Bir ülkenin idaresinden sorumlu bir
siyasetçi halka şöyle hitap ediyor; mealen; “Her türlü milliyetçilik
ayaklarımızın altındadır.”
Bu ifade son derece ağır, hakaret dolu bir
ifadedir. Türk milletinin onuruna, geçmişine, varoluş ruhuna hakarettir.
Aslında bunu söyleyene değil de, söyletenlere bakmak gerekiyor.
Zira Türk milletini tarihten silmek ve
Anadolu’da boğmak isteyen emperyalizmin doymayan işkembesi, tatmin olmayan
egosu ve onun ortakları olan kadrolar, her dönemde ortaya farklı kimliklerle
çıkmışlardır.
İstiklal
Savaşında
Türk halkı, canı ve kanı pahasına işgalci düşman İngiliz, Yunan ve diğer emperyalist güçlerle savaşırken,
sömürgenlerin uşağı “nifakçılar”
vardı.
Onlar da istismar ettikleri manevi
duyguların, değerlerin sembollerini kullanıyorlardı. Bazen kutsal Kitap, bazen
Hadis, bazen Peygamber, bazen Kur’an bazen de uydurma “sarık”,
ve “cüppe” vardı…
Sarık ve cüppeye
bakılarak onlar “dinin temsilcisi”
gibi sayıldılar. Halk öyle sandı hep… Aslında samimi, mütedeyyin dindarlarla
ilgileri yoktu. Sözde “Müslüman”
sayılan bu hilebazlar, bu
görüntüleriyle milleti kandırıyorlardı. Onlardan kimisi İngiliz, kimisi Yunan, kimisi de Fransız hayranıydı.
Ve onlar işin garibine bakınız ki Müslümanlık adına
konuşuyordu!
**
Şimdilerde de
farklı isimler ama yine emperyalizmin emellerine uygun söylemlerle sahnedeler; “her şeyde Türk kelimesi silinsin”
fetvaları verilmekte… Dün Yunan ordusuna “bunlar Halifenin ordusu, onlar Padişahı
korumaya geliyorlar” mealinde fetva verip Türk halkının düşmana
direnmemesini telkin eden beyanları, yine düşman uçakları ararcılığıyla köylere
atattıranlarla bugün Türklüğü yok etmek,
İslam’ı yozlaştırmak amacıyla iş birliği yapmakta yarışan emperyalizmin
marabaları “zorba ırkçılar” ve “din tüccarları” arasında nasıl bir
fark var ki?
**
Türkiye
cumhuriyetini var eden, Kurtuluş
Savaşının ana ruhu olan, ulus devletin iman ve inanç abidesi Türk
milliyetçiliğini “ayaklarımızın altına aldık” diyen
siyasetçilere ne denilir?
Böyle bir durumda,
bunu söyleyenleri hangi sınıfa dâhil edeceksin ey vatandaş; ey mütedeyyin
Müslüman kardeşim; ey samimi cami cemaati; ey “..dindar, oyum ona..” diyen
samimi dindar vatandaşım; söyle ne diyeceksin?
**
İstiklal Savaşında
düşmanla işbirliği yapan, vatan hainlerini teşhir eden bilim insanlarını “..din düşmanı..” ilan edip suçlamak
hangi vicdanın, izanın eseridir?
Bunu yapanların en
az İngiliz ve Yunan uşağı kişilerin
düzeyine düştüklerini anlamaları için nasıl bir belge gerekir?
Şayet bugün Türkiye
işgal için maddi, manevi ve ideolojik saldırı altındaysa, bu gafleti
gösterenlerin yine AB-D nine himayesine talip olacaklarından şüphe
edilmemelidir.
Neymiş, düşmana
yardım eden vatan hainleri “…ilim
adamları..” imiş!!!
Bunları yaptıkları
hainlikleriyle açıklamak “..din
düşmanlığı..” imiş!!!
Vatanına sahip
çıkan asla din düşmanı değildir; asıl vatan hainleri, din istismarcılarıdır,
dini çıkarları için kullananlardır.
Papa bile Hıristiyan
âlemine son kez hitap ederken, “menfaat
ve mevki için dini kullanmayın”
diyor…
Aynı şeyi İslam’ın Peygamberi de, Yaratıcının
kelamı Kur’an da demiyor mu?
Peki, bu nasıl “dindarlık?”
Bunu yıllardır
yazıyoruz, söylüyoruz, asıl din düşmanı, vatan ve bayrak düşmanı olanlar, dini
çıkar için, ikbal için, mevki için kullanan gafiller, hainlerdir…
Zira hürriyet
olmadan, bayrak olmadan, vatan olmadan din de olmaz…
Bugün biz vatansever milliyetçileri güya “din düşmanı” ile itham edebilirler…
Vatan hainliklerini
gizlemek, yine halkı “din” aracılığıyla
kandırmak isteyen gerçek hainler olduğunu hiç kimse unutmamalıdır…
**
Dini
Yozlaştırmak…
Müslümanlığı
yozlaştırmak için Türk toplumunu kandırarak Arap kültürünü din diye yutturdular bu sahte dinciler... Birinci
Dünya Savaşı sırasında, Arap çöllerinde, Türk askerini katleden Araplar yine
emperyalizmin vaatleriyle, din faktörünü kullandılar… Binlerce Mehmetçiği Kanal bölgesinde, Yemende, Hicazda katlettiler…
Tarihin belli
dönemlerinde Türk milletine yönelik yaşanan katliamların en tipikleri yine,
güya Müslüman geçinen, Araplar tarafından yapıldı…
Birinci Dünya
Savaşından sonra işgal edilen Anadolu’yu, Türk milletinin yetiştirdiği bozkurt, başbuğ Mustafa Kemal ve ona
inanan Türk milleti bu şeref yoksunu düşmanla, onlara taraf olan onur fukarası
hainlerle savaştı ve vatandan temizledi.
Türk milletine
düşman yerli uşaklar, tıpkı ocaktaki yanan kömürün küllenmeden önce son kez
parlamasına benzer; düşmanlar da önce sırıtmaya başladılar; son yıllarda bu
hainlerin artıkları yine iyi parladılar!
Bu hainlikleriyle yine sonlarını hazırlamaktalar…
**
İslam’ın
Neferi Türklerdir
Bilen bilir şu
gerçeği; Yaratanın son dinine hizmet etmek ve yaymak, onu hakkıyla yaşamak için
yerkürenin belli bölgelerinde yoğunlaşan kutsal ordu Türk ordusudur!
Onun ilk komutanı Bilge Kağan, son komutam Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür…
Bunlar, Yaratıcı
tarafından görevli kullar olarak gönderilmişlerdir!
Bu bilgileri
mitolojide, efsanelerde, destanlarda, hadislerde, dağların eteklerindeki
taşlara yapılmış kazılarda görürsünüz, okursunuz!..
Bunların dışında aslı karışık olanlar, Türk milletine
mensubiyetini ret edebilirler…
Aslının ne olduğunu
bilmeyen bireylerin çıkardığı bozuk sesler, sadece kulakları tırmalayan geçici
ses kirliliğinden örte bir şey değildir…
Bunların ne topluma
ne de bireye faydası vardır…
Tarihin her
döneminde İslam dinince kutsal olan tüm değerleri ve mabetleri Türkler korumuştur.
Onlara sahip çıkmak, onları korumak ve kollamak yine Türklerin görevidir.
Koruma altındaki kutsal emanetlere el sürmeyi kim cesaret edebilir!
Olan olursa,
karşısında Türk milletini bulacağını da bilir…
Türk milletinin
manevi değerlerini yargılamaya, onları istismar etmeye kalkışan zavallılar,
varlıklarının karışık mayalarının müphemliğini düşünmeden etrafına çamur
savurmaları, ne kendilerine ne de topluma yararı vardır…
**
Allah’a Ortak Koşan Dinciler…
Allaha ortak
bulanlar (şirk koşanlar), kul hakkı yiyenler, hainlik, hasutluk yapanlar,
mazluma zulüm edenler er veya geç karşılarına Türk gücü ve iradesi çıkmıştır-çıkacaktır…
Hesabın görüleceği,
cezanın kesileceği gün mutlaka gelecektir!
İşte o gün onları
yapan hainleri, bugün “İslam
uleması-mehdi-peygamber” diye sunan cahiller, gafiller en az onlar kadar
suç işlemektedirler. Allah’a ortak
koşmanın cezasını…
Bunun böyle anlaşılması
gerektiği bilinmelidir.
**
Sonuç…
Sonuç olarak;
aklını kullanmayan toplum her türlü kötülüğe ve “pisliğe” müstahaktır. (Bakınız
Yunus suresi, 100. ayet)… Vatandaşa düşen görev, aklını kullanmasıdır…
Manevi ve milli değerlerini kullanarak, istismar edilerek kandırılan, aldatılan
dindar vatandaşım, kardeşim, yoldaşım, komşum, akrabam, arkadaşım lütfen
uyanın…
Bizleri ve sizleri
nasıl kandırdıklarını, aldattıklarını görün…
Yalancıların,
ikiyüzlülerin, nabza göre şerbet verenleri, dün söylediğini bugün inkâr
edenleri tanıyın… Ülkeni, vatanını topyekûn tehlikeye atıyorlar…
Son söz senindir ey
Türk milleti…
Bu topraklarda, bu
aziz vatanda “mülk” sadece
milletindir…
Millet ise Türk
milletidir, Türk milleti ise, cumhuriyeti kuran halktır,
Anadolu halkıdır…
Zorba ırkçılar
Türk milletine saldırarak, “ırkçı”
suçlaması yaparak zorba ırkçılık
yaptıklarının farkına varılmalıdır. Psikolojik bir saldırı var, bunun farkına
varalım… Kendilerinin yaptığı zorba ırkçılığı Türk milletine “iftira” olarak
atmaktalar…
Türklük ve Türkçe
bu toprakların, vatanın teminatıdır…
Dünya durdukça da
öyle kalacaktır…
Hiç kimse
ümitsizliğe ve gaflete düşmesin…
Bu millete “yeni kimlik, ortak kimlik” arama
cehaletini göstermesin…