Yaratıcısı insan, kullandığı lisan.
Yazılarımda kurgu burgu bulunmaz, hormonlanmaz.
Gerçekler köyümün diliyle anlatılır.
Korkanlardan olmadım, siz de olmayın.
Attığım taş, yarmaz baş. Sade uyarı.
Okuyacağınız yazı bunlardan.
Say, çalışma, emek. Köycede sürülecek, tarlada ilk
başlanılacak yer, say.
Say-ın başındayım, ekmeye başlıyorum.
Aç ağzını da göster dilini, işleyelim kilimi.
Dil bir organ, görevi çok, kemiksiz.
Tarihi bilmecede, “Altı mermer, üstü mermer,
içinde bir dilber oynar.”
Dil sözcükler ile anlaşma biçimi. Bir deyimde
“Söz gümüşse, sükut(yerine göre susmak) altın.”
Nedendir bilinmez, çokları gümüşü seçer. Gümüş,
altın benim olsun diyenlerde çıkar.
Dili uzun veya suskun istenmez.
“Ağzı var, dili yok” bir övgü mü?
Dil, kes böl parçala anlamında bir fiil.
Gelin Osmanlıcayı bu fiile uyduralım.
Yapı taşı Arapça, Farsça Türkçe arada helik.
Osmanlıca bir ulus dili değil. Osmanlı da,
Zaten ulusal değil,Arapça, farsça sarayda makam bulmuş,
halktan kopmuş. Türkçe uyutulmuş. Anadolu köylüsü
aslına sadık kalmış,Türkçeyi korumuş.
Osmanlının zilleti mi, illeti mi köylüyü okutmamış.
Okuryazar oranı yüzde 7 dersen, onlarda kent,
kasabalarda köylerde yüzde bir, kadınlarda da yüzde yarım.
İyi ki böyle olmuş. Türkçe yaşamış.
Sarayda yozlaşma sürmüş. Kırda, adı unutulmazlar yetişmiş.
Üçünü beşini konuk edelim. Yunus, Hacı Bektaş Veli,
Kaygusuz, Pir Sultan, Köroğlu, Dadaloğlu, Karacaoğlan.
Anadolu insanı Osmanlıdan önce bunları bilir.
Bilmediğini bilmeyen yasaklı saraylıya!
Yazı akşamdan sabaha değişmedi. Günler,aylar,mevsimler
yetmedi. Tartışması yüzyılı aştı.
Görmez, bilmez, aklını kasaya takan, bohçaya takan.
Cumhuriyeti korumak beklenmez.
Ben doğmuşum, yazı değişmiş. Birisi bu çocuk okumayı,
yazmayı tez öğrensin istemiş.
Ağlamışım eşikte, mama bulmuş beşikte.
Doğum tarihim mi? 01.02.1928?
1930’lu yıllar kent, kasabalarda her yan, her han okul.
Yeni Türk harfleri öğretiliyor,öğreniliyor.
İşte, herkesin anladığı yeni bu.
Köyler mi ona da reçete yazılıyor? Mehmetçik
asker, kışlalar okul.
Birkaç hafta içinde binlerce köy genci okuma yazma öğreniyor.
Buna bir ad kondu, Aliler okulu.
600 yıl, birkaç yıla sığdı, okur yazar, oranı ona katlandı.
Eski yıllarda okula gidenler çoğunlukla okurda yazamazdı,
yazardı okuyamazdı.
“Okur yazar” olmak, o zamandan kalma.
Ali okulunda okuyan Ali’ye sordum…
-Sen ne dersin, Osmanlıcaya?
-Öğretmenim Osman’ı tanırım, ca bilirim.Osmanlıca nedir ki?
Cağ sözcüğün köycede söylenişi Ca. Cağ çuvaldan küçük, keseden
büyük bir kap. İçine bulgur,nohut,fasulya katılır.
Etkililer, yetkililer yalanda, Kırk Yalan Abdi,Talanda harun oldular.
Heybe mi,torba mı yasa dediler, taşınır taşınmazı içine kattılar.
Sanki, eskilerde hakkı kararla kesilen topu.