Et taşı

İki elinizle kavrayıp zorla kaldıracağınız bir taştı o. Üzeri yassı, mermer gibi pürüzsüz. O taşta önce nenem eti tahta tokmakla kıyma kıvamına gelinceye kadar döver yoğururdu. Sonrada için az biraz ince bulgur, köfte otu dediğimiz reyhan ve akşamdan ıslanmaya bırakılmış lepeyi(nohut parçaları) katar geniş ve derin kapta bir güzel karıp yumurta büyüklüğünde köfteler oluştururdu. Bazen köfteler kaynarken açılmasın diye ince bulgurun harcına bir yumurta kırmayı da ihmal etmezdi. Sonra da yağı, soğanı kavrulmuş tencere içine salar, eli içi büyüklüğündeki patatesleri de soyup içine atarak pişmeye bırakırdı. Köfteler ve patates pişmeye yakın hane halkının ve de gelme ihtimali olan misafir de düşünülerek birkaç yumurta pişen yemeğin suyunun içine kırılır ve yumurtaların pişim süresi de hesap edilerek ocağın ateşi kapatılırdı. Bu pişen yemeğin adı geleneksel Acem köftesiydi.

Et taşı üzerinde köfte olacak kıvama getirilen et özenle seçilirdi. Rahmetli Kasap Ziya amcamız evimize gönderilen o eti dilese kıymaya da dönüştürebilirdi ama buna babamız izin vermezdi. İlla ki o et evde annemiz tarafından tahta tokmakla dövülecekti.

Okuldan döndüğümüz bir gün annemizin et taşını ayağına düşürdüğünü ve ayak parmağının tırnağının ezilerek parmağa gömüldüğünü öğrenip hastaneye koşmuştum. Van Devlet Hastanesinin acilinde masaya uzatılan annemin ayağı Pansumancı Mehmet amca tarafından uyuşturulmadan:

“Bak bacım sen Kore’de gazi olan şanlı askerimiz kadar yüreklisin. Sık dişini!” Demiş, penseyle batık tırnağını parmağından söküp almıştı. Ne zaman bizimkiler o leziz Acem köftesini yapsalar yarı baygın yatan anacığımın acılar içindeki annemizin o acılı halini hatırlarım.

Bir süre o taşı anamızdan uzak tuttuk. Yaşlanmış nenemiz, babamıza her defasında:

“Kıyma çektir! Onca çoluk çocukla baş eden kadına bir de et dövdürme.” Dese de anamız, babamız mutlu olsun diye o et taşında et dövdü, Acem köftesi yoğurup soframıza koydu.

Bizler büyüyüp de yuvadan uçarken; anamız, nenemizden öğrendiği geleneksel köftenin tarifini, yapılışını anlatmış ardından da:

“Siz bakmayın et taşında etin dövülmesine. Kasaptan döş etini alırken az yağlı deyin ve kıyma makinesinden iki kez geçirtin. En önemlisi de o köftenin malzemelerini yazdan alıp bir kenarda saklayın. Lepesi, reyhanı olmayan, emek verilmeyen köfte Acem köftesi olmaz. Yanına el emeğinizle, göz nurunuzla alıp koruduğunuz erişteden pilavı, kayısıdan erik kızartmasını da yaptınız mı geriye yeşilliği kalır. Kurun Halil İbrahim sofranızı, besmeleyle oturun ve şükrederek kalkın ki hep bereketli olsun rızıklarınız.”Diye nasihat etmişti.

 

Yayın Tarihi
09.02.2017
Bu makale 495 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!