürlüğü’ safsatası ile bezenmiş kadınımızın geldiği nokta, “kadının erkekleşmesi” olmuş oluyor.

Hâl bu olunca, birbirini döven kızlarımız ve yaka paça birbirine girmiş kadınlarımızla yarın bir kez daha ‘Kadınlar Günü’ kutlanacak. Oysa, Mecelle yazarı, büyük din bilgini ve devlet adamı Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Âliye Hanımın 8 Şubat 1913’te “dört beş bin” kadının katıldığı bir toplantıda, “Vatan, evlatlarının elinden hayat istiyor!” diye başlayan konuşmasının benzerini bugünlerde yapabilecek ve yaşatabilecek ‘Kadınlar ve Kadınlar Günü’ kutlaması gerekiyor. Vatan, evlatlarının elinden gerçekten acil hayat beklerken, biz neyle meşgulüz!..

Geçen seneki kutlamalar esnasında piyanist İdil Biret bir konser vermişti. Bu seneki ‘Kadınlar Günü’ etkinlikleri çerçevesinde piyanist-besteci Anjelika Akbar bir konser verecekmiş. Kadınlar Günü kutlayıcılarına -İyi konserler diliyorum da, ben ‘Kadınlar Günü’nü kutlamak (!) için, Tesettürlü koro’yu yönetecek -erkekli kadınlı namaz kıldıracak- Kadın Müftü’ gelmesini bekliyorum!... Haydin BOP(pop)’çular, geciktirmeyin…

 

NOT: 2005 yılı ‘Mart, 8’i/8 yıl önceki yazımı okudunuz…

İmdi yıl 2013, yine bir ‘Mart 8’i… ‘Kadın Müftü yardımcıları’ geldiler!. ‘Kadın Müftüler’ henüz değil.. “İslam geliyor” zanneden Haşemacı ve Bikinici cahiliyete duyurulur…

 

 

http://www.ahmetmusaoglu.org

Yayın Tarihi
06.03.2013
Bu makale 9679 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!