Atayurdu Kırgızistanda 5. Gün

YEDİ ÖKÜZ VE PERİ MASALI DİYARI

Ayrılıyoruz bugün Karakol şehrinden. Kahvaltıdan sonra sırt çantalarımızı alıp çıkıyoruz otelden. İlk durağımız Karakol şehrinin ahşaptan inşa edilmiş olan Dungan Cami. 1877 yılında Çin’de çıkan ayaklanmadan kaçıp Kırgızistan’a gelen Müslüman Dunganlar tarafından inşa edilmiş. Tamamı ahşap hiç çivi kullanılmamış. Çin mimari ile yapılmış oldukça süslü, rengiyle süslemeler ile. Hatta ziyaretçi kadınların giymesi için girişe konulan giysiler bile rengârenk.

Çarşıyı da dolaşıp Jeti Oğuz’a gitmek için yola çıkıyoruz. Yol boyu yine akarsu yine yeşillik. Dağları köknar kaplı.Karakol şehrine 28 km olan Yedi Öküz (Ceti Ögüz) Vadisi, Terskey Ala Too Dağları'nın yamacında yer alıyor. İsmini, girişinde yan yana dizilip yatan öküzleri andıran kırmızı tepelerden alan vadi, ortadan bölünmüş kırık kalbi anımsatan tepesiyle de ilgi çekiyor. Yolun iki kenarında çadırlar konuşlanmış. Araçtan inince ellerinde kartallarla gençler karşılıyor bizi. Gözleri gagaları kapalı kartalların. Yine de uçmak istercesine kanat çırpıyorlar ellerinde gençleirn. Sıralanmış kırmızı tepeleri ve kırık kalbi görmek için tırmanıyoruz tepeye. Bir ağıl var çıktığımız noktada. Ağılın içinden geçerek inmemiz gerekiyor aşağıya. Çoban izin vermiyor hayvanlarının içinden geçmemize. Bizde yan taraftan iniyoruz kırık kalbin içine. Kanıyor sanki kalp şırıl şırıl kırmızı toprağın içinde. Atlar sıcaktan gölgeye atmışlar kendilerini. Kimi keyiften atmış yere kimi ayakta. Sıralı görünce kıpkırmızı tepeleri vardır muhakkak bir efsanesi diye soruyorum Ernist’e. O’da anlatıyor:

Çok eskiden bu bölgede birbirini rakip gören komşu iki han yaşarmış. Komşu Han’ın çok güzel nir karısı varmış. Burada yaşayan despot han komşu Han’ın karısına aşık olmuş ve kaçırmış. Komşu han karısın geri istemiş. Geri getirmezse aralarında savaş çıkacağını söyler. Bunun üzerine despo Han yakın çevresinde bulunan ileri gelenleri çağırır ve ne yapması gerektiğin sorar. Onlarda komşu Han’ın karısını geri vermesini savaşı engellemesini söylerler. Nafile han dinlemez onları yedi öküzü keserek düğün dernek kurulur ve evlenir kadınla. Ama komşu handan korkusundan kadını da keserek öldürür. Kadının kanı yere akarken birden sıcak sular yükselir han ve yakınları su altında kalarak ölürler. Bundan dolayı vadide bulunan bu kırmızı tepelere “Jeti Oguz” denir. Bölge de bu isimle anılır.

Yedi Öküz’ü geride bırakıp öğle yemeği için yakın bir köye hareket ediyoruz. Bugün ki ev sahibesi rehber. Küçük bebeği olduğu için bu yıl rehberlik yapmıyor ama geziye gelenlere yemek yapıyor. Diana bize Özbek pilavı yapmış. Yine soframız zengin. Reçel, bal, kaymak, tereyağı, salata patlıcan kızartması, kavun karpuz ve meyve çeşitler tabii ki sofraların vazgeçilmezi çay. Keyifli bir yemekten sonra Peri Masalı Kanyonuna doğru yola çıkıyoruz.

Peri Masalı (Skazka) Kanyonu Issık Göl’ün güney kesiminde Tosor köyü yakınlarında bizim Kapadokya bölgesine benziyor. Kapadokya güzel atlar diyarı olarak adlandırılır ya bağlantı kurmaya çalışıyorum coğrafi benzerliğin yanında atlar da ortak bir yanımızı mı yansıtıyor diye. Kanyon uzun yıllar boyunca rüzgârın etkisi ile şaşırtıcı heykeller ve oluşumlara dönüşmüş ilginç kayalık manzaralara sahip. Kızıl heykellerin arasından masmavi Issık Göl birleşiyor beyazıyla bulutların, karlı dağların eteklerinde 1600 metre rakımda. Müthiş bir görünüm. İlginç kayalar arasında yürüyoruz. Kimi ejderha kimi yılan kimi ağlayan devi andırıyor. Doğa da olmanın dayanılmaz hafifliği üzerimizde. Tırmanıyoruz o kaya senin bu kaya benim fırlamış içimizdeki çocuk tepelerine kayaların. Yine yaramazlığı üzerinde. İnip tepelerden biniyoruz araca. Issık Göl kenarına gelince tepelerden inen çocuk ruhlar yüzmek istiyor gölde. Hiç olmazsa dokunmalı suya. El ayak girmeli bir şekilde. Göl, başı dumanlı dağlar ile karlı dağların orta yerinde masmavi uzanıyor nazlı nazlı. Akşam olmak üzere otele yerleşmemiz gerektiğini zaman kalırsa göle yüzmek için gelebileceğimizi söylüyor rehberimiz Ernist.Bugün Bokonbayevo Köyünde konaklayacağız.Bokonbayevo Issık Göle yakın.O nedenle tam bir sahil kasabası havasında. Köy ama bankalar alıveriş için marketler pazarı mevcut. Köy mü diye tekrar soruyoruz rehberimize. Şehir kıvamında köy. Yapılaşması daha farklı düzenli. Otelimiz de öyle. Tek kadın karşılıyor yine bizi. O da öğretmen yaz aylarını geziye gelenlere yemek hazırlamak ile geçiriyor. Kırgızların kadınları çok çalışkan. Hiç boş zamanları yok. Otelimize yerleşip, Ali Çetin ve Gülseren Hanım ile dağlara çeviriyoruz yönümüzü. Karşı da karlı yüce dağlar çekiyor bizi kendine. Biz ona doğru yürüdükçe o uzaklaşıyor bizden gülümseyerek. Haydi koşun dercesine. Beyaz Çiçeğe bürünmüş patates tarlası. Ekinler ancak sararmaya başlamış. Yol kenarında elma armut kayısı yarışmış birbiriyle meyve vermekte. Hardallar sapsarı çiçeğe dönmüş. Yemeğe kadar yürüyoruz bağ bahçe içinde. Yemek salonu kocaman sofra sade.Mantı var menüde. Bizim mantıya benzemiyor kocaman bohça gibi. İki çeşit içeriği birisi patates havuç, diğerinde bol kıyma. Buharla pişirilmiş hafif. Hoş bir sohbet eşliğinde devam ediyor akşam yemeği. Güzel bir günün daha sonundayız. Yarın uzun bir gün uyumak gerek deliksiz bu güzellikte.

Yayın Tarihi
29.08.2017
Bu makale 1193 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!