Renkler ve dinler ülkesi Hindistan

Yaklaşık 20 gündür Hindistan’daydım, yeni döndüm. Benim için ilginç bir deneyim oldu. Bu sıradışı ülkenin 6 şehrini gezerken, gördüklerimi, yaşadıklarımı Türkiye ve Antalya ile kıyaslama imkanı buldum.

Hindistan maceram, Bombay’dan başladı. Uçağım, yeni adıyla Mumbai olan bu kente indiği andan itibaren, Hindistan’ın sıra dışı bir ülke olduğunu anladım. Mumbai, dünyanın en tanınmış kentlerinden birisi. 13 milyon nüfusu ile dev bir metropol.  Hindistan’ın 28 eyaletinden birisi olan Maharaştra’nın başkenti olan Mumbai’de sokaklarda insan seliyle karşılaşıyorsunuz. Burada 2 gün Hindistan’a alışma devresi geçirdikten sonra, uçakla Yeni Delhi’ye geçtim. Yeni Delhi, Hindistan’ın Başkenti olmanın yanı sıra, bu ülkenin en düzenli ve en temiz kenti olma özelliğini de taşıyor. Delhi’den 17 saatlik tren yolculuğu ile Hindu dininin en kutsal ve mistik kenti Varanasi’ye, oradan sonra sırasıyla dünyanın yoga merkezi olan Rishakesh’e, Himalayaların eteğindeki Haridwar’a, Taç Mahal’in bulunduğu Agra’ya geçtim. Son noktayı yine başkent Yeni Delhi’de koyduktan sonra, önceki gün İstanbul üzerinden Antalya’ya döndüm…

Türkiye ile Hindistan’ın tek ortak noktası turizm…Her ne kadar birbirleriyle siyah ile beyaz kadar farklı bir turizm anlayışına sahip olsalar da, Uzakdoğu’nun bu gizemli ülkesi için de turistler ve turizmden elde edilen gelir çok büyük önem taşıyor.  Hindistan, hijyen ve hizmet kalitesi bakımından ele aldığımız zaman, bir insanın tatil yapması için yeryüzündeki en son ülkedir. Bazı bölgelerinde sefaletin ve pisliğin dayanılmaz boyutlara ulaştığı bu ülkeye dünyanın dört bir köşesinden insanların akın akın gitmesinin tek bir nedeni vardır, o da Hindistan’ın doğal yapısını, geleneklerini, mistik havasını, kendine has yaşam tarzını korumayı başarabilmesidir…

Hindistan’a ayak bastığınız andan itibaren, kendinizi farklı bir dünyanın içine girmiş hissediyorsunuz… Her gördüğünüz size ilginç ve farklı geliyor. İlkelliği, hijyen sorununu unutuyorsunuz. Peşinizi bırakmayan dilenciler ve satıcılar bile size enteresan geliyor… Mistik yapısı, ruhani özellikleri ve geleneklerin yaşatılması, Hindistan’ı dünyanın en önemli turizm ülkelerinden birisi haline getiriyor…

Türk turizmine bu açıdan baktığımız zaman, kendi benliğindeki bir takım özelliklerin kullanılamadığı net bir şekilde ortaya çıkıyor. Oysa, bizim ülkemizin de olağanüstü mistik zenginlikleri bulunmaktadır. Hindistan’ın Sadu’ları varsa, Anadolu’nun da derviş geleneği bulunmaktadır. Mevlana, Yunus Emre gibi büyük değerler, maalesef turizm açısından değerlendirilememektedir.

Hindistan, turizm potansiyelini tamamen mistik özellikleriyle yüceltirken, biz ise modern yapımıza bu özelliklerimizi ekleyemediğimiz için önemli bir fırsatı görememekteyiz…

Hindistan’da ne bizdeki oteller, ne hizmet kalitesi, ne de pırıl pırıl deniz var. Sahip oldukları sadece kendi yaşam tarzları ve hayat felsefeleri… Hintliler, bu kadarıyla bile turizm cazibesi yaratabiliyorlarsa, biz elimizdeki değerleri, kullanamadığımız geleneklerimiz ve ruhani potansiyelimizle harmanladığımız zaman ortaya çıkacak tabloyu tahmin bile edemiyorum…

Yayın Tarihi
29.07.2008
Bu makale 8544 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!