Tarihin içinden gelen adam

Hayat rastlantılarla doludur. Siz eğer bu rastlantıları görmezden gelmezseniz içinden hiç beklenmedik ışıkları çıkartabilir, yansıtabilirisiniz.

Hayatım boyunca en nefret ettiğim şey tarihsel kimliklerle oynamak, onların değerlerini yok saymak, kısır siyasi çekişmeler içinde karalamak ve tüm bunlar yapanlar karşısında susmaktır.

Kin, garez ve öfke dolu ön yargılar ve düşünceler basiretleri bağlar, gönül gözünü kör ederler.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın önderlerinden iki yiğit insan için atıp tutanlara ve karalama kampanyalarının dayanılmaz hafifliği içinde olanlara rağmen… Geçmişin aydınlığında yıkanıp, ömrü bugünlere kadar yetenlerin tarihi yalın biçimde anlatarak güneşin balçıkla sıvanmayacağını her daim gösterdiler.

Onlar için iki sarhoş dediler.

Onlar için dinsiz yakıştırması yaptılar.
 
Onlar için diktatör yaftasını acımasızca sevenlerinin gönüllerine yapıştırmaya çalıştılar.

Başaramadılar!

Çünkü tarih hiçbir yalanı sayfaları içinde barındırmaz. Hiç beklenmedik bir belge kumpasçı şarlatanların maskesini düşürür, güvenlerini alaşağı eder.

Yaşamın akışkanlığı içinde Hüseyin Altan TUZCUOĞLU ile tanışık olduğumuzda ülkemiz ve halkımız için var olan doğrular ve eğriler üzerinde söyleşmiştik. Günün birinde söz gelip İsmet İnönü Paşa’ya yapılan sataşmalara dayanınca O’na İkinci Adam İsmet İnönü’nün kızı tarafından kaleme alınan Mevhibe yapıtını okumasını önermiştim. Daha sonra geçmişten bugüne kadar sahip olduğum İsmet Paşa bilgilerini aktardım.

Altan ağabey tüm anlattıklarımı can kulağıyla dinledi. İkinci Dünya Savaşında Türkiye’yi müthiş bir diplomasi zekâsıyla yöneten İnönü’nün ülkemizi savaşa sokmamak için gösterdiği üstün becerisine rağmen karşı devrimciler tarafından camilere erzak yığdığı gerçeğinin nasıl çarpıtılarak küçük düşürülmeye çalıştığını anlattım. Günün birinde karşısına çıkan gençlerin:

“Paşam! Paşam bizi ekmek karnesine muhtaç ettin, aç bıraktın!” Diye haykırdıklarında:

“Sizi aç bıraktım ama yetim bırakmadım.” Tarihi sözünü anlattım.

Dönemin İngiltere Devlet Başkanı Churchill, İkinci Dünya Savaşında en önde çarpışmak için asker istediğinde,  mükemmel bir diplomasi örneği göstererek tek bir Mehmetçiğin bile emperyalist ve faşist ordulara yem etmediğini vurguladım. O’nun için:
“Kafasının içinde onlarca tilki gezdirir ama kuyruklarını birbirlerine dolaştırmaz.” Sözünün doğruluğunu İkinci Dünya Savaşında yüz binlerce evladını kaybeden ülke insanları anladılar.

Tüm bunları anlattığım Hüseyin Altan Tuzcuoğlu ağabeyim günün birinde o naif edasıyla kulağıma şunları fısıldadı:

“Hocam, benim babam İsmet Paşa’nın son yıllarında onun en yakınlarında oldu. Kendisi Orgeneral Nurettin Baransel’in şoförüydü. Ayrıca İsmet Paşanın da…”Dedi.

1954 yıllarında Genel Kurmay Başkanı Olan rahmetli Baransel’in Balkan Savaşlarında ve 1. Dünya Savaşında görev yaptığını bu nedenlerle de İstiklal Madalyası sahibi olduğunu tarihi yakından takip edenler bilir.

Altan ağabeye, babası Necdet Rıza Tuzcuoğlu’nu ziyaret etmek için izin istediğimde:

“Hocam sizi o kadar anlattım ki o da sizi tanımak istiyor.”Deyince ziyaretimizi sıradan bir ziyaretten öteye taşımak istedim.

25 Aralık 1973 yılında aramızdan ayrılan İsmet İnönü anısına Antalya’da Dr.Sadık Özen’in, Paşa için yazdığı kitapların imza günü için bir tören düzenlenecek ya... Hemen Sadık ağabeyi arayarak durumu bildirdim. 88 yaşındaki Necdet amcayı ziyaret edelim ve O’nu da rahmetli İnönü’nün 41.ölüm yıldönümü anma gününe davet edelim dedim. İşi sadece bu noktada bırakmadım. Akdeniz’de Yeni Yüzyıl Gazetesinin özverili ekibini de ziyarete götürelim ve anlattıklarını kayıt altına alarak tüm ülkeyle paylaşalım dedim.

Sevgili Deniz Akgün ve Nevriye Uğurluel, Bilge Yılmaz ile birlikte Dr. Sadık Özen ve değerli arkadaşlarıyla tarihin içinden gelen adamı evinde ziyaret ettik.

Neler anlattı, neler konuştuk sevgili Deniz Akgün ve ekibi kayıt altına aldı. Söyleşinin bir yerinde Necdet amcaya aklımı ve yüreğimi yakan o soruyu sordum:

“Onlar için dinsiz imansız yakıştırması yapıyorlar. Öyle miydi?”

Kulakları ağır işiten 88 lik Necdet amcanın sesi daha bir gür çıktı,yüz hatları gerildi ve aynen şunları söyledi:

“Paşanın küçük bir dinlenme odasına benzer yeri vardı. Ezan sonrası oraya geçerdi. Namazını orda kılarmış. Hem onlar ben namaz kılıyorum gösterisi yapmazlardı. Allah ve kul arasındaki bağın lafını bile etmezlerdi.”Dedi.

İsmet Paşa ve çalışma arkadaşlarıyla ilgili çok şey anlattı. İki büklüm olmuş omuzları her anlattığında daha bir heyecanlandı. Anlattıkça belleğindeki anılar tazelendi.

Deniz Akgün ve ekibinin çalışması bu köşe yazısıyla birlikte yayınlanacak. Dilerim tarihten gelen adamın her sözü can kulağıyla dinlenir, okunur ve bir kez daha çamurcuların ayak oyunlarının farkına varılır.

Sevgili dostum ve ağabeyim Altan Tuzcuoğlu’na bizi tarihle yüz yüze getirdiği için ne kadar değerli bir görev üstlendiğini belirtirken teşekkür eder, onca yaşlı haliyle bizi kapılarda karşılayıp kapılarda uğurlayan Necdet Rıza Tuzcuoğlu’nun ve nazik eşinin ellerinden saygıyla öperim.

Allah izin verirse Rıza amcayı 25 Aralık günü Antalya Tek Kapılı Handa yapılacak anma ve Dr. Sadık Özen’in İsmet İnönü’yü anlatan kitabının imza gününde bir kez daha görüp hayır duasını alacağız.

O bence Antalya’da tarihin içinden gelen adam unvanını hak etti. Çok daha uzun ömürler diliyorum.

(Not: Necdet Rıza Tuzcuoğlu ile ilgili söyleşinin fotoğraflarla desteklenmiş haberi bugün 24.12.2014 tarihinde Antalya AKDENİZDE YENİYÜZYIL Gazetesinde yayınlandı.)

Yayın Tarihi
24.12.2014
Bu makale 445 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!