‘KOBİ’ler can çekişiyor’ ama...


Ülkemizin ister gelişmiş, isterse gelişmekte olan yörelerine gidin, giderek yaygınlaşan bir yakınma duyarsınız: “KOBİ’ler can çekişiyor, can…!”

Kapanan KOBİ’ler ile yeniden kurulan KOBİ’lerin rakamlarına başvurmadan, kapanan KOBİ’lerin ürettiği katma değer ile açılanların ürettiği katma değeri karşılaştırmadan; temel çözüm olmadığını, sadece yönlendirici etkisi olan teşvik sistemlerini, doğrudan ve dolaylı destekleri hesaba katmadan; uluslararası rekabet koşullarında bizim küçük ve orta ölçek işyerlerimizin nasıl ayakta kalabileceği üzerine kafa yoruyorum.

Daha önce sıkça üzerinde durduğum bir genellemeyi yinelemiş olacağım ama, KOBİ’lerde hak edenler için demiyorum, hak etmeyenlerin haksız yere kapanmasının çok belirleyici bir eksikliği olduğunu düşündüğüm: Eğilim analizlerini önemsememek!

Eğer, “Sanayi Toplumu aşamasından Bilgi Toplumu” aşamasına geçişin bileşen ve bağlamları hakkında bir analizimiz, netleşmiş fikrimiz ve berraklaşmış düşüncelerimiz yoksa Bilgi Toplumunun üretim faktörlerine, dünya genelinde oluşan taleplere, ticarette karşılıklı-bağımlılık ilişkilerine ve rekabet stratejilerine etkilerini anlayabilir, bir fikre ulaşır; öngörüp önlem alabiliriz?

Eğer, “Ekonomide güç odağı kaymasının”, üretim sistemine, iş süreçlerine, işgücü profillerine, fiyat-maliyet dengesine, kalite anlayışına, pazarlama ve satış tekniklerine şu andaki etkilerini, gelecekte yaratabileceği olası etkiler üzerinde kaliteli bir fikre sahip değilsek; küçük ya da büyük işyerinizi nasıl yönetiriz?

Eğer, “Ulaşım ve iletişim olanaklarının hızlandırdığı, refah arayan insanlarının göçleriyle hızla gelişen kentleşmenin” tüketim kalıplarını nasıl değiştirdiğini, toplumsal ilişkileri nasıl yapılandırdığını, yaşam biçimlerini nasıl çeşitlendirdiğini, yaşam tarzını nasıl biçimlendirdiğini, yaşam zenginliği üzerine ne gibi etkiler yaptığını, rekabeti belirleyici etkilerinin neler olduğunu analiz etmemiş, net bir fikre oluşmamışsak; uluslararası pazarda ayakta durabilen bir işyeri yaratabilir miyiz?

Eğer “Teknolojiye kolay erişebilmenin” yarattığı üretim hiyerarşisini, üretimin mekânsal yeniden örgütlenmesinin fiyat, maliyet, kalite, yenilik yaratma vb. etkilerini hesaba katmamışsak, “ucuz-emek odaklı üretim” aşamasını ülkemizin hızla geride bırakması gerektiğini nasıl içselleştirebiliriz?

Eğer, “Dönüştürücü inovasyon iklimi yaratmayı” beceremiyorsak, daha yüksek katma değerli ürünlere geçişi nasıl sağlayabiliriz? Ar-Ge’ye gereken emek, zaman ve kaynak ayırma bilincini nasıl yükseltiriz? Sadece dönüşüm maliyetlerini değil, işlem maliyetlerini de hüner düzeyine eriştirmenin, hüner de yetmez yaratıcı yeniliklerle beslemenin önemini nasıl kavrayabiliriz?

Eğer, “Orta sınıfın yükselişi ile tüketici değer ve davranışlarındaki değişmelerin” neler olduğunun farkında değilsek, birikim yeteneğini nasıl korur, işimizi, işlerimizi ve geleceğimizi nasıl güven altına alabiliriz?

Eğer, çağımız rekabetinin “Ölçek ekonomisinin erişebilirliği ile küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını dengelemekten geçtiğini” net olarak tanımlamış, belirlemiş, betimlememişsek; geleceği nasıl belirleyebiliriz?

Eğer, bütün dünyanın “Sınırlı şeffaflıktan sınırsız şeffaflığa” hızla dönüşmesi üzerine düşünmemiş, düşüncelerinizi paylaşmamış, olası gelişmelere karşı bir ortak tavır geliştirmemişsek; çok gerilerde kalan “yalıtım anlayışı” ile işyerimizi nasıl korur, geliştirir ve büyütebiliriz?

Eğer, “Hiper bağımlılıkların artması” ilgi alanınızda değilse; elektronik herhangi bir araçla ulaştığınız bütün üreticilerin “potansiyel rakip”, bütün tüketicilerin de “potansiyel müşteri” haline geldiğinin etkilerini sorgulamamışsak, devletin teşvikleri ve korumalarının bizi nereye kadar götüreceğini kestirebilir miyiz?

Eğer, “Emtia, yani mal kapitalizminden entelektüel kapitalizme geçişi” kavramamışsak, önce kendimizi, sonra çocuklarımızı, ardından birlikte olduğunuz insanları ve ülke eğitim sistemine ilişkin eğitim ihtiyaçlarını ve taleplerimizi doğru dürüst formüle edebilir miyiz?

Saydığım temel eğilimler eksik olabilir… Eksik olanını tamamlarsanız; yanlış olanı için uyarıda bulunursanız gerçekten mutlu olurum… Değerlendirmemde bir “incitici yan” varsa bilmek isterim... Amacım size bir şey öğretmek değil, karınca kararınca yaşadığımız ortamı “anlamaya” yardımcı olmaktır.

Yayın Tarihi
15.11.2013
Bu makale 5768 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!