Insan yapısı, hane kapısı huzur dolmalı;
Çocuğa sevgi, şefkatle bakmalı,
Yaşlıya saygıyla yaklaşmalı,
Yaşam zehir olmasın.
Yanlışlar atılmalı, doğrular yapılmalı,
Hanede insanlar huzur bulmalı.
Zaman akıp giden ırmak,
Zaman esip geçen rüzgar,
Zaman yaş,
Merak, geçmiş değil gelecek.
Ne yazılmış, ne görülmüş, görülecek,
Zaman bir tren...
Ömür, iki istasyon arası,
Binişin ana baba kucağında bir bebek,
Ilk durak.
Inişin dostlar omzunda kara toprak.
Çocukluk, gençlik,
Ömrün varsa, yaşlılık seni bulacak.
Iste o zaman,
Ektiklerin, baktıkların meyveye duracak.
Fani dünya,
Bir varmış, bir yokmuş olacak.
Bir adamın iki oğlu, iki kızı varmış,
Kentin ayrı yerlerine dağılmış,
Kızının biri Ankara'ya taşınmış.
Yaprak dalını, gövde kökünü unutmadı,
Insanlıktan yana durdular,
Yanlışta yarışmadılar,
Ikisi prens, ikisi prenses çıktılar,
Beni sultan bildiler,
Sonra katılan gelinlerim,
Soylu çıktılar.
Günler, haftalar içinde,
Hepsi etrafımda dört döndüler.
Baba olmanın mutluluğunu yaşadım.
Bir gece yarısı,
Ankara'daki kızım da hizmete katıldı.
Dostlar geldiler, gittiler,
Telefon ettiler.
Felaketlerin yapısında vardır,
Sevenler seni bulur, sevmeyenler ayrı durur,
Olaylar insanları ölçüye vurur.
Geldiler çocuklarım, torunlar,
Kapımı hep açık tuttular.
Yeşil yaprak yaşam, güneşin doğuşu zaman,
El eli yıkadı, eller yüzü yıkıyor.
Hizmet veren çocuklarıma, gelen dostlara,
Telefonla arayanlara teşekkür ederim.
Mutlu son,
Malımdan, paramdan değil erdemli çocuklarım,
Şeytan kulağına kurşun, göze gelmesinler.
Fatma teyze nazar için tuz kavurur, kurşun dökerken bir söz söyler...
- Elemtere fiş, kem gözlere şiş.
Taş koruyor sertliğini,
Insanlar tutamıyor mertliğini,
Herkes biçer ektiğini,
Bilmeli ebete gittiğini.