Sadece yılda bir gün

Her yıl 17 Ağustos’ta depremi hatırlıyoruz, sonra da bir yıl unutuyoruz… İlginçtir, hatırladığımızda da sadece 1999’daki korkunç faciada kaybettiğimiz canların yasını tutuyoruz, tiyatro oyununu andıran tatbikatlar yapıyoruz…

Gelecekte yaşanacak depremlere karşı somut önlemleri ise hep ihmal ediyoruz…

Depremin acısını ilk olarak 1974 yılında yaşadım. Tam tarihi hatırlamıyorum, ama küçük bir çocukken İzmir depreminde evimiz büyük hasar gördü…

Memleketim Kalkan’da 1969’da yaşanan depremi görmedim… Ancak orada da, daha sonra inşa edilen afet evlerinden birisinde oturduk… Prefabrik konutun branda ile bölünmüş mutfağı ve çinko çatıya vuran yağmur damlalarının sesi hala hafızamdadır…

Sonra gazetecilik yıllarımda depremin acısına şahitlik yaptım… 1995’te Dinar’da, 1998’de Adana’da ve 1999’da Marmara’da depremin yarattığı faciaları fotoğraflarken, insanlığın yaşadığı büyük dram ile yüreğim paramparça oldu…

Sanırım bu geçmiş, depremin gelecekte neler yapabileceğimi anlamama, acısının ne kadar büyük ve yıkıcı olacağını tahmin etmeme yeter…

İşte bu yüzden, aradan geçen yılların bu acının sadece anma merasimlerinde hatırlanmasına şaşırıyorum…

Marmara’da yine büyük bir deprem bekleniyor… Bunu sağır sultan duydu, önlem alan yok…

Gelelim Antalya’ya…

Yaşadığımız kent için de deprem ihtimali pek uzak değil… Antalya 2’nci dereceden deprem bölgesinde. Ancak şehirde, 17 binin üzerinde bina 40-45 yaşında ve 4’üncü derece deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiş…

Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz?..

Olası bir 6-7 şiddetinde bir depremde, insanlara mezar olacak 17 bin bina demek…

Tabut evler demek…

Biz hala bu tabut evlerde yaşıyoruz, hiç kimse de sesini çıkarmıyor…

Tanrı sürekli sinyal veriyor, bizleri uyarıyor… Bir gün Özel İdare binasının kolonları çatlıyor, diğer gün bir apartman çökme tehlikesi nedeniyle tahliye ediliyor… Hemen ardından onlarca resmi binanın ve daha da önemlisi okulun yıkılmak üzere olduğu ortaya çıkıyor…

Ama dinleyen yok…

Bunları duymayanlar, her yıl 17 Ağustos’ta depremin acılarını hatırlıyor ve ölenlere tanrıdan rahmet diliyor…

Ya kalanlar… Kalanlar kimsenin umurunda bile değil…

Kandilli Rasathanesi son bir ay içinde Akdeniz bölgesinde 46 adet depremin olduğunu tespit etmiş… Bu depremlerin içinde orta şiddette olanlar da var. Bu kadar sık sarsılan bölgede bir gün yıkıcı şiddette bir depremin de olabileceği çok uzak ihtimal değil…

Ve Antalya’nın hala Deprem Master Planı yok…

Olsun mu, olmasın mı tartışılıyor…

Acılar olmasın, ancak olandan da ders alınsın…

Yoksa geleceğimizde bu acıları katlanarak yaşamaya devam ederiz…

17 Ağustos’un acısını anmanın bir anlamı olsun…

 

---------------------

 

DÜNYA ATASÖZLERİ

 

Kadeh içinde,denizde boğulanlardan çok daha fazla insan boğulmuştur. ALMAN

Büyük zekalar birlikte düşünürler. FRANSIZ

Satın alırken kulaklarını değil, gözlerini kullan. ÇİN

Sersemler, akıllıların yedi yılda cevaplandıramayacağı soruları bir günde sorarlar. İNGİLİZ

Bir kere evlenmek ödev, iki kere evlenmek eğlence, üç kere evlenmek çılgınlıktır. HOLLANDA


---------------------

 

Hocam kimden özür dileyeceksiniz?

 

Akdeniz Üniversitesi’nde Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe’nin rektörlük koltuğuna oturması ile yaşanan karmaşa sürüyor. Bu karmaşada sağduyulu olması, krizi iyi yönetmesi gereken kişi Kurtcephe’nin ta kendisidir. Ancak o, açıklamalarıyla akılları karıştırmaya, tepkilerin daha da yoğunlaşmasına neden oluyor…

Dün, SABAH Akdeniz’de Erdoğan Kahya’nın yazdıkları çok ilginç… Erdoğan abi, öyle konulara değinmiş ki, rektörlük koltuğuna oturan, bilimin başına geçen birisinin bu konumda tartışılması düşündürücüdür… Prof. Dr. Kurtcephe’nin özellikle Aydınlar Ocağı ile ilgili konuşulanlara açıklık getirmesi, bu konuda kendine yakışır bir duruş sergilemesi kaçınılmaz olmuştur. Aksi halde, tarafsız olunması gereken bir görevde, taraf birisinin oturduğu sürekli tartışma konusu olacaktır…

Gelelim, AKOM meselesine… Bugün gazetemizde yayınlanan haberde, Akdeniz Organ Nakil Merkezi’nde yaşanan değişimi savunan Rektör Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe, nakil sayısı azalırsa, çıkıp özür dileyeceğini söylemiş…

Bu söz, icraatın başına geçen Kurtcephe’ye güvenin baştan zedelenmesine neden olur…

Oturduğu makam, özrün geçerli olmadığı bir makamdır…

İcraatların bir kez değil, bin kez düşünüleceği, hata ihtimalinin sıfıra yaklaştırılacağı bir makamdır…

Sayı azalırsa, çıkar özür dilerim” diyene, “Kimden hocam?” diye sorarlar…

Bu değişim, organ naklinde dünya markası olan Akdeniz Üniversitesi’ni geriye götürürse, sayın hocam kimden özür dileyecek acaba…

Kaybedilen canlardan mı, bu canları kaybeden acılı insanlardan mı?...

Yayın Tarihi
19.08.2008
Bu makale 8666 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!