Yemen?e müdahalenin düşündürdükleri

Dünyada biraz olsun durulan gerilimler fırtına öncesi sessizliğin habercisi gibiydi.

 

Geçtiğimiz günlerde Müslüman kökenli Amerika Devlet Başkanı Obama ansızın Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Suudi kralın ölümünden aylar sonra yapılan bu ziyaret akıllara:

 

“Bayram değil seyran değil eniştem niye beni öptü.” Sözünü getirdi.

 

Çok geçmeden ülkemizin üst yönetimi de Suudi Arabistan’ı ziyaret etti.

 

Bu art arda ziyaretler BOP’u (Büyük Ortadoğu Projesi) anımsattı.

 

Birisi BOP’un başkanıydı diğeri eş başkanı…

 

Ve çok geçmeden dünya basınının ilk gündemine Yemen’e, Suudilerin yaptığı hava harekâtı yerleşti.

 

Yemen, Osmanlı’nın sahip olup ta en son kaybettiği ülkedir. Hicaz-Yemen Savaşında Osmanlı’nın koruma altına aldığı kutsal yerler adına asker gönderdiği bu topraklarda ülkemiz sayısız şehit vermişti. Düne kadar Osmanlının tabası olan Yemenliler, İngiliz kışkırtmalarıyla Osmanlı’yı sırtından vurmuştu.

 

Çıkarlar Yemen’deki petrol olunca İngilizler sömürgeci emellerini hayata geçirmek için en acımasız senaryoları bu topraklar için yazmıştı.

 

Hani bizde çok sevilen ve üzen bir türkü vardır ya:

 

“Alo Yemendir/Gülü çemendir/Giden gelmiyor/Acep nedendir.” Türküsü işte o günler için yakılan türkülerden biridir.

 

Halkların özgürlük mücadeleleri süreç içinde sömürge ulusları hürriyetlerine kavuşmasına neden olmuştu. Yemen de özgürlük mücadelesi veren halkları bağrında yaşatan bir ülkeydi. Doğal olarak özgürlük rüzgârlarından Yemen’de nasibini aldı.

 

Yemen bölgesinde sadece petrol değerleri yoktur. Ünlü kahvesi dışarıya ihraç ettiği en önemli ürünlerdendir. O kahve ki tıpkı acılı günlerin Yemen Türküsü gibi türkülerin de konusu olmuştu.

 

Peki, ne oldu da körfez komşusu olan Suudi Arabistan, Yemen’e hava saldırısında bulundu?

 

Yemen’in iç dinamikleri bağımsız ve özgür bir Yemen utkusu özlemi içindeydi. Amerikancı yönetimlerden sıyrılıp bağımsız bir ülke olmak için çana gösteriyordu. İçinde etnik ve inançsal farklılıklar vardı ama ortak payda kendi başına yaşama isteğiydi. Amerika’ya karşı kesin tavırlı İran bağımsız tavrı için daha uygundu ve ilişkilerini İran’la sürdürmeyi uygun buluyordu.

 

Sadece diplomasisi telefon görüşmelerinden öteye geçmeyen Amerika-İran ilişkisinde ise hala buz dağları vardı ve erimesi de olanaksız görünüyordu. İran’ın bölgesindeki tek başınalığı ise her zamanki gibi Amerika’yı rahatsız etmeye devam ediyordu. Ve Yemen-İran dostluğu da bölgedeki stratejik konum için Amerika’yı düşündürüyordu. Bu durum devreye Obama’nın Suudi Arabistan ziyaretine neden oldu.

 

Haftalar sonra bu ziyaretin semeresi görüldü ve Suudiler din kardeşleri Yemen’e hava müdahalesinde bulundu. Yarın bu müdahalenin askeri çıkarmalara dönüşme olasılığı da görülüyor. Çünkü Yemen’i sadece Suudi güçler değil o bölgedeki diğer güçlerin desteği de vurmuştu.

 

Körfez savaşı İran- Irak arasında yıllarca sürmüştü. Türkiye’de bu savaşın sonunda topraklarına mültecilerin yerleşmesine izin vermek zorunda kalmıştı. O yıllarda Türkiye’nin direksiyonunda:

 

“Bir koyup bin almak.”Ütopik düşüncesindeki Özal vardı.

 

Türkiye körfez savaşından hiçbir kazanım sağlamamakla beraber tam tersi Doğu ve Güneydoğu’suna ekonomik ve sosyal yük getiren göç almıştı.

 

Yemen ve Suudiler ile müttefiklerinin arasındaki bu dalaşma petrol fiyatlarında yukarı doğru yükselen bir ivme kazandırdı. Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyen Dolar’ın yükselişi bu müdahaleler sonunda daha etkili olacağı gerçeği de unutulmamalıdır.

 

Mesele şudur…

 

Amerika ve yandaşları kendilerinin iradesi dışında bir gücün dünyanın hiçbir noktasında etkili olmasını istemiyor. İran’ın, Yemen’e verdiği destek bu nedenle Amerika’yı müthiş rahatsız ediyor. Çünkü İran’ın her adımı geri plandaki Rusya’nın ve Çin’in elini kuvvetlendiriyor. Bütün bunlar Amerikancı lojistik konuşlandırmaları derinden sarsıyor.

 

Müdahaleciler bahanelerini İran’ın, Yemen’e desteğiyle gerekçelendirerek Yemen’i kuşatma altına almaya kararlılar.

 

Müslüman’ı Müslüman’a kırdırtma yöntemi bir kez daha devrede.

 

İşid gücünü yaratanlar şimdi de körfezde din kardeşlerini çatışma ortamına sürüklüyorlar.

 

İşid, Suriye’yi ele geçirme planlarından biriydi. Ancak Kuzey Kürdistan’da Kobani direnişinden zaferle çıkan Kürtler bu oyunu boşa çıkarmışlardı. Suriye yönetiminin oyunlara gelmeme sağduyusu da Amerika’ya geri adım attırmıştı.

 

Şimdi bir büyük adımın Körfez ülkelerini çatışma ortamına çekmekle atılmaya çalışılıyor. Gelişmeler İran’ın tavrıyla ya savaşa dönüşecek ya da yine Amerika’nın geri adım atmasıyla… İran’ın yalnız olmadığını Amerika biliyor. Türkiye’nin bu noktadaki tek tavrı barışçı duruşundan vazgeçmemek olmalıdır. Taraflar arasında koyacağı mesafe ve soğukkanlı duruş, yüzyıllık körfez dostluğunun yok olmasını önleyecektir.

 

 

Yayın Tarihi
28.03.2015
Bu makale 256 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!