BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Üç şeyin geri dönüşü yoktur...

 

Siyaset kurumu; toplumun sorunlarını çözümlemek için yönetme planları hazırlar, uygular, huzur ve refahı sağlar. Bu, milletlerin ve devletlerin hayatında kesintisiz bir süreçtir. İnançsız toplum tarihte olmadı, bugün de yok, yarın da olmayacak, Her insan bir şeye inanır ya da inanmaz... İnanamamak da bir inanç sistemi... Bu sistemler toplu olarak "din" ifadesinde bütünleşir. Din ve diyanet toplumun sosyal idari sisteminin dışında kalır.

İnanç sistemlerini toplumun yönetim biçimi haline getirirseniz, çatışmalar kaçınılmaz olur. Devletlerin temel ilkesi, toplumun din kurallarla yönetmek değildir; devlet yönetimi ile din ayrı tutulur. Bu, uygar toplumların uyguladıkları sistemdir. Uygarlaşmak için bu şarttır.
Devlet idaresinde dini merkeze koyarsanız, toplumda çatışma bitmez, 1500 seneden beri İslam'a inanan toplumlarda bitmediği gibi...
Bunun farkına varmak gerek...
***
Bırakalım kimin neye inandığına ya da inanmadığına...
İster Allah'a, ister Budaya inansın, onun iç dünyası...
Topluma faydalı iş yapabiliyor mu, kendine yatarlı olabiliyor mu?...
Devlet idaresinde bu optimum şartlar önemlidir. Aşırılık ve ayırımcılıktan yana tavır alınırsa kan akar... Kaldı ki bireyin inancı, dini olur; devletlerin değil, kurumların değil...
Bir siyasi partinin dini olmaz, varmış gibi yapılan ifadelerin ayırımcı aşırıcıların oyununa gelmek demektir, böyle durumlarda insanların politik hayatları söner... Devleti yönetmeye talip siyasi örgütlerin din ve diyanet konusunda çok hassas olmaları gerekir ve devlet idari yapısının dışında tutmaları şarttır.
***
İnanç sistemleri üzerinden yeni çatışma alanları açmak toplumda var olan gerilimi daha da arttırır... İnanç derecelemesini belirleyen ne bir 'inanç ölçer' ne de 'din ölçer', ne de 'ahlak ölçer' alet icat edildi... Eğer bir gün, olur ya, "ahlak ölçer alet" icat edilirse, önce Türkiye'deki politikacıların ahlak testinden geçmeleri çok isabetli olur...
Onun için birey olarak kimin neye, nasıl ve hangi derecede inandığını tayin etme hakkı kimsede değildir. Amacını aşan bir ifade daha doğrusu, yanlış bir ifade, ele alınarak kasten çarpıtılarak gündemde tutulması, fitne-fesat kaynaklarının ne denli saldırıya hazır olduklarını gösterir. Fitne-fesatlığı meslek edinmişlerin eline, bir siyaset kurumunun temsilcileri "koz" vermemelidir.
***
Üç şeyin geri dönüşü olmaz; atılan taşın; çekilen okun; ağızda çıkan sözün...
Bu nedenle ağızdan çıkan söz, bireyin ve dolayısıyla mensubu olduğu kuruma zarar verir. "Kem söz sahibine aittir" denildiğinde bile, bir geçiştirme iyimserliği anlatılmak istenir. Birilerinin söylediğini nakletmek de insanı bazen bağlayabilir...
Birey söylediğinin hakimi değilse, mahkumiyet kararını kendisi vermiş olur..

Yayın Tarihi
09.07.2015
Bu makale 2295 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!