Uy havar havar ve Halepçe!

“Bulutlar adam öldürmesin.” Demişti şair Nazım Hikmet…

Hiroşima’yı derinliğine duyumsatan ağıtsı bir şiirdi:

“Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsin.”

Yıl 1988…

Bahar rüzgârları Halepçe’yi yalayıp geçerken kara gözlü bir çocuk anasına seslendi:

“Daye behna seva te!”

Burnu hızmalı anası gülümsedi:

 “Anne elma kokusu geliyor.” Diyen oğluna.

Kuzey Irak’tı ülke… Halepçe’ydi rüzgârın elma kokusunu sürükleyip getirdiği.

Önce oğlan düştü yere mintanını yırtarak, ağzından köpükler saçılarak. Sonra anasının gülümsemesi dondu yüzünde. Kıvranarak düştüler toprağa.

Tepelerin üzerindeki koyun sürüsünün yanı başındaki çoban düştü… Koyunlar devrildi yan yana… Su arkını temizleyen yaşlı adam, avluda çamaşırları asan kadın düştü. Ne kadar canlı varsa sapır sapır dökülüyordu.

Nasıl da elma kokuyordu her bir yan…

Elma kokusu nasıl öldürürdü insanları? Nasıl Azraillin tırpanına dönüşürdü rüzgâr?

Şair:

“Bulutlar adam öldürmesin.” Demişti... Bulutlar rüzgâra dönüşüp bir kez daha öldüren olmuştu.

Önce 1945 Hiroşima!

Ve onca yılın ardından 1988 yılında Kuzey Irak Kürt Bölgesinde Halepçe!

Samanlıktan son yemleri çıkaran genç adam etrafına baktı. Tek tek düşüyordu canlar. Son bir kez seslendi:

“Sülo!” Sesine yanıt yoktu. Elma kokusu genzini, sonra ciğerlerini kavurdu, olduğu yere kıvranarak düştü. Gözleri kan çanağına dönmüş, ağzından köpükler saçılmaya başlamıştı. Öylece can verdi.

Saatler sonra dünya haber ajansları Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in Kürtlere karşı ölüm gazı kullandığını geçiyordu… Ölenlerin sayısı iki basamaklı sayılardan üç basamaklı sayılara ulaşmış ve sayı giderek artmaya başlamıştı.

Ölüm sayacı 5000 e dayandığında Kürtlere yönelik (jenosit) soykırımın ağır faturası insanlık tarihinin alnına kapkara bir yazıyla çoktan yazılmıştı.

İran-Irak Savaşının hükmünün sürdüğü o tarihte Irak’ın iç bütünlüğüne(!) tehdit olarak algılanan beş bin Kürt yok edilmişti.

Ferman Saddam Hüseyin’indi…

Hani bir kanalizasyon çukurunda saçı sakalı birbirine karışmış, perişan bir halde yakalanmış diktatör Saddam Hüseyin!

Beş bin Iraklı Kürt’ün ölüm emrini veren ve kim bilir daha kaç bin faili meçhul cinayetlerin planlayıcısı olan Saddam kendisini yaratanlar tarafından idam edildi.

Ya geride kalan cellâtlar?
Hala hükümlerini demokrasi kisvesi altında sürdüren diktatör ruhlu katiller?

Yazın bir kenara…

Kan ve gözyaşı dökenler mutlaka ama mutlaka bir gün döktükleri kan ve gözyaşında boğulacaklardır.

Kazanan dünya halklarının onurlu direnişi olacaktır.

Cellâtlar eninden sonunda zulümlerinin bedellerini ödeyeceklerdir.

Halep’çe, barış havarisi kesilen Batılı emperyalistlerin ve onların mazlum halkların içine yerleştirdikleri iğrenç kuklalarının çirkin yüzlerini bir kez daha görüp tanımak adına bir dönüm noktasıdır.

Ne Kürtler ne de tüm dünya halkları bu utanç tarihini unutmayacaktır.

Artık dün uy havar çekenler, zılgıtları acılarına merhem edip saranlar dostlarını da düşmanlarını da çok iyi tanıyorlar. Emeğin ve sınıfsal mücadelenin, halkların kardeşliğinin barışa giden tek yol olduğunun bilincindeler.

İnsanlık onuru savaşın ve sömürünün sonunu mutlaka getirecektir.

Halep’çe şüphesiz ki yürek yaramızdır; kanamaya ve acımaya devam edecektir…

Yayın Tarihi
19.03.2015
Bu makale 307 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!