Sıra atlara geldi!

        Başta, ortalama 1 ay arayla canımızı fena hâlde acıtan  “kara yobaz dinci”  IŞİD,   “ayrılıkçı Kürtçü”  PKK  vs. kökenli  terör saldırıları olmak üzere, iktidarın  temeli 1923 Cumhuriyeti ile atılan demokratik parlâmenter rejimi “başkanlık  sistemi” adı altında tek kişiye devir hazırlıklarının doldurduğu ülke gündeminde,  ekonomiyle ilgili kimi gelişmeler dikkatlerden kaçıyor.

      Ankara’da bu tür işler genellikle  kamuoyuna “çaktırmadan” yürütülür!  Meselâ, Meclis’te bir süre önce kabul edilen “torba kanuna” sıkıştırılan ve  kamu kuruluşlarının elindeki “varlıkların” satılmasını öngören  madde… Maliye Bakanı her ne kadar “ilgili kuruluşlar isterse uygulanacak” dese de, hikâye…

     Şimdiki zamanda hangi kuruluşta ”ilgili” veya “bağlı” bulunduğu bakan veya amirin“satın” emrine  karşı çıkacak cesarette bürokrat kalmıştır? Bugün devlet bürokrasisi “kalite” bakımından “en sorunlu” dönemlerinden birini yaşıyor. Durum anlamak için her kademede “kamu postlarına” oturtulanların  icraatına bu  bakmak yeter!

     

                              Karanlıkta özelleştirme                                       

      Onun için, ülkenin “karanlık” gündeminde,  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın  başlattığı “at yarışlarını özelleştirme” hazırlıklarından çoğu kişinin haberi yok!  Oysa,  Bakanlık bir tasarı taslağı hazırlamış ve  Bakanlar Kurulu’na “brifing” vermiş. Uygun bulunmuş. Taslağın ayrıntılandırılması istenmiş. (Nuray Babacan, Hürriyet, 28. 12.2016.)

     Buna göre,  1950 yılından beri  dernek statüsünde  “özel” bir kuruluş olarak faaliyet gösteren Türkiye Jokey Kulübü (TJK) ’nün bakanlıktan aldığı yetkiyle yurt içi ve dışında yürüttüğü  yarışlarda  “atlar” yine özel kişilerin elinde kalacak.

    Tam da bu nedenle,  atlar satılmaktan kurtulsa bile, yarış ve bahislerin milyarlarca liralık geliri (hâlen yılda yaklaşık 4 milyar lira) ve bütün hakları,  TJK’nin bugünkü fiyatlarla trilyonlarca lira edecek taşınmazları   -ki yalnız  İstanbul ve Bursa- Mustafa Kemalpaşa  arasındaki tesisleri  tek başına yeter-  Özelleştirme İdaresi’nin açacağı ihaleyi kazanan yerli veya yerli-yabancı “şanslı” bir girişime satılacak.

                

                                    32 yıldır satıyorlar                     

     Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye ekonomisinin bel kemiğini oluşturmuş kamu işletmeleri (KİT ) 1984 yılından beri sahip oldukları taşınmaz varlıklar ile birlikte 1984 yılından beri  özelleştiriliyor.

     Bugüne kadar giden gelen bütün siyasi iktidarlar aslında ulusun malı olan kamu işletmelerini satmayı, hükümet programlarının baş köşesine oturttular; kanunlar, kararnameler çıkardılar, anayasayı  bile değiştirdiler.

    Yeni yılı saymıyorum; 1984-2016… eder 32 yıl! Sanayi, enerji, haberleşme, madencilik vb  temel sektörlerde programa alınan kamuya ait toplam 127 işletme,  yüzlerce taşınmaz, yerli veya yerli-yabancı ortaklıklara âdeta sunuldu. Çoğu çeşitli yöntemlerle satıldı.

    Ve… kamuoyuna açıklanan resmi bilgilere göre 32 yılda kamu işletme ve varlıklarının satışından yaklaşık  67 milyar 537 milyon dolar gelir elde edildi. Bu paranın 44 milyar302,2 milyon doları Hazine’ye aktarıldı. Hazine bu kaynağı esas olarak iç ve dış borç geri ödemelerinde kullandı, kalanla da özelleştirilen kuruluşların çeşitli giderleri karşılandı. Yani, halkın vergileriyle var edilen kamu işletmelerinin satışından ekonominin ve halkın yararına dişe dokunur bir şey kalmadı!  

                             

                                  Kamunun dibi kazınıyor!

     32 yılda brüt 67,5 milyar dolarlık  özelleştirme geliri yılda ortalama 2,1 milyar dolara tekabül eder. Eee, bu sürede devlet bütçesindeki toplam açık kabaca  170 milyar dolar, yılda  ortalama 5,3 milyar dolar. Yani, borç ödemek, bütçeyi dengelemek  için halkın  malını mülkünü satan siyasi iktidarların attığı taşlar ürkütülen kurbağalara değmemiş!

     Son olarak,  Özelleştirme İdaresi Başkanlığı  elinde  kalan “tekne kazıntısı” bazı  kamu işletme ve varlıklarını da satmaya hazırlanıyor. İdare kendi  ifadesiyle 21 kuruluş, 45 tesis, 1 liman, 10 otoyol, İstanbul’da 2 boğaz köprüsü ile Milli Piyango İdaresi’ni satış programına aldı.  Kamu mülkiyeti kavramı içinde  “hepimizin” hissedar olduğu işletme ve varlıklardan elde kalanlar  “hiç birimize sorulmadan”  özel mülkiyete aktarılacak.

     Şimdi şunu konuşalım: 1983 yılının 3 Kasımında “İstanbul Boğazı Köprüsü’nü satacağım”  diye seçim kazanan  Anavatan Partisi lideri Turgut Özal’ın başlattığı özelleştirme politikasının millete açıklanan gerekçesi “sermayeyi tabana yaymak, ekonomiyi demokratikleştirmek”  değil miydi?

     Şunu da sorgulayalım:  Kamu varlıklarının  gelir ortaklığı, hisse devri, işletme hakkı satışı  vb. yollarla “küçük tasarruf sahiplerine” kadar  açılacağı propaganda edilmiyor muydu?   Lütfen düşünün: Siz, bugün  özelleştirmeler yoluyla “tabana yayılmış sermaye” sahiplerinden veya “demokratikleşmiş ekonominin”  bireylerinden biri misiniz?   

      Ve…  Özel sektör 32 yıldır satıla satıla bitirilemeyen  kamu işletmelerinin özellikle sanayide bıraktığı boşluğu doldurmak için hangi harikaları yarattı da, Türkiye ekonomisi yerinde saymaya, büyümesi durmaya, ihracatı gerilemeye başladı;  nüfusun 20  milyonu gelir dağılımının dibinde yoksulluğa sürüklendi?  Düşünmeye değmez mi?

 ----------------------------------

Sıra atlara geldi!

 

      Başta, ortalama 1 ay arayla canımızı fena hâlde acıtan  “kara yobaz dinci”  IŞİD,   “ayrılıkçı Kürtçü”  PKK  vs. kökenli  terör saldırıları olmak üzere, iktidarın  temeli 1923 Cumhuriyeti ile atılan demokratik parlâmenter rejimi “başkanlık  sistemi” adı altında tek kişiye devir hazırlıklarının doldurduğu ülke gündeminde,  ekonomiyle ilgili kimi gelişmeler dikkatlerden kaçıyor.

      Ankara’da bu tür işler genellikle  kamuoyuna “çaktırmadan” yürütülür!  Meselâ, Meclis’te bir süre önce kabul edilen “torba kanuna” sıkıştırılan ve  kamu kuruluşlarının elindeki “varlıkların” satılmasını öngören  madde… Maliye Bakanı her ne kadar “ilgili kuruluşlar isterse uygulanacak” dese de, hikâye…

     Şimdiki zamanda hangi kuruluşta ”ilgili” veya “bağlı” bulunduğu bakan veya amirin“satın” emrine  karşı çıkacak cesarette bürokrat kalmıştır? Bugün devlet bürokrasisi “kalite” bakımından “en sorunlu” dönemlerinden birini yaşıyor. Durum anlamak için her kademede “kamu postlarına” oturtulanların  icraatına bu  bakmak yeter!

     

                              Karanlıkta özelleştirme                                       

      Onun için, ülkenin “karanlık” gündeminde,  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın  başlattığı “at yarışlarını özelleştirme” hazırlıklarından çoğu kişinin haberi yok!  Oysa,  Bakanlık bir tasarı taslağı hazırlamış ve  Bakanlar Kurulu’na “brifing” vermiş. Uygun bulunmuş. Taslağın ayrıntılandırılması istenmiş. (Nuray Babacan, Hürriyet, 28. 12.2016.)

     Buna göre,  1950 yılından beri  dernek statüsünde  “özel” bir kuruluş olarak faaliyet gösteren Türkiye Jokey Kulübü (TJK) ’nün bakanlıktan aldığı yetkiyle yurt içi ve dışında yürüttüğü  yarışlarda  “atlar” yine özel kişilerin elinde kalacak.

    Tam da bu nedenle,  atlar satılmaktan kurtulsa bile, yarış ve bahislerin milyarlarca liralık geliri (hâlen yılda yaklaşık 4 milyar lira) ve bütün hakları,  TJK’nin bugünkü fiyatlarla trilyonlarca lira edecek taşınmazları   -ki yalnız  İstanbul ve Bursa- Mustafa Kemalpaşa  arasındaki tesisleri  tek başına yeter-  Özelleştirme İdaresi’nin açacağı ihaleyi kazanan yerli veya yerli-yabancı “şanslı” bir girişime satılacak.

                

                                    32 yıldır satıyorlar                     

     Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye ekonomisinin bel kemiğini oluşturmuş kamu işletmeleri (KİT ) 1984 yılından beri sahip oldukları taşınmaz varlıklar ile birlikte 1984 yılından beri  özelleştiriliyor.

     Bugüne kadar giden gelen bütün siyasi iktidarlar aslında ulusun malı olan kamu işletmelerini satmayı, hükümet programlarının baş köşesine oturttular; kanunlar, kararnameler çıkardılar, anayasayı  bile değiştirdiler.

    Yeni yılı saymıyorum; 1984-2016… eder 32 yıl! Sanayi, enerji, haberleşme, madencilik vb  temel sektörlerde programa alınan kamuya ait toplam 127 işletme,  yüzlerce taşınmaz, yerli veya yerli-yabancı ortaklıklara âdeta sunuldu. Çoğu çeşitli yöntemlerle satıldı.

    Ve… kamuoyuna açıklanan resmi bilgilere göre 32 yılda kamu işletme ve varlıklarının satışından yaklaşık  67 milyar 537 milyon dolar gelir elde edildi. Bu paranın 44 milyar302,2 milyon doları Hazine’ye aktarıldı. Hazine bu kaynağı esas olarak iç ve dış borç geri ödemelerinde kullandı, kalanla da özelleştirilen kuruluşların çeşitli giderleri karşılandı. Yani, halkın vergileriyle var edilen kamu işletmelerinin satışından ekonominin ve halkın yararına dişe dokunur bir şey kalmadı!  

                             

                                  Kamunun dibi kazınıyor!

     32 yılda brüt 67,5 milyar dolarlık  özelleştirme geliri yılda ortalama 2,1 milyar dolara tekabül eder. Eee, bu sürede devlet bütçesindeki toplam açık kabaca  170 milyar dolar, yılda  ortalama 5,3 milyar dolar. Yani, borç ödemek, bütçeyi dengelemek  için halkın  malını mülkünü satan siyasi iktidarların attığı taşlar ürkütülen kurbağalara değmemiş!

     Son olarak,  Özelleştirme İdaresi Başkanlığı  elinde  kalan “tekne kazıntısı” bazı  kamu işletme ve varlıklarını da satmaya hazırlanıyor. İdare kendi  ifadesiyle 21 kuruluş, 45 tesis, 1 liman, 10 otoyol, İstanbul’da 2 boğaz köprüsü ile Milli Piyango İdaresi’ni satış programına aldı.  Kamu mülkiyeti kavramı içinde  “hepimizin” hissedar olduğu işletme ve varlıklardan elde kalanlar  “hiç birimize sorulmadan”  özel mülkiyete aktarılacak.

     Şimdi şunu konuşalım: 1983 yılının 3 Kasımında “İstanbul Boğazı Köprüsü’nü satacağım”  diye seçim kazanan  Anavatan Partisi lideri Turgut Özal’ın başlattığı özelleştirme politikasının millete açıklanan gerekçesi “sermayeyi tabana yaymak, ekonomiyi demokratikleştirmek”  değil miydi?

     Şunu da sorgulayalım:  Kamu varlıklarının  gelir ortaklığı, hisse devri, işletme hakkı satışı  vb. yollarla “küçük tasarruf sahiplerine” kadar  açılacağı propaganda edilmiyor muydu?   Lütfen düşünün: Siz, bugün  özelleştirmeler yoluyla “tabana yayılmış sermaye” sahiplerinden veya “demokratikleşmiş ekonominin”  bireylerinden biri misiniz?   

      Ve…  Özel sektör 32 yıldır satıla satıla bitirilemeyen  kamu işletmelerinin özellikle sanayide bıraktığı boşluğu doldurmak için hangi harikaları yarattı da, Türkiye ekonomisi yerinde saymaya, büyümesi durmaya, ihracatı gerilemeye başladı;  nüfusun 20  milyonu gelir dağılımının dibinde yoksulluğa sürüklendi?  Düşünmeye değmez mi?

 ----------------------------------

Yayın Tarihi
08.01.2017
Bu makale 1307 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!