Turizmin patronu kimdir ve nasıl yönetilir?

Turizm olayı yeni nesil bir endüstri ve kavram olarak henüz 100 yılını bile yeni dolduruyor. Avrupa’da Akdeniz kıyılarında 1950’lerde mantar gibi moda olarak bitiveren turizme, Türkiye’nin 1963’te Bakanlık statüsünde girmesiyle de, 50 yıldır turizmin içindeyiz. Fakat çarkların çevrilmesi ancak 20 yıl sonrasında ve 1980’lerde mümkün olduğundan, Türk Turizmi henüz 30 yaşında ve çiçeği burnunda bir evlat konumundadır.

Ulusal ekonominin yeni nesil evladı olan Turizmin, geleneksel Devlet yönetimine hiç uyum sağlayamayan bir karakter taşıması, sürekli olarak beraberinde bir ‘yönetim sorunu’ getirmiştir. Özünde ‘seyahat edenlerin oluşturduğu özgün bir endüstri’ olan turizmin, normal bir sektör olarak görülmesi ise sürekli dertler yaratmaktadır. Bu durumun, olgunluk çağındaki turizmin yönetilememesine yol açtığı, artık idrak edilmelidir.

Son kesitte hızla büyüyerek palazlanmış olan Şampiyon turizmcilerin “biz 40 sektörü besliyoruz” şeklindeki yorumları, tamamen yanlıştır. Zira turizm, çok basit olarak söz konusu sektörlerin bütününden oluşmaktadır. Bu bakımdan, birçok ülkede özel bir Bakanlık bile kurulmadan yönetilen turizme, esas ihtiyacı olan “özgün çok sektörlü koordinasyon ve yönetsel destekler” sağlanarak, mevcut bakış düzeltilmeli ve ezberler bozulmalıdır.

Günümüzde artık “özel bir turizm Hükümeti bile kurulsa yönetilemez” olduğu kanıtlanan turizmin çok geniş alanlarda başarılı faaliyetler yapabilmesi için, çağdaş yaklaşımlar zorunludur. 2000 başlarında ‘gelişen turizme gereken yeni kostüm’ olarak dikilen 2023 Turizm Stratejisi ise, son ütüsü yapılmaksızın gardropta küflenen bir giysi olarak unutulmuş haldedir. Halen ceketini yırtarak gayretle çalışan üvey evlat, ihtimam beklemektedir.

DEVLET BABA’DAN MEDET UMMAK NE İŞE YARAR?

Fakat bugün gelinen durumda, turizme döviz sağlayan kaz çiftliği olarak bakan Devlet Baba ve arkasında “beni desteklersen daha bol yumurta üretirim” şeklinde koşan turizmcilerin, asıl ekonomik düzeni ve ana fikri hep gözardı ettikleri görülmektedir.  Zira turizm çok geniş bir endüstridir ve döviz gelirleri ise toplam turizm ekonomisinin sadece beşte biridir. Verimsiz çalışan mekanizma ise, sürekli büyük kayıplara yol açmaktadır.

2023 Turizm Stratejisinde, söz konusu kısır döngülerin aşılabileceği yenilikçi bir ‘çağdaş düzen kurgusu’ vardır. Burada oyunun kurallarının yeniden tariflenerek, Kamu-Özel kesim ortaklığına dayalı yatay bir örgütlenme düzeninde, yurt çapındaki “destinasyonların zincir olarak yönetimi” prensibini esas alan niyetler, uygulamada sekteye uğramıştır. Tüm dünyaya örnek oluşturacak bu yaklaşımlar ise, tüm ülkelerin aradığı yeni modeldir.

Türk turizmi kurgulanırken, yabancı uzmanların tavsiyesiyle “uzman pazarlamacı kurum” olarak 40 yıl önce devreye sokulan TÜRSAB, bugün pazarlama ötesinde herşey yapmakta ve son 15 yıldır özel yasası çıkartılma gayretleri sürdürülen TÜROFED ise, hala dernekler statüsünde çırpınmaktadır. Sonuçta ise, Ulusal çarkların paslandığı ortamlarda, el yordamıyla sürdürülen ve narkozla yaşayan turizm, ancak bu kadar başarılı olabilir.

Devlet Baba’ca 15 yıldır niyetlenilen ve taşı gediğine koyarcasına oluşturulan ‘stratejik atılım paketi’ içinde tüm prensipler ve çözümler yer almışken, son 8 yıldır gündemden düşen planlı gelişme süreci sonucu, turizm içine düştüğü girdaplarda her geçen yıl daha da büyük sorular içinde çırpınıyor. Planlı gelişmeye dayalı olan yenilikçi oyunun kuralları devreye alınamadığı için ağırlaşan ve duran çarklar, artık Ulusal sorun niteliğindedir.

TURİZMDE YENİ DÜZEN ACİLEN ÇALIŞMALIDIR!

Devlet politikası olarak içine girilen AB Uyum sürecinin yenilikçi prensiplerine oturan ve bu geçişe çok ihtiyacı olan turizm, eski bakış açısı ve köhnemiş yönetim alışkanlıklarından kurtulamayarak bu duruma düşülmüştür. Devlet yönetimi açısından durum budur ve alt sektörlerdeki işbirliği esaslarıyla kurulması gereken ‘paylaşımcı ve dayanışmacı’ yeni ortaklık düzeni oluşmadıkça, turizme kimse liderlik yapamaz ve patronluk da taslayamaz.

Son yıllarda içine düşülen karmaşa ortamında, herkesin turizmin yanında olmasına rağmen ayrı telden çalması ve eşgüdüm yerine gelişmeleri kendine yontmaya gayret etmesi sonucunda, geleneksel ortaoyunları sergilenmiştir. Oysa gereken, sadece ana prensiplerle yola çıkılarak yeniden tariflenen oyunun kuralları ile,  verimli turizm endüstrisi koşullarına birlikte erişilip, turizm pastasının düzenli üretimi ve paylaşımı ortamıdır.

Son yıllarda her yönüyle irdelediğimiz bu değişim ihtiyacı, içine girilen Genel Seçim ortamında bir yıl daha kaybetmektedir. Zira inisiyatifi ele alamayan Kamu ve Özel kesim Ortakları, halen Devlet Stratejisini masaya yatırarak işlerliğini sağlayacak bir atılıma girememiştir. Öte yandan, tüm Anadolu beldelerinin özlem duyduğu “sağlıklı turizm gelişme ortamı” için, herkesin sağlam zeminlerde açılım modelleri aradığı görülmektedir.

Bu bakımdan; Devletin yasal stratejisinin ne zaman ve nasıl devreye alınabileceği hala belirsiz kaldığından, tek çare olarak “yerel sivil toplum inisiyatifi tarafından” geçici çözümlere gidilmesinde büyük yarar vardır. Bu kapsamda, Devlet Stratejisinde öngörülmüş olan TURİZM KONSEYLERİ Modelinin başlatılması, herkesin çıkarınadır. Türkiye’de turizm yapılacaksa, her beldede kurulması gerekli olan konseyler hemen kurulmalıdır.

SONUÇ: TURİZMDE SİVİL TOPLUM ATILIMI HAREKETE GEÇMELİDİR

Önceki makalemizde daha geniş bir açıdan çizdiğimiz tabloda, tüm dünyada önem kazanan turizmde komşu Yunanistan’ın girişimlerinden örneklerle, çok başarılı atılımlar sergilediğinin altını çizmiştik. Aşağıda Türk ve Yunan turizminin “stratejik planlama” çabalarını karşılaştıran basit bir karşılaştırmayı görüşlere sunuyoruz. Özet olarak; 15 yıldır yol alamayan Türkiye karşısında, 10 yıldır ataklarla sonuç alan Yunanistan gerçeği vardır.

Ulusal açıdan, turizmin başkenti sıfatıyla 15 yıldır ulusal çapta öncülük yaparak yerel turizmi yönetemeyen ve her yıl daha fazla sorularla karşılaşan Antalya, 2010 Kültür Başkenti vesilesiyle Konseyini kuramamış İstanbul, vardır. Ayrıca, 3 yıldır Valilikçe kurulan yerel konseyi çalıştıramayan Muğla ve geçen yıl Valiliğin yerel konsey teklifini aktive edememiş olan İzmir gibi somut gerçekler yaşanmıştır. Daha fazla vakit kaybına gerek yoktur.

Tüm yerel paydaşları kapsayan ve yepyeni bir çağdaş dernek statüsünde kurulacak yerel TEK’ler (Turizm Endüstrisi Konseyleri) sayesinde, her beldenin turizminin sağlıklı yönetilebilmesi için çağdaş sivil toplum işbirliğinin aktive edilmesini engelleyici hiçbir neden yoktur. Ulusal Stratejide kurgulanan bu örgütlenme modeli ise, Resmi Stratejinin (üç zaman içinde) devreye girmesiyle birlikte gerçek bütünleşmeye kavuşabilir.

Turizmin çok geniş hareket alanı ve karmaşık tarzdaki özgür yapısı nedeniyle, bilinen klasik tarzda bir patronluk yönetimine uyum sağlayamaması gerçeği, son yıllarda dünyada teorik olarak devreye giren DMO Modelini üretmiştir. Fakat UNWTO desteklerine rağmen, diğer ülkelerde de kolayca benimsenerek uygulama alanına kavuşamayan bu yaklaşımda, son yıllarda Avusturalya Eyaletlerinde uygulanması ile pratiğe geçiliyor.

Bu bakımdan, turizmin çözülemeyen yönetim bilmeceleri dönemi artık kapanmaktadır. Şimdi DMO ilacının tüm dünyada benimsenerek hızla uygulamaya geçilmesi ile turizmde yenilikçi bir makro-ekonomik randıman dönemi başlamaktadır. Bugüne kadar kıyılara sıkışarak üçbuçuk destinasyon gelişmesiyle palazlanan Türk Turizmi, Anadolu değerlerini sağlıklı modellerle devreye sokarak, turizmde gerçek atılımlara geçilebilecektir.

Yayın Tarihi
31.07.2015
Bu makale 472 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!