Türk veya Kürt ırkı-milleti yalanı artık bitmeli

ABD Başkanı Bill Clinton ile İngiltere Başbakanı Tony Blair tarafından 26 Haziran 2000 tarihinde, ‘Tüm çağların en özel günü’ ifadesi ile dünyaya ilan edilmiş bulunan, İnsan Genom Projesi”nin ilk ayağında elde edilen veriler, DNA bilgisinin %99'undan fazlasının tüm insanlar için ortak olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. Yapılan bu tespit; bir tane bile “Irk geni” bulunamaması; insanları ırklara ayırmanın imkansız olması demek oluyordu. ‘Irk geni’ bulunmaması demek, hiç kimsenin, -Ben Türk’üm veya -Ben Kürt’üm (vb…) demek lüksü(!) bulunmuyor; böyle bir iddianın koca bir yalan olması demek oluyor.

İnsanı saf ırk yapacak veya alt türlere ayırmaya yarayacak ‘Irk geni’ bulunamayınca, 2002 yılında ölen Harvard Üniversitesi Öğretim Üyelerinden ünlü evrimbilimci Stephan Joy Gould; “İnsanların eşitliği tarihi bir tesadüftür, yarın kahvaltıdan önce onu beş kez tekrarlayın..” diyordu ama, “Gerçek bilim” ve “Gerçek bilimadamı” buna, “Yaradılış” diyor. Bir başka deyişle, yeryüzündeki insan çeşitliliği aynı hamurdan; Adem aleyhisselamın genetik havuzundan geliyor.

***

İnkar eden Harami olur..Üretilmiş millet sorunu var” başlıklı, 21.10.2010 tarihli yazımda; “Bugünlerde Türkiye’yi parçalamak için ‘Kürt milleti oluşturulması’ örneği gibi, 19’ncu yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için, Yunan, Bulgar ‘millet/devlet’ üretilmesi gibi, ‘Ermeni millet/devleti’ de üretilmiş bulunuyor…” diyordum(1). İşte, “Türk ırkı/milleti de” bunlara benzer şekilde, ‘Sahte Tarihi YazıcısıFundemantalist Batılı Beyaz Adam tarafından icad edilip kendisine tarih de yazılmış bulunuyor. Ünlü Türkçümüz Altemur Kılıç’ın; 16.06.2010 tarihli, “Kırgızistan’dan bir ses” başlıklı yazısına konuk olan, gazeteci Nuyan Yiğit’in oğlu ve Atatürk’ün silah arkadaşı Süreyya Yiğit’in torunu olup Kırgızistan’da bir Türk Profesörü araştırmacısı olarak görev yapan Dr. Süreyya Yiğit’in, aşağıdaki açıklamaları; “Kırık kimliklere” ne olup olmadıklarını öğretiyor: “Dr. Yiğit bir tarih turu yapıyor: ‘Diyelim ki 2010’da değil de yüz elli yıl öncesine gitsek. Takvim de yıllardan 1860’i gösterse, bu tarihte İsmail Gaspırali daha henüz dokuz yaşındadır. Ve bu topraklarda yaşayanlara çok masum bir soru sorsak, mesela ‘Kimsin?’ desek alacağımız cevap ne Kırgız ne de Özbek olacaktır. Niye? Çünkü, Kırgız ve Özbek yapay kavramları daha icat edilmemişti de ondan. Bu tarihlerde alacağımız cevap olsa olsa ‘Ben Müslümanım…’ olacaktır”. Hiç bir kimse Oş’ta yani Babür’ün şehrinde kendisine “Ben Kırgızım” demezdi yüz elli yıl önce! Hatta yüz elli değil, yüz yıl önce 1910’da bile kimse kendisini Kazak veya Kırgız olarak tanıtmıyordu…” deniliyordu(2).

Yapılan bu açıklamadaki, “Ben Müslümanım…Hiç bir kimse..‘Ben Kırgızım’ demezdi” ifadeleri; “Kürt” denilenler gibi, kendilerini “Türk” olarak tanımlayan kişilere de “Kim-ne olduklarını” hatırlatır nitelikte oluyor. Bu noktada şu: Kaşgarlı Mahmud’un “Divanü lügat el-Türk” isimli eserine atfen ileri sürülen; “Türk: Nuh’un oğlu Yafes’in oğlunun adıdır. Ona bu adı Tanrı vermiştir.” şeklindeki “Kur’an’a yapılan SALDIRIYA” ise değinmiyorum(3). -Ben Müslümanım diyen bir kişinin kimliğinin sadece “Müslüman” olması gerektiği zaten, Kur’an bildirisi oluyor.

‘Dini/İslam’ nitelikli ‘millet’ kavramından, ‘ırksal’ ya da ‘etnik’ millet kavramına geçiş için ise; “24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından itibaren oluyor, ‘dinî’ nitelikli ‘millet’ kavramı artık kullanılmaz…’ırksal’ ya da ‘etnik millet’ kavramı ile tanışırız.” deniliyor(4). Tanzimat sonrası başlatılıp da Cumhuriyet dönemi başlarında hafızası tamamen silinen topluma; -Siz Ortaasya’dan geliyorsunuz; atalarınız Sümerlerdir deniliyor, Ortaasya’dan göç okları hurafesi; Romur Romulus kökenli Kurt’dan doğma Türk din/bilimdışılığı insanımızın zihni yapısına yerleştiriliyor; ülkemizde Sümer/bank ismi de zaten tanımlaNdığımız Sümer ata köken üzerinden konuluyordu. Oysa, 19’uncu yüzyılın başı olan 1800’li yılların başında, bırakın Kürt ırkından olma palavrasını, kimsenin “Türk olmak” gibi bir derdi(!) bulunmuyordu. İnsanlık için Sahte Tarihsel Kültürel Model’in üretildiği 19’uncu yüzyılda; tıpkı bir coğrafyanın adı olan Sümer isminden Sümerler icad edilmesi benzeri; “aynı coğrafyada” yaşayan insanlardan “ırk/millet” üretimi (ulusculuk) başlatılıyor; Yunanlılar, Bulgarlar, Ermeniler, Türkler, Kürtler (vb.) ‘türetilmiş ırklar/milletler” olarak doğu(rtulu)yor; kimliği kırılan Müslüman da Osmanlı’yı yolcu ediliyordu!

***

Osmanlının, “Müslüman” olan “kimliğinin kırılmasına” katkı koyan Jön/Türkler’in ellerinden, geçmişte kendilerine ‘yüklenilen’ Türk kimliği 2000’li yıllarla geri alınıyor; -Ne Mutlu Türküm sahte kimliği artık OUT yapılırken; sahneye bu defa bir başka sahte kimlik; Jön Kürt modası sürülüyor, mankenleri de askerimize taş atanlar oluyor.

Dün, Bugün olarak yaşanıyor, yaşatılıyor…

Bakın ne diyordu Mehmet Akif:

“Yetişir şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

İşte Fas işte Tunus işte Cezayir gitti!

İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.”

Tarihten ‘ibret alınsaydı’ bu tekerrür eder miydi!.

Etmezdi, etmediği de zaten görülüyor.

Yaşanılanın yeninden yaşanılmaması için, “Türk” denilenler ile “Kürt” denilenler arasında da sahte kimlik’lerin çöplüğü atılıp, yeniden “Gerçek kimliğin” tesisi;

-Biz Müslümanız kimliğinin tekrar asıl kimlik olması gerekiyor.

http://www.ahmeymusaoglu.org

Yayın Tarihi
26.10.2014
Bu makale 4132 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!