Yaz dedi yazmam mı?

Bir sabah yürüyüşünde portakal çiçeklerinin kokusunu içime çekerken karşılaştık komşumla.

“Hah iyi ki size rast geldim hocam. Bir çay içimlik zamanınız var mı?”Diye sordu.

Ne demek memnuniyetle diyerek koltuğuna girdim yaşlı komşumun. Yol üstünden simitlerimizi alıp, Anafartalar caddesinin kenar pastanelerinden birine oturup çaylarımızı ısmarladık.

Uzun süre hastalıkla boğuşan komşum, yağmur sonrası yüzünü gösteren sıcak Nisan güneşine dayanamayıp sokağa atmış kendisini. Her karşılaştığımızda:

“Var mı bir haber bizlerden?”Diye sormuştu.

Bizler dediği; ununu eleyip, eleğini duvara asan emeklilerdi kast ettiği. Hani zam var mı uçuk kaçık emekli maaşına sorusuydu her daim dillendirdiği.

Çaylarımızı yudumlarken:

“Yav hadi 8 Haziran da bizimkiler yeni bir hükümet kurdular diyelim. Peki, sonrası ne olacak. Bunca sözü edilen yanlışların, kaptı kaçtıların hesabını sorabilecekler mi yoksa her kes yoluna gitsin mi denilecek?” Diye pat diye sordu.

Çok önceleri yazdığım “Akvaryumların çöpçü balıkları” Yazımı da okuduğunda sorgulamış;

“Doğrudur. Sağ cenah her zaman tozunu dumanına katıyor ülkenin, soldan gelenler hükümet olduktan sonra tıpkı akvaryumun çöpçü balıkları misali ülkeyi çerden çöpten, yanlıştan, eğriden ayıklayarak çaba gösteriyorlar. Yol, köprü yapayım derken kirini pasını temizleyip sonra hadi babam iktidar sağın eline geçtiğinde de ne yaptı bunlar, yol mu yaptılar, köprü mü yaptılar teranesiyle suçlanıyorlar.” Demişti.

Şimdi de:

“Yapanın yanına yaptığı kâr mı kalacak? Bunca acılar üzerine bir bardak serin su mu içilecek?”Sorusunu soruyordu.

O anlattı ben dinledim.

O’na dedim ki:

—Eğer suç ve yanlışın muhasebesi yapılmazsa, yapanlar hakkında yasal yaptırımlara başvurulmazsa aklı eğriden ve suçtan yana olanlara yol açılmış olur. Nasılsa gün gelir yırtarım suçumdan, günahımdan diyerek cesaretlenirler.”

Yaşlı komşum uzanıp sımsıkı elimden tuttu ve yorgun gözlerini gözlerimin içine adeta mıhlayarak:

“Ya ilahi adalet?” Diye sordu.

Gülümsedim.

—Bu dünyanın suçunu bu dünyadaki sorumlular sormazsa onlar da sorulacakların vebalini üstlenirler. Dedim.

Çaylarımızı yudumlarken ikimiz de sessizce kala kaldık bir süre.

İkimizin de içinden geçenler ortaktı.

Hesap sormayanlara da sorulmayanlara da hakkımız helal değildi.

İki elimizi bu dünyanın suçunu öteki dünyaya ilahi adalet var diye havale etmenin hafifliğini yaşayacakların yakasından çekmeyecektik.

“Yaz bunları hocam!” Dedi komşum.

“Bunları da yazmayacağım neyi yazacağım?” Dedim.

Kalktık ve yükselen güneşin bahar aydınlığında sabah yürüyüşümüze devam ettik.

 

Yayın Tarihi
15.04.2015
Bu makale 262 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!