DÜŞ-ünü-YORUM

Alanya Ana- Bu tabir çok yakışır

Alanya tarihi boyunca kendi içinde ürettiği ve çevreye yaydığı enerji nedeniyle hep bir çekim merkezi oldu. Bu nedenle odak noktasında olduğu coğrafyanın adı Pamfilya- Çok Kültürlü ve Çok Dilli Ülke- oldu.

Bugün üzerine bastığımız topraklarda Hititler, Kilikya’lılar, Pamhilialılar,  Coracesiumlular, Kolonoroslular, Araplar, Selçuklular, Osmanlılar at sürdü.

Özenli bir kazı programı sonunda Alanya binlerce yıla tanıklık edebileceğimiz bir açık hava müzesine dönüşebilir.

Kazı programının bugünden yarına başlayıp bitirilmesini beklemek çok gerçekçi olmayabilir. Zorlu bir kamulaştırma ve çok titiz bir kazı faaliyeti sonrasında en az 30-40 yıllık bir takvim beklentisi daha sağlıklı bir yaklaşım olur. Bu takvimi çok kısa vadeli hayallere kapılmadan, bir an önce başlatmak da gelecek nesillere olan vicdani borcumuzdur.

Kısa ve orta vadede, Alanya, tarihi ile özlem giderme atılımının ön adımı olarak kenti iz bırakmış hükümdarların, sanatçıların, düşünce adamlarının heykelleri ile donatabilir. İddialı bir öneri mi olur, bilemiyorum, ama Alanya’yı bin bir heykel kenti olarak akıllara kazıyacak bir kampanya, Dünyadaki imajına silinmesi zor bir cila atar. Heykeller, dünyanın her yerinde ziyaretçilerin hafızasına atılan yaldızlı bir çengel görevi görür.

Bu girişten hareketle, Alanya tarihini, SWOT analizinde güçlü yanlardan birisi olarak kaydedebiliriz.

KONUKSEVERLİK

Alanya konukseverliği sözlüklerdeki kuru tanımları kıskandıracak bir insani derinlik taşır. Anadolu’nun bir çok kent ve kasabası, yabancı ziyaretçilere dinci/milliyetçi bir refleks ile "gavur" nitelemesini yakıştırdığı zamanlarda, Alanya, Avrupalı konuklara, işin ticari boyutunu hiç düşünmeden kucak açan insanların kasabası idi.

Avrupalılar, bir ucunda Tanrı misafirliği, diğer ucunda, darda kalmış ziyaretçi teşhisinin olduğu bir tahteravallide inip çıkan duygularla ağırlanırdı. Otel olmadığı için konuklar sınırlı sayıdaki pansiyonlarda, evlerde ve sahildeki obalarda ağırlanır ve gönüllü elçiler olarak uğurlanırdı.

1970’lerde, Alanya’yı, turizmin bölgesel amatör kümesinden ulusal lige terfi ettiren mancınık, bu gönüllü elçilerin Avrupa’ya taşıdığı mesajlar oldu. Bir süre sonra da, Alanya, yaşlı Avrupalıların hayal bile edemeyecekleri bir doğada son demlerini sürmek için yanıp tutuştukları bir sosyal hac destinasyonuna dönüştü.

2008’de Alanya’nın bu dillere destan konukseverliği, yerini, konukların cüzdanını bırakın, cebindeki son delikli kuruşa göz diken çarpık bir ticari anlayışa bıraktı.

Alanya’nın sosyal yaşam senaryosunda başrol, konukların nefes almasını bile paraya tahvil edebilme olanaklarını araştıran tuhaf bir kimliğe aittir artık. Eğer bütün marifetiniz bu ise, insanların cebini daha ustaca, daha acıtmadan boşaltmasını bilen yığınla rakibiniz var ve siz bu yarışı bitirebilecek özelliklere sahip değilsiniz. Binlerce yılda biçimlenen Alanyalı kimliğinizin silinmesi zor genetik şifreleri buna izin vermez. Konuşmanıza, bakışlarınıza ve ruhunuza sinmiş konukseverlik sizi bu etik olmayan yarışta yaya bırakır.

Gelin, bu göreceli olumsuzluğu Dünyada ses getirecek bir silaha dönüştürün. Doğrusu da budur. AB metropollerindeki yüksek apartmanların izole katlarında bir selamdan mahrum yaşayan yüz milyonlarca insanın buna ihtiyacı var. Bu özelliğinizin, özenle ve insanca biçimlendirilecek Alanya markasına, yürekleri titreten bir renk katacağından emin olabilirsiniz.

İçinizdeki maço ruha ters gelir mi bilemiyorum, ama sadece bu özelliğinizle bile Alanya’ya dişi bir kimlik kazandıracağınızı bilmelisiniz. Yılın on iki ayında Avrupalıların ‘ Alanya Ana’ diyerek sizin kucağınıza koşması, ziyaretlerini ‘ eve dönüş ‘ gibi hissetmeleri fena mı olur?

İlerleyen haftalarda, Anadolu’nun kadim zamanlarında anaerkil uygarlıkların hüküm sürdüğünü inceleyeceğiz. Kibele bu kadim zamanların Ana Tanrıçasıdır. Alanya, o zamanlardan bugüne ulaşan geleneği sahiplenebilir, kendisini böyle anaç bir senaryoya konumlandırabilir ve çok da iyi eder.

Bana sorarsanız, Dünyaya sunulacak Alanya Ana imajı, günümüzün yalnız ve yorgun insanının yüreğinde çocukça titreşimler yaratır.  

MUTFAK

Alanya insanının beslenme geleneği tam da bu iklime, bu doğaya uyacak formüllerle biçimlenmiştir. Bir yanda deniz bir yanda bereketli topraklar, Alanya insanına dünden bugüne en sağlıklı beslenme tarzını hediye etmiştir.

Antalya mutfağına paralel olarak Alanya’da da sıcağa, kışın ıslak soğuğuna ve rutubete karşı bedeni zinde tutacak, gereğinden fazla kalori yüklemeyecek hafif bir mutfak gelişmiştir.

Otlara verilen önem, Girit mutfağı ile yarışacak bir lezzet katkısı sağlar. Son birkaç on yılda Alanya’yı da saran fast food beslenme tarzı, Alanya insanının diri ve güçlü fiziğini örselemiş olsa da, geçmişte son derece sağlıklı ve güçlü nesillerin yaşamasının nedeni bu hafif mutfaktır.

Dünyada, klasik turizm hareketliliğinden bağımsız olarak seyreden bir de ‘ Lezzet Turları ‘ var. Bir başka ifade ile özgün tatlar sunan mutfak arayışları diyebiliriz. Modern çağ ile birlikte insanlar, bu yüzyıla kadar yemek masalarına ambargo koymuş olan bilinen mutfakları bir yana bırakıp, otantik, füzyon vb. mutfaklara bir keşif seferi başlattılar.

Bu arayışlara yeni bir destinasyon yaratabilecek çok ilginç bir çalışma da Ülkemizde başarıldı. Çorum Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Eğitmenleri Asuman Albayrak ve Ülkü Menşure Solak,  Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmet Uhri ile birlikte bir kitap hazırladılar.

Özsözünü Mahfi Eğilmez’in yazdığı kitabın adı;

DENEYSEL BİR ARKEOLOJİ ÇALIŞMASI OLARAK HİTİT MUTFAĞI

Çorum’daki çömlek ustalarına, Hitit kazılarında bulunan seramik kapların benzerlerini ürettirmişler. Deneme yanılma yöntemleri ile 3500 yıl önceki Hitit yemeklerine yeniden hayat kazandırmışlar. Konserve, salamura, peynir ve yoğurt üretebildikleri yazılı ve arkeolojik kanıtlarla ispat edilen Hititlerin 180den fazla ekmek ve unlu mamul çeşidine sahip oldukları biliniyor.

Hititlere göre daha yakın bir geçmişe konumlanan Pamphilia mutfağı için böyle bir çalışma yapılamaz mı? Kaldı ki, Alanya ve Antalya toprağı ve müzeler Likya, Pamphilia hakkında yeterince belge ve bilgi ile doludur.

Alanya’nın binlerce yıllık tarihten bugüne süzülen mutfağı mevsimsel döngülerle konuklara çok farklı bir yaşam deneyimi olarak sunulamaz mı? Çorum’daki çalışmanın bir benzeri, hatta daha da ayrıntılı olanı Alanya’da başarılabilir. Her bir mevsimde, iklime koşullarına uyum sağlayabilecek menüler ile Pamphilia, Kilikya.  Arap, Selçuklu, Osmanlı mutfakları gurmelere sunulabilir.  Bu mevsimsel mutfak aktiviteleri yılda bir hafta sürecek bir Mutfak festivali ile en yüksek düzeyde bir tanıtım fırsatı ile taçlandırılabilir. Hatta bu tarihsel mutfak mirasından örnekler bugünün beslenme alışkanlıklarına uyarlanarak, mutfak şeflerinin ortaklaşa çalışmaları ile günümüz Otel menüleri de zenginleştirilebilir.

Alanya turizmini zirveye taşımak için yapılabilecek o kadar çok öneri aklıma geliyor ki, iki makalede hepsini sunabilmem mümkün değil. Anlaşılan o ki, bu çalışma birkaç hafta sürecek. Sabrınıza ve Alanya’nın, okurların çoğunun hafızasında bırakmış olabileceği tatlı anılara güvenerek, gelecek hafta da bu analize devam edeceğiz.

Yayın Tarihi
16.04.2015
Bu makale 1910 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!