Zübük yağmuru

Açıklanan listeleri duyunca ve isminin listede olmadığını fark edince usulca sıyrılıp çıkmıştı parti binasının kalabalığından. Merdivenleri hızla inerken karşılaştıkları:

 

“Haber var mı listeden?” Diye sorduklarında tuhaf sesler çıkarmış; ne evet ne de hayır diyebilmişti.

Tam cümle kapısından çıkarken apartman temizlikçisi hanımla burun buruna gelmiş:

“A beyefendi hasta mı oldunuz? Renginiz sapsarı olmuş.” Lakırdısına da kulak vermemişti. Caddeye kendisini attığında ilk sarı taksilerden birine el edip durdurmuş, evinin adresini usulca fısıldamıştı. İçinden de ha bire söylenip:

“Lan ne inekmişim ben. Adam yerine konmadık. Oysa parti taban oylaması olsaydı o hıyarlardan çoğunu sollar, listenin üst sıralarına adımı yazdırırdım.” Demişti.

Bir başkası daha kendini zor atmıştı partiden dışarı. Önce asansörü çağırmayı denemişti. Aşağılarda takılıp kalmış olabilir diye asansörün aşağı, yukarı işaretlerinin butonuna basıp durmuştu. Gelmeyeceğine kanaat edince de asansöre sert bir şaplak indirip, merdivenlere yönelmiş, öfkeden yüzü mosmor kesilmişti:

“Onca mektuplar yazdım genel merkeze ve hepsinden de cevap aldım. Sabırlı ol, çalış diyorlardı. Ulan ben böyle söz verenlerin yedi sülalesini…” Diye içinden çalkalanıp durmuş, o sırada çalan telefonunu cebinden çıkarıp kulağına götürmüş:

“Anasının dini. Listenin altında da üstünde de ismimiz yok. Cibilliyetsizler çizmişler!”Diye yakınmıştı.

 Bir başka aday adayı listelerin açıklandığı salonda adeta olduğu yere çivilenmişti. Gözlerinin önünden ışık pırıltıları vızıldayıp geçmiş, kulaklarının içi arı kovanı gibi uğuldamıştı. Omzuna dokunan bir partilinin:

“İyi misin abi?” Sorusuna bön bön bakıp sadece:

“Hıııı?” Sesi çıkarmıştı.

Partiden ilk çıkan ve sarı taksiye binerek evinin adresini veren aday adayı zınk diye duran taksinin durduğunu bile fark etmemişti. Taksici:

“Adrese geldik abi.” Diye uyarmış, cebinden çıkardığı parayı uzatıp:

“Ne çabuk geldik.” Şaşkınlığıyla taksiden inmişti.

Mahallesinin emekli amcası Rıfkı Beyle karşılaşmış, görmezden gelmek istese de emekli Rıfkı Bey pas geçmemiş:

“Ne o yahu? Kovalayan mı var komşu? Hele dur ne oldu listedeki durumun?” Diye sorunca da sadece elini uzatıp Rıfkı Beyin elini öylesine sıkmış:

“Sonra konuşuruz ağabey.” Diyerek hızla oturduğu apartmana girmişti. Arkasından baka kalan Rıfkı Bey hınzırca:

“Yürü anca gidersin.” Demişti.

Kapının ziline uzun uzadıya basınca önce aşağının otomatik zilinin sesi duyulmuştu. Bu kez kapıyı yumruklamış, telaşla açılan kapıda karşılayan hanımına:

“Çekil de geçeyim hanım!” Diye celallenmişti. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilmeyen evin hanımı kenara çekilmiş:

“Hayırdır inşallah! Bu saatte gelmezdin sen. Hasta mısın?” Diye telaşla sormuştu.

Doğru yatak odasına geçmiş, kapıyı arkadan kilitlerken:

“Biraz yorgun hissediyorum kendimi. Uzanacağım.” Diye kısık bir sesle konuşmuştu.

Ceketini çıkarmış, kravatını boynundan sökercesine alıp odanın orta yerine savurmuş ve boylu boyuna yatağa uzanarak başını yastıklardan birinin altına sokup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

Parti binasında oturduğu yerde donup kalan aday adayı soru soranlara cevap vermemişti. Öyle sessizce kalmış, sonra da merdivenlerden paldır küldür aşağıya inmiş, içinden:

“Şart olsun bu seçimlerde ben de sizi satmazsam bana da adam demesinler.”Diye mırıldanmıştı.

Gelmeyen asansörün kapısına şaplak indiren sonra da kös kös merdivene yönelen aday adayı ise parti binasının arkasındaki arabasına binmişti. Arabasının ön ve arkasında dar mesafe bırakan araçların sahiplerine okkalı bir küfür savurmuş sonra da kontak anahtarını çevirdiğinde arabasının alarmı çalmaya başlamıştı. Birinci vitesteki aracın vitesini boşa almadan kontağı çevirince; arabası önce öndeki arabaya toslamış sonra geri vitese takıp kurtarmak isteyince de arkadaki araca vurmuştu. Arabasını stop ettirip aşağıya inmiş ve partin binasına doğru öfkeyle elini sallayarak:

“Beni listeden çizeni öyle bir çizeceğim ki feriştahı bile onu kurtaramayacak!” Diye höykürmüştü.

Daha iki gün önce:

“Benim partim namusum, şerefli davamdır!” Diyen seçilmeyen aday adaylarının yüzde doksanı o günün gecesi sabaha kadar yataklarının içinde dönüp durmuş:

“Siz görürsünüz!” Diyerek duvarları dövmüşlerdi.

Kimi de:

“Bu seçilenlerle seçim kazanamazlar. Bitti bizim parti!” Dedikodularına çoktan dört elle sarılmışlardı bile.

Mişli zaman içinde dışarıda inceden ince bir zübük yağmuru… Pardon Nisan yağmuru yağmaya başlamıştı.

Ol masal bu ya, okuyana daldan bir, paylaşana da kucak dolusu elma düşe. Seçilenler de ola mebus çıka kerevetine, ya ola halkının evladı ya da yoldura halkının evlatlarını.

 

Yayın Tarihi
09.04.2015
Bu makale 323 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!