Antalya'dan Van'a bir çığlık!

Bahçemizin yüz metre ilerisinde bir iş makinesi kayaları delerek yeni bir beton dağına temel kazmaya çalışıyor.

Korkunç sesi rüzgârın kollarında savrula savrula gelip açık pencerelerden içeri dalıyor.

Taka taka taka… Bitmeyen taktaklar sanki bir çekicin altındaki çiviye iner gibi beyinlerimize iniyor.

Ülke Türkiye!

Yer Antalya!

Antalya bir turizm kenti… Turizm sezonunda inşaat sektörünün böylesine gürültüsüne izin verilmez. Ama bizde her yol beton dağlar yaratmak ya… Koy gitsin vurdumduymazlığı bütün kırmızıçizgileri çoktan aşıp geçmiş.

Bir garip ülke olmuşuz. Kimse kimseyi takmıyor. Kurumlar arası diyalog sıfır!

Motosikletlerin kısaltılmış duman saçan boruları mermi sıkan silah sesleri gibi. Her sokakta yen yetme gençler kimseye aldırış etmeden sürdükleri motorları. Büyük bir proje dâhilinde oluşturulan ve yaptırılan yer altı çöplükleri yerine kaşla göz arası atılan içi pislik dolu poşetler… Oysa daha üç dört gün önce dezenfekte edilmişti alan… Muratpaşa Belediyesi canla başla çalışıyor bizim sokağın sakinleri de canla başla kirletiyor. Kafaya koydum mahkemelik olsam da edepsizlerin sorumsuzluğunu cep telefonumun kamerasıyla çekip sosyal medyada yayınlayarak dünya âleme rezil rüsva edeceğim.

Değerli arkadaşlarımızdan Mine Kılavuz Ongün ve arkadaşları önümüzdeki ay için Van Gölü çevresinde temizlik kampanyası etkinliği planlamışlar. Birkaç da pankart yazmalarını öneririm. Örneğin kocaman kartonlara büyük bös büyük harflerle TEMİZLİK İMANDAN GELİR yazsınlar. Çünkü öteki sloganlar pek etkilemiyor içinde çevre sorumluluğu olmayan pintileri, aymazları, mitefinleri!

Belki Allah korkusu düşer yüreklerine de:

“Yahu ben etrafı kirletiyorum kaşla göz arası ama bir gören yoksa gerçek gören Allah VAR.” Diyebilsinler.

Şuna inandım ki artık bizim toplumumuzda eğitim; beyinsizler, ruhsuzlar takımına vız gelip tırıs gidiyor.

En etkilisi yüzlerce noktaya mobbese kameralar yerleştirmek. Vatandaşa oto kontrol sistemini, yani yaşam alanları seninde kontrolünde bilincini vermek, uyarı yaptırmak, inatlaşanların resmini çekip yetkili birimlere şikâyet etmek… Şikâyetler öyle:

“Bak bir daha yapma!” Diye azarlayıp bırakmakla kalmamalı. Hatırı sayılı para cezaları ve tutuklama cezaları verilmeli. Cezalarda gidip içeride sırtı üstü yatma cezası değil, kentlerin en yoğun alanlarında temizlik işçisi olarak çalıştırmak hükmünde olmalı.

Yapın bunları bakalım kaç kişi piknik yaptığı alanlara çöp bırakacak, ziftlendiği içecek şişelerini kayalara vurup parçalayacak. Yani tavizsiz para ve yasal hükümlük cezası şart!

Geçtiğimiz gün Gevaş Belediyesi koordinatörlüğünde yapılan sahil temizliğinden resimleri inceledim. O kirlilik utanç verici! Gel sen otuz gün oruç tut, kıbleye durup namazını kıl veya konuşunca mangalda kül bırakma sonrada yaşam alanları çöplüğe dönüştür.

Geçtiğimiz yıl sekiz numaralı kardeşim Nihat Işık:

“Hocam gel mavilere doğru kaçalım.” Dediğinde soluğu Amik kıyılarında almıştık. Amik ve nice mavi ve yeşilin koyun koyuna olduğu o cennet köşeler bile karpuz kabuklarıyla, poşet atıklarıyla, çer çöple rezil edildiğine tanık olmuştuk.

Hani Van Gölü’nün ayakları olsa, dili olup söylense:

“Sizden utanıyorum ve alıp başımı gidiyorum.” Diyecek.

Kısacası Antalya’da, Van’da ne yazık ki insanımız tarafından hor kullanılıyor. Liyakatsiz yöneticiler, sorumsuz yurttaşlar cennetlerimizin göz göre göre ölümüne seyirci kalıyor.

Her kese sesleniyorum ama her kese:

-Allah’ınız, kitabınız, insanlığınız varsa eğer yaşam alanlarına sahip çıkın. Koruyun kollayın. Edepsizlik yapanlara asla taviz vermeyin.

Ve unutmayın ama asla unutmayın…

Görmezler diyenleri de bir gören vardır… O gören ki, emanetine ihanet edenleri; fırtınasıyla, depremiyle, toprak kaymasıyla, selleriyle, kasırgasıyla, tusinamisi ile cevap verir ki hiçbir güç engel olamaz.

Son söz…

TEMİZLİK İMANDAN GELİR…

Var mı itirazı olan?