Canlılarda, balık hafızası denilen bir tanım vardır ki.. balıkların hatırlama fonksiyonlarının hepi-topu “3 sn” den ibaret olduğuna işaret eder. Gelgelelim balıkların hafızalarının işaret edildiği gibi “3 sn” den ibaret olmadığı deney ve araştırmalar sonucunda bugün artık kanıtlanmış olmasına, yaşam ya da yaşayabilme koşullarının gerektirdiği hafızaya tam da sahip oldukları bulgusuna rağmen, biz çoğunluk ahali hala “öyle” sanırız.
Sanırız, biliriz, zannederiz, inanırız v.s..
Ancak; Gerçek başkadır.
Gerçek; O denli acaip(!) bir şeydir ki hiç de sizin zanlarınıza benzemeyip çoğunluk zanların aksine seyredendir.
Sözü nereye getirmek istiyorsun derseniz..
Sözü; İzninizle “insanın” cehaletinin ne kadar da tehlikeli sonuçlar doğurabileceği vargısına getirmek istiyorum efendim.
Genci, yaşlısı, çalışanı, işsizi, sağlıklısı, hastası, yeni doğanı ile atalarının direnç ve kanları pahasına kurdukları “Cumhuriyet” ve kazanımları ile hayat bulan, Türkiye İstatistik Kurumu’nun 31 Aralık 2012 tarihli nüfus kayıt sonuçlarına göre 75.627.384 yaşam, doğdukları yurt topraklarında, seçtiklerince ihanete uğradılar. Uğratıldık.
Bu ülke, ülkem insanı;
(bir) Cumhuriyet’ten aldıkları yetki ile
(iki) Cumhuriyet’in başkanı ile birlikte
(üç) Milletinin Meclisindeki 326 vekili(!) ile birlikte
kendi emelleri nedeni ile , bu topraklarda daha da büyük emelleri olan emperyal güçlerle işbirliği yaparak top yekün ikram(!) edilmeye kalkışılmıştır.
Kendi emelleri; Neydi bilinçlerinin hem arkasında hem de önünde yatan kendi emelleri.?
Çok basitti kendi emelleri. Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet’ den intikam almak. Onu yok edip ortadan kaldırmak. O esnada bütünleşerek evrenselleşmesi istenen emperyalizmin emelleri ile tam da örtüşüyor olması idi onu Türkiye Cumhuriyet’i Ulusunun başına iktidar yapan.
Balkanlar, Orta Doğu ve diğer az gelişmiş denilen ulusların başına gelen ve getirilmesinin globalleşmesi istenen, özü itibarı ile emperyal yayılmanın iç dinamikleri gereği şimdilik işe yarayan daha doğru bir ifade ile bu amaca hizmet eden, etmediği ya da tehlike oluşturduğu takdirde tedavülden kaldırılacak olan Türkiye Cumhuriyet’i Ulusu’nun taşeron iktidarı tarafından 10 yıl boyunca hamlelerini geliştirmeye başlamıştı oysa.
Hatırlarsak; Yurt sathında ikramımızın düzeneği şu şekilde oluşturulmaya başlanmıştı.
Çok tekrar olmaması üzere kısaca değinirsek..
İlk evvelden türbandı, resepsiyondu, özellikle İstiklâl Marşı’mız, Ata’mıza saygımız, ulusal birlik günlerimiz gibi Cumhuriyet kazanımlarımızın da simgesi olan değerlerimize gayri ciddi tutum ve onları yok sayıp görmezden gelen uygulamaları ile esasen kendilerini ortaya koymaya başlamışlardı bile. Ardından da çok kısa bir süre içinde demokratik yani sivil darbe düzeneği oluşturulmaya koyulunmuştu.
Nasıl mı.?
- daha önce de yapıldığı gibi,
-yapılması gerekenlerle efendim.
- Nihayetinde yurt sathını korumak üzere eğitilmiş ve görevlendirilmiş Türk Ulusunun Silahlı Kuvvetleri olan Atatürk ve Cumhuriyet’in komutanlarını etkisiz hale getirerek.
bir soru takıldı hafsalama,
paylaşayım istedim dostlarla,
tam da şu sıra.
Halkın iktidarı demek olan Cumhuriyet rejiminin tarafımızdan seçilmiş memurlarının asli görevi neydi oysa..
Benim yanıtım;
-75.627.384 yaşamın yani halkın evindeki, mutfağındaki, eğitiminde ve sağlığındaki hani derler ya filhakika bugünü ve geleceğindeki refah ve mutluluğu değil miydi yoksa..
Başka bir soru;
Ne oldu, nasıl oldu da halkın iktidarı görev alanına ya hiç gelmedi ya da çoktan terk etti.?
Benim yanıtım;
-Efendim, halkın iktidarı, iktidarlığı ile halkına ve halkın vatanına ihaneti çoktan koymuştu kafasına.
Bugün ülkem topraklarında olan ve biten, bu ihanetin sonuçları olmayıp da nedir daha başka.?
Hey “yetke”
Sen kimlerin ellerinde,
Nelere kadir olabiliyorsun,
Yoksa…
Sağlıcakla…