Uğursuz 20(13) gidiyor

   On üçün uğursuzluğunu neredeyse bilmeyenimiz yok gibidir. Kökünün ta İskandinav topraklarına dek gittiğini ve Mısır Mitolojisine dayandığı söylenir. Gerçekten 2013 çok berbat geçti.  13 uğursuzluğunu açarsak eğer;  şöyle ki: 13 asal sayıdır. 12 sayısı, bire, ikiye, üçe, dörde, altıya ve on ikiye bölünürken, özellikle paranın olmadığı dönemlerde 13 parçalık bir malı pay etmek her daim sorunlara ve kanlı çatışmalara yol açmıştır.
 13 sayısı “İsa ve 12 havari” yüzünden uğursuz sayılırdı. Tabi Katolik inancının büyük bölümü kendinden daha önceki dinlerden izler taşıdığı için bu sayının uğursuzluğunu görmek de elbette ki mümkün. Sözgelimi Hamurabi Kanunlarında da 13. madde yoktur. Özellikle Batı ve Hıristiyan dünyasında adı çok geçen uğursuz 13 ile ilgili öteki gerçekler şunlardır: Uçaklarda 13 numaralı koltuk yoktur. ABD’deki apartmanlarda 13. kat olmaz, ayrıca İstanbul’un fethinin tarihi olan 1453 basamak rakamlarının toplamı tam 13’ü vermektedir. Onun için Hıristiyanlarca Osmanlı İmparatorluğunun Bizans’ı yıkması uğursuz olarak sayılmaktadır. Keşke ülkemiz 2013 takvimini atlayabilseydi! Neyse, önümüze bakacağız artık, yani 2014’e. Bir de yerel seçimlerle umarım bir parça soluklanacak, rahatlayacağız.

  Çok şükür 2013 gidiyor.
 “Yılbaşı filan tanımam” diyerek erkenden yatanlardanım, diğer günlerden farklı değildir çünkü. Sadece bir yılın başlangıcını ifade eden zamandır benim için, milattır kısacası. Çoğunluk aylar öncesinden planlar yapar nerede kutlayacağına dair.
Paralarının hesabını tutmayan bazıları da çok yıldızlı otel salonlarında sınıflı dansözlerle beraber masalar üstünde kıvırtarak, akortsuz sesleriyle assolistlere eşlik ederek, vatan gidişatı şerefine viski kadehlerini havada tokuşturarak, servetlerinin neredeyse üçte birini gözyaşlarıyla yıkanan şehit ailelerine değil de, o geceye yatırırlar maalesef! Eh işletmeciler de kel tavuğu esirgemeyerek, yüzlerce masumun canını alan havai fişekleri fırlatırlar ardı ardına ve ateş rengine boyarlar sonsuzluğu!
Orta hallilerse kargaşayı, ekonomiyi unutmak istercesine salaş mekânlarda uvertürlerle ucuz şarapları yudumlayıp oturdukları yerden;”Ne olacak bu ülkenin hali?” demekle yetinirler, saat yirmi dörde az kala geri sayım başlar, ağızlar kulakta herkes birbirlerini kucaklar, ışıklar söner, çığlıklarla bol salyalar akıtılarak öpücükler dağıtılır sağa sola her şey sütlimanmışçasına hem de!
Alkol sınırını aşanlar arabalarıyla sokaktaki trafiğe takılırlarken, evlerinin yolunu bulamayan ayyaşlarsa dolanıp dururlar karanlıklarda ve kazan gibi kafalarla ocak ayı karşılanır işte. Ertesi gün boş çuvalmışçasına dökülürler.
Evlerinde mısır patlatarak, kestane çizerek, tombala oynayarak pijamalarıyla mütevazıca televizyon seyredenlerse, Amerika’daki refah karelerine bakıp ayaklarını kanepelerden daha aşağılara uzatarak (!)gerinirler, onlar için sorun yoktur, her gece her gün tıpkısının aynıdır. Ne cepleri yanar, ne kafaları şişer ne ayakkabıları sıkar, velhasıl öylesine geçiştirilen işkencesiz gece ne güzeldir değil mi ya!    
Geleyim çam devirmeye:
 “Baltalar elimizde, uzun ip belimizde, biz gideriz ormana hep ormana, yaşlı kütük seçeriz, karşılıklı geçeriz, testereyle biçeriz” diye başlayan eğitici okul şarkısı bunca zaman geçmesine karşın, hiç çıkmadı aklımdan. Günümüzde eline baltayı alan ormanın yolunu tutuyor. İçim acıyor, her daim olduğu gibi bu yılbaşı da kendini bilmezler, genç yaşlı seçmeden vuracaklar çamların gövdesine ve sonumuzu hazırlayacaklar böylelikle. “Yaş kesen, baş keser” atasözü elbette ki boşa söylenmemiş, gerçi yapayları çıktı ama onlar da cep yakıyor.
        Oysaki çam, fidanlıklarda tohumundan yetiştirilir, kozalakları içindeki tohumlar önce ılık suda bırakılıp yumuşatılır, baharda toprağa ekilir. Tohum üç-dört haftada filizlenir ancak. Filiz, iyice kök salıp boy atınca asıl dikileceği yere aktarılır. Görüyorsunuz ya ne kadar zahmetli, daha bir sürü işlemden geçiyor, kısaca yazıyorum. Çamın sağlık bakımından yadsınamaz biçimde yararı var. Reçine kokusunun havayı temizleme, kurtçukları, böcekleri uzaklaştırma özelliği bulunuyor. Öte yandan çamın yaprağından, reçinesinden, tohumundan hekimlikte eskiden birçok ilâçlar yapılıyormuş. Havayı temizlediğinden özellikle sanatoryumlar çam ormanları arasındadır. Fazla su istemiyor zavallım, o, toprak altındakiyle bile yetiniyor. Şimdi de sakın ziraatçılığa-tarıma soyunduğumu sanmayın. Bunları neden yazdım, bilinçsizler yılbaşı zevki uğruna çam devirmeye niyetlenecekler, kaygılanıyorum.
         Diyeceğim şudur ki: Biz milletçe bir gecelik zevkleri fevkalade iyi biliriz. Onun içindir ki yüzlerce sahipsiz çocuk ortalıklardadır! Aslında çam kesmek için ormana gidenler sürekli orada kalmalı, yani doğal ortamlarında, ne dersiniz?
          Gelelim hindiye: Yılbaşı sofralarının vazgeçilmez yemeğidir, daha çok eti için beslenen bir kümes hayvanıdır, yumurtası tavuğunki kadar lezzetli olmadığından pek sevilmiyor. Öğrendiğime göre hindinin yetiştirilmesi güçmüş, hele yavruyken pek nazlıymışlar, yağmurda soğukta kalmak ölümlerine neden olurmuş. Tavukları, kuşları, hindileri, ördekleri, kazları derken, bir de o güzelim devekuşlarına göz diktik. Gerçi birbirimizi yemekten onlara gereksinim kalmayacak artık, öyle gözüküyor!
         Fakat belli bir yaştan sonra kümes hayvanları ve deniz ürünleri yemeniz şart diyor uzmanlar. Hadi bakalım, yine de hindi yahnisi tarifi vereyim.
         Malzemeler: Bir palaz hindi, iki yemek kaşığı yağ, altı adet soğan, üç büyük domates, yarım demet maydanoz, iki bardak su, biraz tuz, biraz biber ama yapılışını asla söylemem!
 Merak etmeyin, hindi yemesek de, çam kesmesek de yeni yıla gireceğiz. Hayvan dernekleri sadece cins hayvanları koruyor, gurkları sahiplenmek de bana kalıyor!
 

Yayın Tarihi
31.12.2013
Bu makale 8411 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!