Yaz müjdecileri

Bizim buralarda iğde ağaçları, leylaklar çoktan çiçek açtı. Mest eden kokuları kentin tozuna dumanına inat her yana yayıldı. Oysa doğup büyüdüğüm kentte iğde ağaçları takvimler Haziran’ı göstermeden çiçeğe durmaz.

 

İğde ağacı demeyin… İki türlüdür ağacı. Yumuşak dalları arasında serpilmiş dikenlerinin arasında uç veren tomurcukları kimi zaman kuş iğdesidir. Kimi zaman da hurma büyüklüğüne erişen kadife giyinmiş bildiğimiz iğde.

Çocukluğumuzda erginleşmesine sabır göstermediğimiz henüz kâl iğdeleri iki taş arasına kondurulmuş tenekeler üzerinde pişirirdik. Öyle olsa da boğazlarımızı alır, öksürük nöbetleri geçirirdik.

Bazen kavga edip de yüzümüz gözümüz çizildiğinde iğde ağacı yalanına sığınırdık:

—Derenin iğde ağaçlarının arasından geçerken oldu.

Yer miydi yemez miydi bilinmez ama ses etmezdi büyüklerimiz. Ancak bir gölge olup peşimize takılacaklarına akıl etmezdik.

Zehra büyük annemiz, anacığımın anneannesiydi. Bilge bir kadındı. Toprak damlı tek gözlü evine taşırken bizi, afacanlığımızı bir kenara bırakmamızı öğütlerdi annemiz. Çünkü yanlışımızı büyük anne, annemizin eğitimindeki eksikliğine mal edebilirdi.

Siirtli komşuların evlerinin önündeki faytonları seyrederdik Zehra annenin küçük ve dar penceresinden. O zaman küçük kentimizin tek taşıtı çifte atın çektiği faytonlardı. Ama asıl etkili görüntü evin arkasına sırtını dayamış ve kocaman bir ağaca dönüşmüş leylak ağacıydı. Akşam olup veda zamanı geldiğinde küçük bir leylak dalı tutuştururdu elimize:

“Babanıza verin. O çok sever leylak kokusunu.” Derdi.

Leylak ağaçları çiçek açtığında Zehra büyük anne gelir aklıma. Az konuşan ama on parmağında on marifeti olan yaşlı bir kadın.

O da çoktan gelip geçti yalan dediğimiz dünyadan. Ama her bahar sonu açan kokusu kaldı anılarımızda leylak olup kokan. Memlekete gidip geldiğimde ve ziyaret ettiğim akrabalarda Zehra annenin fotoğrafı var mı diye çok araştırdım. Su fotoğrafı bile yoktu. Ama bir gün ona tıpa tıp benzeyen bir kadın yansıdı haberlere. Oğlunu maden ocağı göçüğünde kaybetmiş:

“Benim oğlum yüzme de bilmezdi. Şimdi ne yapıyordur o suyun içinde?” Diyen kadındı.

Yaz kapıda…

Geliyorum diyen kokusuyla iğde ağaçları, leylaklar sarı ve mor gelinliklerine bürüneli günler oldu. Onlar benim yaz müjdecilerim.

Ya sizin müjdecileriniz?

Yayın Tarihi
25.05.2015
Bu makale 225 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!