YARINA YOLCULUK

İhanet

İhanet kavramı Türkçemizde üç farklı anlama gelir. Türk Dil Kurumunun internetteki sitesinde yayınlanan Türkçe Sözlüğünde “1- Hıyanet, hainlik. 2- Evlilikte, sevgide aldatma, sadakatsizlik 3-Gerektiğinde yardımda bulunmama, bir kimsenin güvenini yok etme” anlamlarıyla tarif edilmiştir.

 

Elbette ki bu anlamlar hep başkasına yada bir kuruma, bir yapıya, bir fikre, bir gruba karşı tariflenir. Yani sevgiliye karşı, eşe karşı, aileye karşı, çalışılan kuruma karşı yükümlülüklerin varlığını tarif eder. O yükümlülükleri yerine getirilmesi beklenir. Yükümlülükler yerine getirilmediğinde de “ihanet etme” fiili işlenmiş olur. Eşe sadakatin iki tarafı vardır. Vatana sadakatin de iki tarafı vardır. Arkadaşa, fikre, gruba, aileye, sevgiliye sadakatin de iki tarafı vardır. İhanet eden kişiye ya da tarafa da “hain” adı verilir.

 

İhanet kavramının bilinen iki şekli vardır. Birincisi; açık ihanet. Yani, taraflardan birinin yükümlülüklerini alenen yerine getirmemesidir. Burada haini bulmak, görmek, işaret etmek kolaydır. İkincisi gizli ihanettir. Tespit edilmesi, fark edilmesi zor olan ihanet de budur. Daha çok yapıyormuş gibi gözükmek yada en genel tarifiyle “mış gibi yapanlar” bu sınıfta değerlendirilir.

 

Çocukluğumuzdan itibaren bizlere ihanetin kötü bir davranış olduğu ve asla yaşanmaması gerektiği öğretilmiştir. Bu ahlakla ve bu düsturla büyütülmüşüzdür. Bizden görevimizi yapmamız beklenir.

 

Hatta bize emanet edilmiş her şeye karşı da sorumluluğumuz vardır ve “Emanete hıyanet(ihanet) olmaz” özdeyişi ile de sorumluluğumuzun boyutunu tariflemek için halk ağzına yerleşmiştir.

 

Peki bize emanet edilen değerler neler. Ülke, bayrak, namus, saygınlık, eş, sevgili, borç, toplumsal imaj, makam, evlat, beden, sağlık vb gibi binlercesini saymak mümkün.

 

Bu ülkede Cumhuriyet bu ülkeyi yönetenlere ve bu ülkenin vatandaşlarına emanet edilmiştir. Bunun dışında davrananlar bu ülkeye ihanet etmiş sayılacaktır.

 

İhanete uğramanın tek koşulu vardır. Sadakat beklentisi. Diğer bir deyişle; “Nerede sadakat beklentisi içindeysek, orada ihanete uğrarız”. Bu eşten, evlattan, kurumdan, çalışandan, yurttaştan özetle taraflardan olabilir. Sadakat beklentisi içinde olunan her durum ihaneti içinde barındırır.

 

Elbet tüm toplumlarda ve ülkelerde ihanetin cezası vardır. İhanetin türüne göre de ağırlığı değişir. Hatta bazı ihanetleri yapanlar bunu canlarıyla ödemişlerdir. Yaptıklarından dolayı bu ceza verilmiştir. Peki; “yapabilecek halde olup da o işi veya o görevi layıkıyla yapmayanlar” ihanet etmiş sayılırlar mı? Sayılmalılar mı?

 

İşte bu bağlamda Türkiye Cumhuriyetinin son yıllarında yaşananlar ihanetin her iki türüyle de değerlendirilmeli. Hem açık hem de gizli ihanetten.

 

Şimdi bir şeylerin yapma zamanı değimli. Yoksa hain damgası yemiş olacağız. Hem yapmadıklarımızdan dolayı hem de yapabilecek olup da yapmadıklarımızdan dolayı. Vatana ihanetin ölçüsü Atatürk’ün Gençliğe hitabesinde verilmiş. Böyle yapıp yapmadığımıza bakalım.  Hain miyiz değil miyiz anlayalım.

 

Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.


Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

 

Sevgi ve saygılarımla.

Yayın Tarihi
18.12.2008
Bu makale 7326 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Atatürk'ün sadece ismi kaldı, yaptığı o devrimlerin üstüne devrim yapmaya çalışan güçlerin üstüne bi güç oluşturulmadı maalesef..seyretmeyi seven milletiz sorun burda...Bikaç kişinin duyarlılığıylada istenen noktaya gelinmiyor..sizin gibi duyarlı hocaların.aydınların çoğalması dileğiyle......sizin duyarlılığınız için size tşk ederim........

Fatma Tüfekçi 25.12.2008

Sayın hocam,konuyu cok güzel irdelemiş,ihaneti cok iyi gördüğünüzü belirterek, ulu önderin cözümüne yazmışınız. Elinize saglık, sizi tebrik ediyor, yürekden kutluyorum. "özürcü" ihanet içinde olan müstemlekeci sahte, halkını bilmeyen,tarihi aldıgı-nemalandıgı ab fonlarından degerlendiren "aydın" tipine sanırım bu yazınız ithaf olunmalı.selamlar.

Mustafa ŞENER 24.12.2008

değerli hocam ;ATATÜRK, ileriyi herzaman görebilen üstün zekasıyla içinde bulunduğumuz durumu ne kadar açık ve net bize önceden haber vermiş. acaba birebir yaşayan bizler durumu göremeyen, yada görüpte sesini çıkarmayan bizler, körmüyüz. dilsiz mi yoksa biraz hain mi. bence sesini çıkarmayan herkes bu yazıdan kendi üzerine biraz alınmalı. ellerinize sağlık hocam. kamuran

kamile çağlar 20.12.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!