Hayatı Hazmetmek Nedir Bilir misiniz?

Başınıza gelen iyi kötü olayları anlayabilmek, bunu başkalarına olumsuz olarak yansıtmadan kabullenebilmek, dününüzü unutmadan bu gününüzü değerlendirebilmek... Bu ne zor şeydir ve de bunu başarabilen kaç kişi vardır acaba?

Aslında çok olduğunu tahmin etmiyorum. İnsanları gözlemlemeyi seviyorum ve çevreme baktığımda bunu yapabilen çok az insan görüyorum. Nedense insanlar, bir aşama kaydettiklerinde geldikleri yerleri, eski yaşantılarını bir anda unutuveriyorlar. Sanki yere gökten zembille iniyorlar. Oysa oraya ulaşmak için bir sürü sıkıntı ve emek harcıyorlar. Ama ulaştıkları yerden etraflarına bakarken öyle bir kibre bürünüyorlar ve aynı aşamaları yaşayan insanları öylesine bir dudak bükerek, küçümseyerek izliyorlar ki, hayret ediyorum.

Ben oldum olası bunun mantığını anlayamamışımdır. Bana göre belli bir mertebeye erişmiş insanların daha hoşgörülü ve daha anlayışlı olmaları lazım. Çünkü o aşamada insanın artık zaaflarını aşmış ve yaşadığı tecrübelerle olgunlaşmış olması gerekiyor. Ama ne yazık ki çoğu insan, elindeki gücü kendisinden zayıf olanlara karşı acımasızca kullanarak iyi bir şey yaptığını sanıyor. Aslında kendi egosunu tatmin etmekten öteye gidemiyor ve tabii ki kendi evrimini de tamamlayamıyor.

Bu arada olan, karşı tarafa oluyor. Gururu inciniyor, hırpalanıyor. Bunu hazmedemez ve acısını başkasından çıkarmaya kalkarsa o da aynı şeyi kendinden zayıf olana yapıyor ve bu durum en zayıf halkaya kadar uzanıyor. Ayrıca ben artık insanoğlunun gerçekten balık hafızalı olduğunu düşünmeye başladım. Yaş ilerledikçe çocuk olduğumuzu, genç olduğumuzu, geçmişte yaptığımız hataları, hepsini unutuyoruz ve biz çok mükemmelmişiz de hiç hata yapmamışız gibi, yaşın getirdiği tecrübe ve öngörüye dayanarak çevremizdekileri yargılayıp duruyoruz.

Oysa bunu yapmadan önce oturup bir düşünsek. Belki o zaman çoğu sorunu daha rahat çözeriz. Birbirimizi daha iyi anlarız. Bunun adına da empati deniyor. Yani kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmek. Olayları bir de onun açısından görebilmek. Ben genelde buna hep dikkat ederim.

Ama ben de bu konuda bir hata yaptığımı fark ettim. Benim için, güven, sadakat, fedakarlık, vefa, saygı vazgeçilmez kavramlardır. Ve geçmişte dostlarıma, arkadaşlarıma olan kırgınlıklarımda hep "ben olsam onlara bunu yapmazdım" diye düşünürdüm. Ama bunun yanlış olduğunu fark ettim. Çünkü ben onlar değilim. Ve insanların değer yargıları ne yazık ki çok farklı olabiliyor. Ama bu farklılıklar onların kötü olduklarını da göstermiyor.

Hayatım boyunca dostlarımdan hep kazık yemişimdir. Ve çok sevdiğim birisi beni hiç ummadığım şekilde çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattıysa onu affetmeyi bir türlü becerememişimdir. O kişiyi derhal hayatımdan silerim. Ancak o bana gelir sebebini açıklar, veya hatasını anlayıp özür dilerse konuşurum, ama bir daha hiçbir zaman eski dostluğum olmaz, çünkü o insana karşı güvenimi kaybetmişimdir ve her zaman için yeni bir hayal kırıklığı yaşayacağım endişesi ile tetikte beklerim. Yani aslında bu da bir türlü hazımsızlık, yapılanı hazmedememek. Ama bir yandan da bunu hak etmek için ne yaptım diye de düşünürüm. Yalnız şunu da biliyorum ki, ben yaşamda merdivenleri çıkıp bir yerlere gelmişsem geriden gelenlere bakışım, onları bir şekilde anladığımdır ve her koşulda yardımcı olmaya çalışırım. Bazen iyi niyetimin suiistimal edildiği de olur ama bunu fark etmem çok vaktimi almaz ve o zaman bunu yapana vereceğim en büyük ceza bütün iletişimi kesmek olur.

Ha, bu onun umurunda olur mu, onu da bilemem tabii ki. Bütün bunları değerlendirdiğimde ben hayatı ne kadar hazmetmişim bilemiyorum.

Başınıza gelen iyi kötü olayları anlayabilmek, bunu başkalarına olumsuz olarak yansıtmadan kabullenebilmek, dününüzü unutmadan bu gününüzü değerlendirebilmek... Bu ne zor şeydir ve de bunu başarabilen kaç kişi vardır acaba? Aslında çok olduğunu tahmin etmiyorum. İnsanları gözlemlemeyi seviyorum ve çevreme baktığımda bunu yapabilen çok az insan görüyorum. Nedense insanlar, bir aşama kaydettiklerinde geldikleri yerleri, eski yaşantılarını bir anda unutuveriyorlar. Sanki yere gökten zembille iniyorlar. Oysa oraya ulaşmak için bir sürü sıkıntı ve emek harcıyorlar. Ama ulaştıkları yerden etraflarına bakarken öyle bir kibre bürünüyorlar ve aynı aşamaları yaşayan insanları öylesine bir dudak bükerek, küçümseyerek izliyorlar ki, hayret ediyorum. Ben oldum olası bunun mantığını anlayamamışımdır. Bana göre belli bir mertebeye erişmiş insanların daha hoşgörülü ve daha anlayışlı olmaları lazım. Çünkü o aşamada insanın artık zaaflarını aşmış ve yaşadığı tecrübelerle olgunlaşmış olması gerekiyor. Ama ne yazık ki çoğu insan, elindeki gücü kendisinden zayıf olanlara karşı acımasızca kullanarak iyi bir şey yaptığını sanıyor. Aslında kendi egosunu tatmin etmekten öteye gidemiyor ve tabii ki kendi evrimini de tamamlayamıyor. Bu arada olan, karşı tarafa oluyor. Gururu inciniyor, hırpalanıyor. Bunu hazmedemez ve acısını başkasından çıkarmaya kalkarsa o da aynı şeyi kendinden zayıf olana yapıyor ve bu durum en zayıf halkaya kadar uzanıyor.

Ayrıca ben artık insanoğlunun gerçekten balık hafızalı olduğunu düşünmeye başladım. Yaş ilerledikçe çocuk olduğumuzu, genç olduğumuzu, geçmişte yaptığımız hataları, hepsini unutuyoruz ve biz çok mükemmelmişiz de hiç hata yapmamışız gibi, yaşın getirdiği tecrübe ve öngörüye dayanarak çevremizdekileri yargılayıp duruyoruz. Oysa bunu yapmadan önce oturup bir düşünsek. Belki o zaman çoğu sorunu daha rahat çözeriz. Birbirimizi daha iyi anlarız. Bunun adına da empati deniyor. Yani kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmek. Olayları bir de onun açısından görebilmek. Ben genelde buna hep dikkat ederim. Ama ben de bu konuda bir hata yaptığımı fark ettim.

Benim için, güven, sadakat, fedakârlık, vefa, saygı vazgeçilmez kavramlardır. Ve geçmişte dostlarıma, arkadaşlarıma olan kırgınlıklarımda hep "ben olsam onlara bunu yapmazdım " diye düşünürdüm. Ama bunun yanlış olduğunu fark ettim. Çünkü ben onlar değilim. Ve insanların değer yargıları ne yazık ki çok farklı olabiliyor. Ama bu farklılıklar onların kötü olduklarını da göstermiyor. Ben hayatım boyunca dostlarımdan hep kazık yemişimdir. Ve çok sevdiğim birisi beni hiç ummadığım şekilde çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattıysa onu affetmeyi bir türlü becerememişimdir. O kişiyi derhal hayatımdan silerim. Ancak o bana gelir sebebini açıklar, veya hatasını anlayıp özür dilerse konuşurum, ama bir daha hiçbir zaman eski dostluğum olmaz, çünkü o insana karşı güvenimi kaybetmişimdir ve her zaman için yeni bir hayal kırıklığı yaşayacağım endişesi ile tetikte beklerim. Yani aslında bu da bir türlü hazımsızlık, yapılanı hazmedememek. Ama bir yandan da bunu hak etmek için ne yaptım diye de düşünürüm. Yalnız şunu da biliyorum ki, ben yaşamda merdivenleri çıkıp bir yerlere gelmişsem geriden gelenlere bakışım, onları bir şekilde anladığımdır ve her koşulda yardımcı olmaya çalışırım. Bazen iyi niyetimin suiistimal edildiği de olur ama bunu fark etmem çok vaktimi almaz ve o zaman bunu yapana vereceğim en büyük ceza bütün iletişimi kesmek olur. Ha, bu onun umurunda olur mu, onu da bilemem tabii ki. Bütün bunları değerlendirdiğimde ben hayatı ne kadar hazmetmişim bilemiyorum. Zaman zaman benim de empatiyi bırakıp olaylara yalnızca kendi çerçevemden bakıp, balıklamasına atladığım durumlar olmuyor değil hani ama bunu fark ettiğim anda hemen telafi etmeye çalışıyorum. Yani her zaman için bütün algılarınız açık, hayatı tam kapasite değerlendirmeniz mümkün olmuyor. Hele işin içine bir de duygular girerse, tarafsız düşünebilmek için biraz zaman geçmesi ve gözyaşı bulutlarının dağılması gerekiyor.

Peki, sormak istiyorum; hayatı hazmetmek konusunda acaba sizler nerelerdesiniz? Çok merak ediyorum. Sizler hangi mertebeye ulaşabildiniz. Hâlâ merdivenleri çıkmaya çalışanların ayağına çelme takmaya uğraşanlardan mısınız, yoksa ufak tefek tökezlenmeleri hoş görüp el uzatanlardan mısınız? Yoksa kaf dağının tepesine çıkıp baştan beri orada olduğuna inananlardan mısınız? Ya da ben hayatı hiç yaşamadım ki, hazmedeyim diye hayattan bezmiş olanlardan mısınız? Oturup bir düşünün bakalım neredesiniz? Merak edip de beni sual eylerseniz, cevabım şudur ki, ben hâlâ düşünenlerdenim.
Sağlıcakla kalın. Atiyi bırakıp olaylara yalnızca kendi çerçevemden bakıp, balıklamasına atladığım durumlar olmuyor değil hani ama bunu fark ettiğim anda hemen telafi etmeye çalışıyorum. Yani her zaman için bütün algılarınız açık, hayatı tam kapasite değerlendirmeniz mümkün olmuyor. Hele işin içine bir de duygular girerse, tarafsız düşünebilmek için biraz zaman geçmesi ve gözyaşı bulutlarının dağılması gerekiyor. Peki, sormak istiyorum; hayatı hazmetmek konusunda acaba sizler nerelerdesiniz?

Çok merak ediyorum. Sizler hangi mertebeye ulaşabildiniz.

Halâ merdivenleri çıkmaya çalışanların ayağına çelme takmaya uğraşanlardan mısınız, yoksa ufak tefek tökezlenmeleri hoş görüp el uzatanlardan mısınız? Yoksa Kaf dağının tepesine çıkıp baştan beri orada olduğuna inananlardan mısınız? Ya da ben hayatı hiç yaşamadım ki, hazmedeyim diye hayattan bezmiş olanlardan mısınız? Oturup bir düşünün bakalım neredesiniz? Merak edip de beni sual eylerseniz, cevabım şudur ki, ben hâlâ düşünenlerdenim.


Sağlıcakla kalın..

Yayın Tarihi
31.08.2017
Bu makale 2229 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!