50 yıllık hikâye: Türk malı otomobil!

"Birinci Plan'ın (1. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1962-1967) son yılında, Koç Grubu toplama bir arabayı, Anadol'u monte ederken, Güney Kore kendi tasarımı-yapımı Hyundai arabasını yola çıkarıyordu." Bu satırlar Prof. Dr. Ergun Türkcan'a ait ama hepsi bu kadar değil. Türkcan, Türkiye'nin yüz akı iktisatçılarından ve ilk plancılardan "Attila Sönmez'e Armağan-Türkiye'de Planlamanın Yükselişi ve Çöküşü-1960-1980" adlı kitaptaki yazısında  yerli otomobille ilgili olarak şöyle devam eder:

"Devrim arabası deneyimi henüz unutulmadan Türkiye, Güney Kore ile aynı anda Anadol deneyimine girişti. Hyundai sadece kendi özgün bir ürün değil, tüm yan hatlarıyla bir araba üretim teknolojisi transfer etmeyi ve onu geliştirmeyi hedeflemişti. Bu başarılı süreç, Hyundai şirketini dünyanın başlıca otomobil üreticileri arasına  sokarken Türkiye ise Fiat, Renault vb. büyük firmaların lisansı altında (Hyundai dahil) araba üretmeye başladı, hâlâ devam ediyor."

Türkiye'nin 1960'lı yılların başında otomobili de kapsayan otomotiv sanayiinde benzer geri iktisadi şartlardaki Güney Kore ile aynı zamanda yola çıkış öyküsü, bugün tekrar alevlenen "yerli malı otomobil" talep ve tartışmasına son derece dramatik bir renk, bir gecikmiş ders, bir katkı olabilir.

Hikâye dramatiktir, çünkü "Güney Kore'nin planlama ve sanayileşme süreçleri hemen hemen bizimki ile eşzamanlı bir süreç olup, bu savaştan yıkılıp yok olmuş ülke, kuşkusuz, bir çok alanda bizden çok daha geriden başlamak durumundaydı; pek az avantajı vardı. Ancak, Kore biz yeni bir liberal döneme girerken ve iktisadi bir karmaşa yaşarken, dünyanın belli başlı sanayi ülkeleri arasına katılmıştı." (Türkcan a.g.e.)

Cemal Paşa'yı kızdıran plancı

Yerli otomobil konusu 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın hazırlayan Türkiye'nin ilk plancı grubunun da gündemini hayli meşgul etti. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tümüyle yerli "Devrim otomobili" deneyini başlatmaya kararlıydı. İlgili kesimlerin fikrini alıyordu. Devlet Planlama Teşkilatı'nın "kurucu" isimlerinden Attila Karaosmanoğlu Gürsel'in bu tutkusunu daha sonra şöyle anlatacaktı:

"Cemal Paşa 'Devrim otomobili hakkında ne düşünüyorsun?' dedi. 'Efendim, Türkiye şu sıra isterse bir tane otomobil yapabilir. Hattâ fezaya da bir gezegen atabilir, ama bir otomobilin yapılması ve devamının getirilebilmesi için o otomobilin yapılmasını gerektirecek bir endüstrinin kurulması lâzım. Türkiye'de şu sırada otomobil endüstrisini devam ettirecek ve geliştirecek bir şey yok. Onun için burada gelecek görmüyorum.' dedim. 'Sen de kara düşünceliler gibi düşünüyorsun' dedi. Ondan sonra ben Cumhurbaşkanlığı'na hiç davet edilmedim. Cemal Gürsel ile işbirliğim orada sona ermiş oldu." (Karaosmanoğlu, a.g.e)

İlk plancılar karşıydı ama…

"Devrim otomobili" yürüyebilseydi Anadol deneyimi  "montajdan" özgün yerliliğe doğru yol alabilir; izleyecek başka girişim ve markalarla birlikte gelişkin bir yerli otomobil sanayi doğabilir miydi? Belki evet, belki hayır!

Çünkü, "Devrim otomobili" nal mıhını, toplu iğneyi bile üretememenin "kompleksini" basınına, edebiyatına, siyasetine, günlük sohbetlerine malzeme etmiş 1960'lı yıllar Türkiyesi'nin çapını, boyunu çok aşan bir hayaldi. Ancak, uzun soluklu, kararlı bir sanayileşme politikası içinde gerçekleşebilir; cevap 'evet' olabilirdi.

Bu fırsat, DPT kurucu kadrosunun "direnci" nedeniyle kaçırılmış görünüyor. Nitekim Türkcan, kadronun hazırladığı 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı'na bağlı 1962 Yılı Programı'nı bu "direnç" yönünden eleştirecek; konuya farklı bir bakış açısı ile yaklaşırken şöyle yazacaktır:

"Plan, bir denge aracı değil, toplumu değiştiren, yani 'planlanmış dengesizlik' yaratan bir mekanizmadır.(…) Karaosmanoğlu'nun (…) ifadelerinden hiç de fizibilitesi olmayan 'uçuk' bir 'Devrim' arabası vesilesiyle otomotiv sektöründen tutun televizyona değin tüm 'kaçınılmaz' yeniliklere karşı olduklarını ve bunları ülkeye sokmadıklarını 'iftiharla' vurguladıklarını anlarız." (a.g.e.)

Bu eleştiri, dönem şartları içinde anlamlıdır. Ama Türk otomotiv sanayiinin özgün markasını, otomobilini hâlâ üretemiyor oluşunun tüm kabahatini ilk plancı kadroya atarsak haksızlık ederiz. 50 yıldan ve 9 plandan söz ediyoruz. Asıl hesabı siyasetçiler ve sektörden istemek lâzım!

Bakalım, sektörün hükümete vereceği yerli oto raporunda neler yazacak?

Yayın Tarihi
29.09.2011
Bu makale 9090 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!