Ortaokuldaydım...
İstanbul'da okuyan ablam tatillerde eve her gelişinde, adımıza imzaladığı poz poz fotoğraflarını getirirdi.
Bir akrabası sınıf arkadaşlarıymış. Tüm okuldakiler liste yapıp eline tutuşturur, kendilerine, akrabalarına, arkadaşlarına imzalı fotoğraf isterlermiş.
"Nezihi'ye sevgilerle... Tarık Akan" yazardı o fotoğraflarda!
***
Siyah-beyaz o fotoğraflardaki güzel gülüşüne, özenle şekillendirilmiş uzun saçlarına, renkli olduğu belli olan gözlerine hayranlıkla bakar, -Ortaokul çağında da olsa, bir erkek kıskançlığıyla- "Yakışıklı değil, güzel!" diye söylenirdim...
Daha "kadınsı" bu sıfat sanki iyi bir şeymiş gibi, biraz rahatlatırdı beni.
Filmlerini kaçırmadan izlerdim...
Onun baktığı gibi bakmaya, giyindiği gibi giyinmeye, yürüdüğü gibi yürümeye çalışırdım.
Yıllar geçtikçe fotoğrafları renklenmeye, filmleri değişmeye başladı...
Baraj, Nehir, Maden, Kanal... Üniversite yıllarımda sinemada üst üste en az beş defa izlediğim; Sürü...
Anladım ki, fotoğrafları gibi ülkesi de renklensin istiyordu!
İşçisi, köylüsü, madencisi ezilmesin, ilkel şartlarda yaşamasın, bilinçlensin, ilerlesin, kazansın istiyordu.
Haklı çıkmıştım!
Salon filmlerinin “yakışıklı” jönü, “güzel insan” olmuştu!
***
İzin vermediler...
İşçisi, köylüsü, madencisi bilinçlenemedi, Türkiye renklenemedi...
Aksine, bir ara renklenecek gibi olmuşken, tekrar siyah beyaza döndü.
“Yakışıklı değil güzel” insanlar gittikçe, iyice kararıyor!
***
O “yakışıklı değil güzel insanlar” öldüklerinde, arkalarından kara giysili, kara vicdanlı topluluklar ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ diye bağırmazlar. Hakaretler yağdırırlar.
Sevenleri ise onları sessiz bir saygıyla, kırmızı karanfillerle, alkışlarla uğurlarlar.
Güzel insanlar, çoktan girmiş oldukları gönüllerdeki anıt mezarlarda yatarlar!
***
Biraz daha kalabilmeni çok isterdim...
Ama mademki kalamadın, bu dünyadan güle güle git “yakışıklı değil güzel” insan.
Uzun zaman önce yerleştiğin gönlümden hiç gitmeyeceksin.
Yıllarca gönderdiğin fotoğraflarında sen bana yazmıştın...
Şimdi ben senin için yazıyorum...
“Tarık Akan’a sevgilerimle...